Emir Tahiri
İranlı gazeteci-yazar
TT

Lübnan, Tahran'a çifte darbe indirdi

Lübnan'daki genel seçimler, sadece iki hafta önce Tahran'daki resmi medyada manşetlerde yer aldı. İran ‘Devrim Rehberi’ Ali Hamaney, seçimleri kökleri Irak, Suriye, kuzey Yemen, Gazze ve Lübnan'a kadar uzanan İran kontrolündeki grupların oluşturduğu bir koalisyon olan ‘direniş cephesinde bir referandum’ olarak nitelendirdi. Ayrıca Devrim Rehberi zaferi garantilemek için ‘Lübnan Hizbullahı’na 25 milyon dolar hibe etti.
Kısmen eski Başbakan Saad Hariri tarafından açıklanan yanlış boykotun da etkisiyle “ezici bir zafer” kazanılacağına kesin gözüyle bakılırken Tahran basını, Lübnan'ın halihazırdaki sekizinci cumhurbaşkanını değiştirmeye karar vermesi durumunda Hamaney'in sonraki cumhurbaşkanı olarak kimi seçebileceği konusunda spekülasyon yapmaya başladı. Bu, Suriye Devlet Başkanı Esed’in Tahran'a yaptığı yıldırım ziyaret ve Hamaney ile görüşmesi üzerine gündeme geldi.
“Direniş Cephesi” ülkelerini kontrol etmesi beklenen Kudüs Gücü Komutanı Tuğgeneral İsmail Kaani, daha önce Irak seçimlerinde meslektaşlarının uğradığı büyük yenilgiyi telafi etmek için umudunu Lübnan'daki zafere bağladı. Ancak Hamaney ve Kaani, resmî sonuçlar açıklandığında Lübnanlı seçmenlerin ya da en azından sandık başına giden yüzde 41'lik kesimin Tahran'ı umut ettiği ezici zaferden mahrum ettiğini gördüler. Bu, Ayetullah Ali Yunusi’nin şu an Tahran'ın kontrolünde olmasıyla gururlandığı dört Arap başkentinde çifte darbe alındığı anlamına geliyor. Diğer iki başkent, Sana ve Şam'dır. Buradaki soru şu: Humeyni rejimine karşı ülke çapında bir ayaklanma ile meşgul olan İran halkına kötü haberi nasıl verebiliriz?
İran Cumhurbaşkanlığı Ofisi'nin kontrolünde olan resmî Fars Haber Ajansı yenilgiyi örgütün değil, Hizbullah'ın Hıristiyan ve Dürzi müttefiklerinin başarısızlığı olarak nitelendirdi. İran'ın resmi haber ajansı IRNA, Şii oylarının hem Hizbullah'a hem de Emel Hareketi’ne gelmesiyle övündü. Oysa Şiiler arasındaki katılım, önceki iki seçimin ortalamasından yüzde 11 daha düşük oldu. Ayrıca Hizbullah'ın-geleneksel olarak Şiilerin kalesi olan- güneyde yaşadığı gerilemeden de söz edilmedi.
Devrim Muhafızları'na yakınlığı ile bilinen Fars Haber Ajansı, haber listesinde 13’üncü sıraya düşürerek -denildiği üzere- balığı boğmaya çalıştı. Ayrıca sonuçları seçim bölgesine göre verdi ve nihai sonucu okuyucuya -eğer sabırlı ve matematikte iyiyse- bıraktı. Bununla birlikte Lübnan parlamentosunda yeni çoğunluğa müsamaha gösterilebileceğine fakat İsrail ve ABD'ye yönelik politikanın değişmesine izin verilmeyeceğine işaret etti. Bu, parlamentodaki yeni çoğunluğa bir suikast tehdidi mi? Kim bilir?
