Hüda Huseyni
Lübnanlı gazeteci-yazar ve siyasi analist
TT

İkinci Dünya Savaşı’yla kurulan Dünya düzenini, Ukrayna savaşı bitirdi

Viyana müzakereleri, sponsorlarından birinin Ukrayna'yı işgali ışığında ne durumda?
Rusya'nın Ukrayna'ya yönelik saldırısının ikinci gününde İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'i arayarak ülkesinin ABD'nin NATO'yu genişletme girişimine büyük bir şüpheyle baktığını, bunu kınayıp tasvip etmediğini söyledi. İran’ın, Rusya Federasyonu hükümetinin Ukrayna'nın NATO'ya dahil edilerek kendisini kuşatma girişimini püskürttüğünü anladığını, ancak İslam Cumhuriyeti’nin temkinli ve diplomatik çözümleri tercih ve tavsiye ettiğini ifade etti. Putin'in kişiliğini iyi bilen bazı analistler, onun zor zamanlarda gri tutumlardan nefret ettiğini söylüyorlar. Özellikle de sıkıntılı zamanlarında Rusya'nın desteğinden yararlanan müttefikler olarak gördüğü taraflar tarafından benimsendiklerinde.
Viyana'daki nükleer müzakerelerde Rusya'nın tutumu mutlak bir şekilde İran'ın çıkarından yanındaydı. İran’ın Washington’dan gelecekteki Amerikan yönetimlerinin anlaşmayı iptal etmelerini engelleyecek teminatlar talep etmesi – ki bu ABD anayasasına aykırı- nedeniyle müzakereler çıkmaza girdiğinde, Rus delegesi Mihail Ulyanov, İran'ın talebini savundu. Başkan Trump'ın 2015'te imzalanan nükleer anlaşmayı iptal etmesinin ardından ABD'nin güvenilirliğini kaybettiğini ima etti. Rus delege, İran'ın teminat şartına bir alternatif olarak oybirliğiyle onaylanacak bir Güvenlik Konseyi kararını önerdi ve bu, İran'ın lehine kaydedilen önemli bir nokta oldu. Rusya'nın zenginleştirilmiş uranyum konusundaki tutumu da yine İran'ı memnun edecek bir çözüme ulaşılmasında temeldi. Amerikan tarafı, fazla miktardaki zenginleştirilmiş uranyumun İran’ın dahil olmadığı uluslararası gözlemcilerin kontrolü altında olmasını istiyordu, bu da, İran'ın Viyana'daki temsilcisi tarafından kabul edilmedi. Burada Rus delegesi yine devreye girdi ve fazla miktardaki zenginleştirilmiş uranyumu Rusya'ya taşıma sözü verdi. Böylece ne kurt öldü ne de koyunlar telef oldu.
Rusya'nın müzakerelerde İran'a desteği tamdı. Analistlere göre Putin, İran'ın Rusya'nın Ukrayna'yı işgaline verdiği desteğin de tam olması gerektiğini düşünüyor, ama İbrahim Reisi’nin sözlerinden böyle bir şey çıkmıyor. Putin verdiği varoluşsal savaşta, tıpkı 11 Eylül saldırılarından sonra, Irak'taki savaşını desteklemekte tereddüt eden Avrupalılara hitap ederek, tamamen ABD ile olmayanların ona karşı sayılacaklarını söyleyen ABD Başkanı George W. Bush gibi.
Kesin olan şu ki, Rusya Devlet Başkanı uluslararası toplumla yüzleştiği bir savaş veriyor. Çin bile Rusya'nın Ukrayna'yı işgaline karşı Güvenlik Konseyi kararı oylamasında çekimser kaldı. Karara karşı oy kullanmak yerine çekimser kalmanın önemli bir anlamı var. Bu, Çinlilerin işgali onaylamadığını gösteriyor. Rusya'nın Ukrayna'daki askeri harekatında istediği sonuca ulaşmakta gecikmesi Putin'i daha da zor bir duruma sokuyor. Bu nedenle, şimdi gri pozisyonları için İran ile hesaplaşmanın zamanı değil.
Ukrayna savaşının ilk gününde Putin, Luhansk ve Donetsk'i Ukrayna'dan kopararak bir başarı elde etti ve Kırım'da olduğu gibi onları Rusya Federasyonu'na ilhak etmesi uzak bir ihtimal değil. Putin, başkent Kiev'e girmeyi ve Cumhurbaşkanı Volodymyr Zelensky'i görevden alıp yerine Moskova'ya tabi bir cumhurbaşkanını getirmeyi başaramasa dahi Ukrayna'dan geriye parçalanmış, harap ve denize kıyısı olmayan bir ülke kalacak. Ancak Ukrayna'nın ötesinde Putin, İkinci Dünya Savaşı'nın sona ermesinden sonra 1945'ten beri var olan uluslararası oyunun kurallarında bir değişiklik gerçekleştirdi. Rusya'nın kendisi, uluslararası egemenlik yasalarını ihlal ettiği için en azından ekonomik ve finansal olarak cezalandırılmış bir devlet iken, devletlerarası anlaşmazlıkları görüşen ve yaptırımların gücü ile devletleri kararlarını kabul etmeye zorlayan Güvenlik Konseyi'nin daimi üyesi olarak nasıl kalabileceğini hayal etmek zor olacak.
