İnsanda çok güçlü bir dindarlık eğilimi ve duygusu vardır. Dinler, insandaki dindarlık eğilimini ve duygusunu örgütleyen ve kurumsallaştıran sistemlerdir. Başka bir ifadeyle dinler, dindarlığın kendi doğal nüfuz alanları olduğunu, bu alanda söz söyleme ayrıcalığının sadece kendilerine ait olduğunu iddia ederler. Dindarlığı kendi tapulu arazileri olarak gören, bu alana gecekondu yaptırmama adına dinler, kendi hakimiyetlerini sürdürmeye çalışırlar.
Dinler, kutsal adına konuştuklarını iddia ederek insanların duyguları, düşünceleri ve hayatları üzerinde vesayet kurmanın peşindedirler. Dinlerde Tanrı konuşmaz. Dinlerde insanlar, Tanrı adına konuşurlar. Dinler tarihi, insanların Tanrı hakkında konuşmalarından ibarettir. Kutsal adına konuştuğunu iddia etmek, insanları akıl, felsefe, bilim, maneviyat ve ahlak sahibi kişiler haline getirmemektedir. Tanrı adına konuştuğunu iddia edenler, çoğu zaman akla, felsefeye, bilime, ahlaka ve maneviyata düşmanlık beslemektedirler. Tanrı adına akla, bilime, felsefeye, ahlaka düşmanlık yapmak, insanları dindarlığa ve kutsala yabancı hale getirmektedir.
Egemen güçler, dinleri, Tanrı adına hegemonya talep eden araçlara dönüştürebilirler.Dinin siyaset ve devlet aygıtına dönüşmesi, dinin din olmaktan çıkması anlamına gelmektedir. Ahlak ve maneviyattan ziyade siyaset ve devlet olma iddiasındaki bir din, insanlığa ahlaki ve manevi mesajlar sunmamaktadır. Devlet ve siyaset aracı olan din, insanlar üzerinde kurulan tahakkümü beslemektedir. Bu durumda insanlar, dini adaletle değil, zulümle özdeşleştirmektedirler. Din adına yapılan zulüm, insanları dinden ve dindarlıktan uzaklaştırmaktadır.
Dinin, insan ötesi gerçekliklerle özdeş olduğu yaygın bir kanıdır. İnsan ötesi hakikatlerin ifadesi olarak anlaşılan din, gerçekte insanlar tarafından söylenen yalanların aracı ve meşrulaştırıcısı haline getirilmektedir. Yalanlara ve yanılgılara hizmet eden bir dinin, insanlığa hak ve hakikat adına söyledikleri inandırıcı ve ikna edici olarak görülmemektedir. İnsanlar, yalan ve yanılgı olarak dine güvenmemekte ve inanmamaktadırlar. Din adına söylenilenlerin yalan veya hakikat olup olmadığı sürekli olarak sorgulanmalı, eleştirilmeli ve değerlendirilmelidir.
Din, çoğu zaman servet edinmenin, ekonomik çıkar sağlamanın ve büyük karlar elde etmenin kolay yolu olarak kullanılmaktadır. Dinin para ve servet elde etmenin aracı haline getirilmesi, dinin maddiyata köle edilmesi anlamına gelmektedir. Paraya kul eden ve ettiren bir dinin, insan için sahici bir maneviyat yolu olması mümkün değildir.Dinin ekonomik ve ticari kar aracına dönüşmesi, din üzerinden insanları soyan bir hırsızlar sınıfının oluşmasına neden olmaktadır. İnsanlar, din adına mallarını ve emeklerini çalan hırsızlardan nefret etmektedirler.
Kişiler, dinden güzellik, iyilik, doğruluk, barış, adalet, ahlak ve özgürlük çıkmasını beklerler. Dindar olduğunu iddia söyleyen kişilerden ve gruplardan yolsuzluk, hırsızlık, ahlaksızlık, zulüm, nefret, çirkinlik, kötülük, şiddet, cehalet ve vicdansızlık aktığı görüldüğünde din, artık ahlakın, barışın ve adaletin kaynağı olarak görülmemeye başlanmaktadır. Din adına kişilerin yaptığı yolsuzluklar, hırsızlıklar, yağmalar, barbarlıklar ve şerler, insanların dinle aralarına mesafe koymalarına yol açmaktadır. İnsanlar, dinlerin ne söylediğinden ziyade, bir dini takip edenlerin ahlaklı yaşayıp yaşamadıklarına bakarlar. İnsanları dine yabancılaştıran en önemli şey, din adına yapılan ahlaksızlıklardır.
Ahlaklı insan olmak, en yüce değerdir. İnsan, ahlaklı, akıllı ve adil bir varlık olarak varoluşunu gerçekleştirmekle sorumludur. Otoritelere köle olan, sahte güçlere ve kurumlara mensubiyet uğruna iradesinden vazgeçen insanların ahlaklı, akıllı ve adil yaşamaları mümkün değildir. Dinin amacı, insanları mürid yapmak değildir.İnsanlar, artık mürid olarak değil, özgür ve onurlu olarak yaşamak istiyorlar.
Dinler, insanın varoluşunu gerçekleştirmesine hizmet eden araçlar oldukları sürece anlamlı ve değerlidirler. Aynı ritüeli daha çok tekrar etmekle insanların cennete gideceğini ve kurtuluşa ereceğini vadeden dinler, insanları uyuşturan ve uyutan söylemler olmaktan öteye geçmemektedir. İnsanlar, dine değil, dinler insanlara etmelidirler.İnsanlar, kendilerine hizmet etmeyen dinlerden uzaklaşmaktadırlar, çünkü insanlar, kendilerine hizmet etmeye çağıran dinlere ve inançlara artık ihtiyaç duyulmamaktadırlar.
TT
İnsanlar niçin dine yabancılaşır?
Daha fazla makale YAZARLAR
لم تشترك بعد
انشئ حساباً خاصاً بك لتحصل على أخبار مخصصة لك ولتتمتع بخاصية حفظ المقالات وتتلقى نشراتنا البريدية المتنوعة