Tevfik Seyf
Suudi yazar ve düşünür
TT

Fikirlerini açıkça ifade edenlerin çokluğu

Her toplumsal dönüşüme, insanların inançlarını, geleneklerini ve dolayısıyla entelektüel ve sosyal tutumlarını etkileyen bir fikir ve kavram akışkanlığı eşlik eder.
Toplumsal dönüşümler ve fikirlerin akışkanlığı ile derken ne kastediyoruz?
Suudi Arabistan'daki mevcut durumu bir düşünelim: Referans isimler, iş gücünün bileşimi, sosyal ilişkiler, ‘boş zaman’ kavramı ve içeriği, yol gösterici değerlerin niteliği, kamusal tartışma konuları ve dildeki değişimi fark ettiniz mi? İnsanların meşguliyetleri, ilgi alanları, konumları ve tutumlarının…Bunu fark ederseniz, bahsettiğimiz şeyin bir kısmını görürsünüz.
İnsanların kendilerini ifade etme biçimleri ve tutumları değiştiğinde toplum dönüşür. Buna bağlı olarak insanlar arasındaki tartışma konuları, dilleri ve yönelimleri, tanıdık ve bilineni onaylamaktan, ona karşı çıkmaya ve yeni değerler ve normlar yaratmaya doğru değişir.
Bu, bu yüzyılın başlarında gençlerin interneti tanımasıyla gerçekleşti. Özellikle son on yılda üniversite eğitimini tamamlamış, bilgiye ulaşma becerisine ve onu ifade etme cesaretine sahip olan, önceki neslin ve ondan önceki neslin çok ötesinde olan yeni neslin olgunluğu ile bugün daha büyük ölçekte geri dönüyor.
Fikirlerin akışkanlığına gelince, onların bolluğu, alanlarının çeşitliliği, fikirleri ve açıkça ifade edenlerin çokluğu’ anlamına geliyor. Sıklıkla kullanılan ‘genel konular hakkında konuşanlar’ ifadesi yerine bu ifadeyi kullanmak istiyorum. Çünkü açıkça konuşmanın, genel meseleler hakkında konuşma ile benzer özellikler taşıdığını düşünüyorum. Fakat daha geniş bir kapsama sahip ve daha derin. Açıkça konuşma, bireyin alımlama ve duygu durumundan çıkıp, söz ve eylem ya da etkileşim durumuna geçişi anlamına gelir. Bu, bizim ‘bireysellik’ dediğimiz, yani bireyin bağımsız varlığını hissetmesi ve ait olduğu veya içinde yaşadığı grubun iradesinden, bağımsız bir iradeye sahip olmasına eşdeğerdir. Açıkça konuşma, değer açısından oldukça az ve hatta önemsiz şeyler içerebilir, ancak yine de bağımsız olma eğilimini ifade eder.
Kamuoyunda konuşanların çoğalması, dini görüşten siyasete, edebi, sanatsal, mesleki ve ticari alana kadar her alanda hâkim olanın düşüncenin aksine fikirlerin ortaya çıkmasına neden olur. Bu, muhafazakâr sınıfların ve miras alınan normlardan yararlananların tepkisine neden olur ve yeni konuşmacılarla çatışırlar. Toplum, iki kutup arasında bölünür. Buna bağlı olarak her iki taraftaki konuşmacı ve sunulan fikirlerin sayısı artar. Üzerindeki ihtilaf, derinliğini ve gücünü arttırır. Söylendiği gibi, nicel birikim, niteliksel birikim üretir.
Ancak fikirlerin akışkanlığı ve dönüşüm koşullarının kendisi, kavramlarda tam bir kaosa, yani bir kişiden diğerine aynı şeyin zihinsel görüntülerindeki farklılığa neden olur. Sanırım birçok kişi belirli bir kavram hakkında tartışmanın, sağırlar diyaloğu denilen şeye benzer tartışmalara yol açtığını fark etti. Daha sonra bu kavramın sadece bir isim olduğu, zihinsel imajı ve içeriğinin tartışanların sayısı ile doğru orantılı olduğu anladı.
Kaçınılması zor bir geçiş durumu olduğu için fikirlerin akışkanlığı veya kavramların kaosu konusunda karamsar değilim. Bizi liberal ve rasyonel bir yaşam tarzına götüreceğini düşünüyorum. Ancak, sevgili okuyucuların dikkatini duydukları veya okudukları kavramları ve isimleri dikkatle incelemeye, aynı kavram veya isme ilişkin zihinsel algılarıyla uyuşup uyuşmadıklarını doğrulamaya çekmek istedim. Sosyal adalet, eşitlik ve özgürlük hakkında ve kişisel çıkar ile kamu yararı arasındaki mesafe hakkında yazdığımda bunu kapsamlı bir şekilde gözlemledim. İnsanların, insanlar arasındaki ayrımı haklı çıkarırken veya kamu menfaatini korumak adına özgürlüğü inkar ederken adaletten bahsettiklerini fark ettim.