ABD'nin Irak'ı işgali bile Saddam'ın uluslararası hukuku ihlal ederek kitle imha silahlarına sahip olduğu bahanesine dayanıyordu. Bu sonradan ortaya çıktığı gibi uydurma ve asılsız olsa da, en azından o zamanlar için yasal bir bahaneydi. Putin, Ukrayna’yı işgal ederken yasal bir bahane bile bulmaya çalışmadı. Bunun anlamı, yeni bir uluslararası düzenin özellikleri netleşene kadar uluslararası ilişkilerde tam bir kaos yaşanacak. Dünya, uluslararası hukuk referansını, hükümlerini ve uygulama araçlarını kaybedecek. Zayıfların güçlüler tarafından kontrol edildiği ve tüm tabuların saygınlığını kaybettiği bir dünya olacak.
Yeni bir uluslararası düzen kuruluncaya kadar Ukrayna'dan sonra Ortadoğu'yu bekleyenler yakın gelecekte netlik kazanacak. İlk sonucu da İran ile nükleer anlaşmanın ertelenmesiydi. Zira Rusya'nın Viyana'daki müzakere masasında denge ve uyumu sağlayan bir oyuncu olarak kalması beklenemez. Rusya bundan sonra Amerikalılarla müzakerelerinde İran'ın büyük destekçisi olmayacak. Aynı olaylar Meksika'da yaşansaydı ABD'nin yapacağı gibi (Küba bunun canlı bir tanığı), Rusya’yı Ukrayna’daki arka bahçesini korumaktan mahrum bırakıp izole etmesine karşılık, ABD Başkanı Joe Biden'ı görev süresinin ikinci yarısında önemli bir başarıdan mahrum etmek için anlaşmayı bozmaya bile çalışabilir. Ukrayna'dan sonra Rusya'nın ABD'nin bölgeden çekilmesinden yararlanarak Suriye'deki varlığını yoğunlaştırması mümkün. Bu ise, İran’ın oradaki varlığını etkileyecek ve İsrail'in Devrim Muhafızları ve Hizbullah mevzilerine uzun süredir ve halen hava saldırıları düzenleme politikasıyla uyuşacak. Nükleer anlaşmanın gecikmesi, İran'a yönelik yaptırımların kaldırılmaması ve fonlarına el konulmasına devam edilmesi ile birlikte İran içinde ekonomik durum daha da kötüleşecek ve mali sıkıntı artacak. Bu durumda, başta Hizbullah olmak üzere kollarının gücü zayıflayacak ve bu da Rusların bölgedeki kontrollerini kolaylıkla sıkılaştırmalarını sağlayacak.
Ancak dünya kendisini cezalandırmadan Rusya'yı nasıl cezalandırabilir? Ukrayna'da asker konuşlandırmayı reddeden ABD'nin karşı karşıya olduğu ikilem de bu. Rusya'yı küresel finans sisteminin tamamından veya bir kısmından izole etmek gibi en ağır yaptırımlar, Rusya ile iç içe geçmiş diğer ekonomilere zarar verebilir. ABD ve Avrupa da bundan muaf değil. Aynı biçimde Rusya da karşı önlemler alabilir veya misilleme yapabilir. En ürkütücü senaryo, Rusya'nın Avrupa'ya doğalgaz arzını kesmesi. Sorun, taraflardan her birinin en çok canını acıtacak noktada gizli. Şimdi ABD ve ortakları gözlerini yeniden şu sorunun cevabına dikmiş haldeler: Kendimizi en azından çok fazla cezalandırmadan Putin'i nasıl cezalandırırız? Batı'nın güçlü seçenekleri var ve alınan en sert önlemler arasında, büyük Rus bankalarını ve kurumlarını hedef alan mali yaptırımlar, belirli teknolojilerin ihracatının yasaklanması, oligarklara ve Putin'in yakın çevresinden kişilere yaptırımlar uygulanması yer alıyor. Bir gözlemci, "Batılı politika yapıcıların sorunu, Rusya'nın küresel ekonomide çok büyük bir hayvan olması" diyor. Rusya'ya yönelik en sert yaptırımların yankıları küresel ekonomik sistemin tamamında görülebilir.  Avrupa, doğalgaz ihtiyacının yaklaşık üçte birini Rusya'dan temin ediyor. ABD de başka seçenekleri olmasına rağmen, halen milyarlarca dolar Rus petrolü ithal ediyor.