Siyasi olarak aktif Lübnanlıların çoğunluğunun ülke için yeni bir başlangıç noktası aradıklarına şüphe yok. Kesin olan bir diğer husus Hizbullah’ın ve müttefiklerinin ellerinin kana bulandığı fakat İslam Cumhuriyeti'nin devam eden desteği sayesinde ayakta kaldıklarıdır. İran yeni bir gerilim ve kriz dönemine girdiği şu sıralar bu desteğin azalması kaçınılmaz olsa da bir gecede buharlaşması pek mümkün değil. Hizbullah'ın artık tüm kilit konularda veto hakkı olmayabilir, fakat ülke ekonomisinin ve siyasi sisteminin yeniden inşası sürecinde engeller çıkarabilecek ve süreci geciktirebilecek güce sahiptir. Irak'ta yenilgiye uğrayan Tahran yanlısı gruplar, yasakları bir taktik olarak kullanıyor, normale dönüşü geciktiriyor. Uzun zamandır beklenen reformların başlatılmasından bahsetmiyorum bile...
Lübnan, İslam Cumhuriyeti ve müttefikleri tarafından kendisi için yaratılan ölümcül labirentten henüz çıkmadı. Geciktirme taktikleri, yeni başbakanın ve daha sonra yeni bir cumhurbaşkanının atanmasını engelleyebilir. Bu da Uluslararası Para Fonu'nun yanı sıra Lübnanlı ve yabancı özel yatırımcıların vaat ettiği yardımların önüne geçebilir. Bu oyalama taktiğiyle başa çıkmanın yolu dış müdahalenin neden olduğu ekonomik çöküşten eşit derecede mustarip olan Şii topluluğuna başvurmak olabilir. Nitekim Lübnanlıların yüzde 70'ini yoksulluğa sürükleyen ekonomik krizin bir sonucu olarak Şii toplumunun büyük bir bölümü, 1980'lerden bu yana elde ettikleri refahın kaybolduğunu gördü.
Seçim sonuçları birçok nedenden dolayı iyi görünüyor. Bunlardan en önemlisi, “Mişel Avn’ın talihsiz döneminin sona ermesi ve kendini yok eden Hariri döneminin perdesini kapanmasıdır.” Nebih Berri daha hareketli ve etkin hale gelmiş olabilir ve hemen değilse de zamanla olacaktır. Bağımsızlardan 13-16 yeni gelenin, yozlaşmış ve kifayetsiz baronlar tarafından kontrol edilen parlamentonun kalesine girmeyi başarması da iyi bir haber. Şu anda önemli olan, uluslararası toplumun, değişim yönündeki iradesinden dolayı Lübnan'a hızlı bir yardım paketi sağlamasıdır.
Başka bir deyişle; uluslararası toplum, Hizbullah'ın hükümetin kurulmasını ve Uluslararası Para Fonu'nun çekleri yazmasını erteleme girişimine alan bırakmamalıdır. Aynı şey diğer potansiyel yabancı yatırımcılar için de geçerlidir. Yardımlarını Hizbullah'ın uzaklaştırılması gibi bir şarta bağlamak, “Lübnan'ın Hizbullah olmaksızın ilerleyemeyeceğini iddia eden” Tahran'ın çıkarına olacaktır. Güvenlik dahil birçok devlet kurumunun kontrolünün bir gecede Hizbullah'ın elinden alınması pek olası değil. Hizbullah'a paralel olan orduyu dağıtma işi ise daha karmaşık bir süreci gerektirecektir.
Lübnan'a şu anki sıkıntılarından bir önce kurtulup soluklanması için fırsat sağlamak, olumlu bir mesaj gönderecektir. Öyle ki Hizbullah'ın tam kontrolünden az da olsa uzaklaştırılması sıradan Lübnanlılar için işe yarayabilir. Bu, Lübnan'ın -siyasi ve askeri Truva atı olmadan- daha iyisini yapabileceği mesajını güçlendirecektir. Hizbullah'ın ‘bir hastalık ve Lübnan'ın bugünkü talihsiz durumunun ana sebebi’ olduğuna şüphe yok. Ancak acil ameliyatla tedavisi mümkün olmayan bir hastalıktan bahsediyoruz. Dolayısıyla hastalık için ilaç tedavisi gerekiyor. Son seçimler, Irak ve İran'daki olumlu gelişmelerin hızlandıracağı bu sürecin başlangıcına işaret edebilir.