Prof. Dr. Ahmet Abay
Akademisyen
TT

İnsanın istekleri/tercihleri

"Düşününce sen de anlayacaksın ki; Allah seni tercihlerine bıraksaydı, boğulurdun!”
İrade, Allah Teâlâ’nın insana verdiği en büyük nimetlerden birisidir. Buna dayanarak insanın üstlendiği emanetin “irade” olduğunu ifade edenler[1] de mevcuttur. Belki de bu sebeple insanın gerçekleştirdiği birçok şey, onun dilemesine/iradesini kullanmasına bağlanmıştır. Örneğin;
Rabbimizden gelen Hakka/gerçeğe inanmak veya inkâr etmek.[2]
Kur’an’ın hatırlatıp rehberlik ettiği Rabbe giden bir yol tutup tutmamak.[3]
Yapılması gerekenleri yapma konusunda öne geçmeyi veya arkada kalmayı tercih etmek.[4]
Allah’ın huzurunda hesap verileceği bilinciyle mutlaka gerçekleşecek olan günde, Rabbin rızasına ulaştıran bir dönüş (yolu) tutmayı dileyip dilememek[5] gibi.
Allah’ın insanlara, yol göstermeleri için gönderdiği Peygamberler, insanlardan iradelerini doğru bir şekilde kullanmalarından başka bir şey istememişlerdir; “De ki: “Buna karşılık sizden, Rabbine (giden) bir yol tutmayı dileyen kimse(ler olmanız) dışında herhangi bir ücret istemiyorum.”[6] Yani öncelikle kendilerine verilen iradeyi doğru bir şekilde kullanmalarını istemişlerdir.
İnsana irade verilmiş, seçim hakkı ve özgürlüğü tanınmıştır. Ancak bu hak ve özgürlük, mutlak ve sınırsız değildir; tüm varlıklar üzerinde mutlak hâkim olan Allah’tır. O’nun izin ve iradesi olmadan hiçbir şey gerçekleşmez. Eğer Allah insana dileme ve tercihte bulunma güç ve imkânını vermeseydi, insan bunları yapamazdı. Bu nedenle insanlar unutmamalıdır ki; Âlemlerin Rabbi Allah’ın izni ve iradesi olmaksızın, insanlar değil bir şey yapmak, onu dileyemezler bile.[7] Ama bütün yönlendirme ve uyarılara rağmen bazı insanlar iradelerini yanlış tercihler yapma yönünde kullanabilmektedirler.
Bazıları arzu ve heveslerinin esiri olarak, büsbütün sapıp yoldan çıkmak ve çıkarmak isterlerken,[8] bazıları da hakikatle tanışıp kendilerine Kitaptan bir pay verilmesine rağmen, kendilerinin doğru yolu bırakıp sapıklığı tercih ettikleri yetmiyormuş gibi, başkalarını da yoldan çıkarmak için çaba harcarlar.[9] Aynı zamanda bu tipler Allah’ın hükmüne rağmen tağutu ve tağuti/şeytani güçlerin hükmünü ve yargısını tercih ederler.[10]
İradelerini kendilerine sunulan rehberlik doğrultusunda kullanmayanlar, Allah’ı ve elçilerini inkâr ederler, Allah ile elçilerini birbirinden ayırmak isterler ve “Bir kısmına iman eder, bir kısmını inkâr ederiz!” diyerek iman ile küfür arasında bir yol tutmak isterler.[11] Bunların amacı, ağızlarıyla/söylemleriyle Allah’ın nurunu söndürmektir.[12] Yani vahyin etkisini kırarak kendi arzu ve isteklerini hâkim kılmaktır. Bu anlayışta olanların çoğunluğu ahirete inanmadıklarından istekleri dünyalık şeylerdir.  Bunlara isteklerinin çarçabuk verileceği, ancak bu tek yönlü istekleri sebebiyle cehennemin onların mekânı kılınacağı[13] ifade edilmektedir. Çünkü bunlar, Allah’tan gelen uyarıları dikkate almayarak yanlış mercilere bel bağlamışlardır. Oysa “Dünyanın nimetlerini isteyenler de, Allah’a yönelmelidir, çünkü hem dünyanın, hem de ahiretin nimetleri Allah’ın katındadır…”[14]
Unutulmamalıdır ki, dünya hayatının süs ve debdebesine takılıp kalanlar, doğru tercih/seçim yapamazlar.[15] Bu nedenle, dünyayı isteyip de ahireti göz ardı edenler, aldanmışlar ve kınanmışlardır.[16] Bu yanlış tercih, onları çıkmak isteyecekleri ama bir türlü çıkamayacakları ateşe sürüklemektedir.[17]
İnsanlar hem dünyada hem de ahirette şeref ve izzet kazanmak istiyorlarsa neyi, kimden istediklerine dikkat etmek zorundadırlar; zira izzet istiyorlarsa bilsinler ki izzet tamamıyla Allah'ındır.[18]
İnsanın istek ve tercihleri, onun durduğu safı da belirlerler. Allah’ın rızasını isteyenler bilmelidirler ki, Allah’ın rızasını isteyenlere, Allah sahip çıkar.[19] Onları aldatmak isteyenlere karşı, Allah onlara yeter.[20] Ahiret yurdu kibirlenmek ve bozgunculuk (yapmak) istemeyenler için hazırlanmıştır.[21] Hiç kuşkusuz Allah, samimi olarak doğruya, gerçeğe ulaşmak isteyenleri, inkâr ve cehaletten kurtarıp doğru yola iletecektir. [22]
Aslında insanın bütün isteklerinin tek bir nedeni vardır; İnsan önünü açmak istiyor![23] Öyle ki herkes kendine özel/kendine özgü sahifeler/kitaplar verilmesini istemektedir.[24] Şu husus da unutulmamalıdır ki Allah’a iman edenlere karşı planlar yapıp kendilerince tuzak kurmaya çalışanlar, kendileri kurdukları tuzaklara düşecek, yaptıkları planlar geri tepecektir.[25]
Arzu ve isteklere dikkat etmek bir zorunluluktur; zira herkese istediği verilecektir:
“Kim ahiret kazancını ister ve bu yolda gayret gösterirse, onun kazancını dünyada da ahirette de kat kat artırırız. Kim de ahireti bırakıp dünya kazancını isterse, ona ondan bir parça veririz fakat o, ahiretteki nimetlerden hiçbir pay alamayacaktır.”[26]

[1] Muhammed Esed, Kur’an Mesajı , Ahzab 33/72 ayet.
[2] Kehf 18/29
[3] Müzzemmil 73/19; İnsan 76/29
[4] Müddessir 74/37
[5] Nebe’78/39
[6] Furkan 25/57
[7] Tekvir 81/27-29
[8] Nisa 4/27
[9] Nisa 4/44
[10] Nisa 4/60
[11] Nisa 4/150
[12] Tevbe 9/32; Saf 61/8
[13] İsra 17/18
[14] Nisa 4/134
[15] Kasas 28/79
[16] Enfal 8/67; Hud 11/15;
[17] Maide 5/37
[18] Fatır 35/10
[19] En’am 6/52; Kehf 18/28
[20] Enfal 8/62
[21] Kasas 28/83
[22] Hac 22/16
[23] Kıyame 75/5
[24] Müddessir 74/52
[25] Tur 52/42
[26] Şura 41/20