Abdurrahman Şalkam
TT

Tunus namluların ucunda

Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said, gelecek yılın bütçesini duyururken yaptığı açıklamada bütçe açığının yüzde altıdan fazla olabileceğini söyledi. Ülkedeki tartışmalar, ücretlerin düşürülmesi ve vergilerin yükseltilmesi etrafında dönüyor. Gelecek, gizem ve bilinmezlik perdesi altında birçok ihtimale açık. İki gün önce başka bir kriz daha ortaya çıktı. Basında, merhum Cumhurbaşkanı el-Baci Kaid es-Sibsi’nin ölümüne zehirlenmenin yol açtığından söz ediliyor.
Sibsi’nin ailesi de bir süre önce bu konuyu gündeme getirmişti ancak ülkede şiddetlenen siyasi, sosyal ve ekonomik yangınlara ek olarak bir kriz haline gelmedi. İki gün önce, eski cumhurbaşkanının zehirlenmesiyle ilgili resmi bir soruşturma başlatıldığı duyuruldu. Şüphesiz pek çok taraf, söz konusu meseleyi kendi aralarındaki hesaplaşmalarda yasal ve siyasi bir koz haline getirmek için soruşturmanın sonucunu bekliyor.
Cumhurbaşkanı Kays Said de birçok kez suikast girişimine maruz kaldığını ima etti ve ülkedeki siyasi atmosferden faydalanarak siyasi suikastı bir araç olarak kullanma eğiliminde olan kişiler olduğunu defalarca tekrarladı. Tunus’ta tartışmaya açık birçok kriz başlığı var. Politikacılar artık hangisine odaklanacaklarını bilmez haldeler.
Tunus'un önde gelen ilmi ve fikri figürlerinden olan filozof Ebu Yarub Merzuki, cumhurbaşkanına karşı şiddetli bir savaşa öncülük ediyor. Kendisi, 2014 Anayasa Komitesi'nde onunla birlikte çalıştı. Tunus'un eski Cumhurbaşkanı Munsif el-Merzuki de suçlamalarda bulunulan ve gıyaben dört yıl hapis cezasına çarptırılan Cumhurbaşkanı Kays Said’e içeriden ve dışarıdan ateş açtı. Kays Said’in gerçekleştirdiği şeyi darbe olarak nitelendirenlerden bazıları açlık grevine başladılar ve aralarında sağlığı bozulanlar kliniklere sevk edildi. Tunus Genel İşçi Sendikası, cumhurbaşkanı ile çalkantılı bir ilişki içerisinde ve kapsamlı bir grev düzenlemekle tehdit ediyor. Bu, ülkedeki ekonomik durumun daha da karmaşıklaşacağı ve yatırımcıların ülkeden çıkmasına yol açacağı anlamına geliyor.
Tunus hükümetinin ekonomik olarak toparlanmak için yardım ve krediler konusunda güvendiği bazı iç ve dış tarafların da benzer ve farklı tutumları var. ABD ve Avrupa, parlamenter hayatın tekrardan başlaması, insan hakları ve kamu özgürlüğü konusunda ısrar ediyor. Cumhurbaşkanı Kays Said, bir yol haritasından bahsetti ve diyalog konusunu yeniden gündeme getirdi. Öncesinde pek çok kez o sanatsal Kureyş diliyle bunu hafife almış ve haritalardan bahsedenlerin coğrafya kitaplarına gitmesi gerektiğini söylemişti. Diyalog neredeyse kapsamlı bir ulusal talep haline geldi. Ancak halen kulakları çınlatan ve kafaları meşgul eden şu sorular ortada duruyor: Kim, kiminle diyaloga girecek? Beklenen diyalog için gündemi kim belirleyecek?
Tunus Genel İşçi Sendikası, bağımsızlıktan bu yana ülkedeki etkisini kaybetmedi. Erken bir zamanda, eski Cumhurbaşkanı Habib Burgiba döneminde greve gitti. Sendikanın en önde gelen ismi, ulusal simgesi mesabesinde olan Ferhat Haşşad idi. Ardından yıllar boyunca Burgiba'ya şiddetle karşı çıkan Habib Aşur geldi. Sendika halen etkili olan vurucu bir ulusal güçtür. Şu an sözü edilen ücretlerin düşürülmesi ve vergilerin yükseltilmesi meselesi ülke için büyük ve tehlikeli bir kriz anlamına geliyor. Bu krizin ne kadar derinlere nüfuz edeceğini tahmin etmek mümkün değil. Cumhurbaşkanı 2014 anayasasının düzenlenmesi hakkında konuştu ama düzenlemeden daha ileri gidebilecek mi? Burgiba ve Bin Ali dönemlerinde olduğu gibi; mutlak bir başkanlık sistemine odaklı yeni bir anayasa ortaya koyacak mı?
Kartaca Sarayı karşısındaki gücü temsil eden Tunus sokakları, anayasa değişikliği sürecinde ne yapacak? Cumhurbaşkanı, internet üzerinden gerçekleştirilecek ve gençlerin de katılabileceği açık diyalog ısrarı karşısında nasıl davranacak? Cumhurbaşkanı, “yolsuz ve komplocu” olarak nitelendirdiği kişilerle hiçbir şekilde diyaloga girmeyeceğini söylemekten geri durmuyor. Tüm bunlar, mali kemer sıkma önlemleriyle birlikte suçlamaların oluşturduğu sis perdesinin ardında kalan ufku daha da belirsiz hale getiriyor.
Bugün Tunus'ta iki yüzü aşkın siyasi parti var. Yıllarca tek partinin yönetimi altında yaşandı. Ülkede ayrıca üç temel entelektüel ve siyasi akım bulunuyor: İslamcılar, ilk etapta Nasırcılar tarafından temsil edilen Arap milliyetçileri ve Burgiba deneyiminin mirası üzerinde yaşayan Tunus ulusal akımı.
Ancak bu akımlar da kendi içlerinde bölünmüş durumdalar. Her birinin ulusal diyaloga ilişkin bir söylemi var. Fakat bu söylem çözüme yönelik bir mahfil olmaktan ziyade bir çatışma pistini andırıyor. Mağrip bölgesi bugün bir uçtan diğerine siyasi ve güvenlik sorunları yaşıyor. Tunus için Libya’nın yarası kapanmadan bir iyileşmeden söz etmek pek mümkün görünmüyor. Çünkü her iki ülke de sosyal ve ekonomik anlamdaki örtüşmeleriyle neredeyse bir ikiz gibidir.
Cezayir, Tunus'a 300 milyon dolar mali destek sözü verdi. Ancak bu miktar, karmaşık bir krizle boğuşan ülke ekonomisinde bir sıçramaya yol açamaz. Bununla birlikte ülkedeki siyasi çatışma, işsizlik ve paranın değer kaybetmesi krizi daha da kötüleştiriyor. İyimserlik ve karamsarlıktan uzak bir şekilde, ülkedeki durumla ilgili önceki bir yazımda söylediğim gibi, “Tunus, anahtarları bir meçhulün cebinde olan kapıların önünde duruyor.” Ayrıca Cumhurbaşkanı el-Baci Kaid es-Sibsi’nin ölüm nedeni meselesinin gündeme gelmesinin tüm bu krizlerle birlikte ne türden bir bilinmeyenin kapısını aralayacağını da bilmiyoruz.