Bu gerçek, Rusya'yı Swift sisteminden tamamen izole etmek gibi bazı nükleer ekonomik seçenek yaklaşımlarını ciddi şekilde ele almayı zorlaştırıyor. Ancak bu yaptırımlar ne kadar sert olursa, bu tür zararların sıradan Rus vatandaşlarına yönelmesi olasılığı da o kadar yüksek olur. Çok fazla iç karışıklığa yol açabilir. Yaptırımların bir başka hedefi de Putin'in yakın çevresi veya yakınları ya da üst düzey yetkililer. ABD, Putin'in kendisini cezalandırma olasılığını da gündeme getirdi ki bu olağanüstü kışkırtıcı bir hamle…
Bireysel yaptırımlar, seyahat yasağı veya Rusya dışındaki varlıkların dondurulması gibi adımlar içeriyor. Bu yaptırımlar sonucunda, teoriye göre, bu güçlü insanlar Putin'e taktiklerini değiştirmesi için baskı yapabilir, hatta onu devirmeye çalışabilirler.
En kötüsü, yaptırımlar değil, Rus şirketlerinin küresel iş yapma kapasitelerinin sınırlanması, çünkü güven zayıfladı ve uluslararası sermaye piyasalarına erişimleri zorlaştı. Birçok uluslararası uzmanın, Rusya'yı daha da izole hale getirecek bir sonraki ABD yaptırımları konusunda endişeleri var. Bir finans uzmanı bana meseleyi şu şekilde açıkladı: Swift (Society for Interbank Financial Telecommunications) hakkındaki yanlış anlaşılma açıklığa kavuşturulmalı. Swift, bankalar arasında para transferleri ve en önemlisi ithalat ve ihracat kredileri ile teminatları içeren karşılıklı yazışmaların yapıldığı bir sitedir. Rusya bir ülke olarak Swift sisteminden ihraç edilirse, Avrupa ile dünyaya doğal gaz ve buğday arzı duracaktır. Bunun sonucunda yüzde 80 oranında Rus doğal gazına bağımlı olduklarından Almanya, İtalya ve İspanya'daki fabrikalarda da üretim duracaktır (çünkü doğal gaz ithalatı sadece Swift sistemi aracılığıyla verilen kredilerle gerçekleşebilir).
Öte yandan, büyük küresel borsalar hisse senedi ve tahvil alım satımına dayanır. Batı'da bulunan 6,3 trilyon dolarlık Rus fonları dondurulursa alım satım durur ve borsalar çöker. Kapitalist sistem bilhassa korona salgınının verdiği acı ve ağır kayıplardan sonra böyle bir şeyi kaldıramaz.
Bunun için, Rusya Swift sisteminden dışlanmadı ve tüm Rus varlıkları dondurulmadı, bunun yerine yaptırımlar bazı bankalar, Putin ve Lavrov dahil olmak üzere bazı kişilerle sınırlandırıldı. 1945'ten beri var olan dünya düzenine son vermek isteyenler dışında Ukrayna'daki savaşın bir kazananı olmayacak, bu noktadan sonrası ise yalnızca insanların hayallerinde var olan komplo teorilerinin kapsamına giriyor. Dahası Avrupa'nın maliyetli bir çatışmaya girerek zarar görmesi Çin’e bir kazanç sağlamaz, çünkü satın alma gücü yüksek yarım milyar insanın yaşadığı Avrupa, Çin için en önemli pazar.
Pazartesi akşamı Avrupa Merkez Bankası, Rusya Merkez Bankası ile (Putin'e yakın hissedarlara ait iki büyük ve üç orta büyüklükte) 5 Rus bankasının varlıklarının dondurulacağını deklare eden bir bildiri yayınladı. Öte yandan petrol devi BP (British Petroleum), Rus petrol devi Gazprom'daki yüzde 20'lik hissesini sattığını açıkladı. Onu Shell Şirketi takip etti. Ekonomik ve finansal tırmandırma kartının, Putin'in çekmiş olduğu ve telaşına işaret eden nükleer tırmandırma kartına karşı çekildiğine inanılıyor.
Bölge için en önemli haber, İsrail Başbakanı Naftali Bennett ile Putin arasında yarım saatten fazla süren telefon görüşmesiydi. Bundan sonra Bennett, hafta sonunu Washington dışında geçiren Biden ile de bir telefon görüşmesi yaptı. Dolayısıyla İsrail tarihinde ilk kez dünyadaki büyük çatışmaların çözümünde arabulucu rolü oynayabilir. Bu da, ulusların rollerinin ve oyununun yeniden değerlendirilmesi gerektiği anlamına geliyor. Ancak gelişmeler ne yönde olursa olsun, Ukrayna sonrası, 1945'ten beri yürürlükte olan, dünyanın önde gelen birçok düşünürünün, iş adamının ve araştırmacısının, zaman zaman hakim olabilecek kaosa rağmen yürürlükte kalacağına inandığı uluslararası sistemin sonudur.