Reuters ve Ipsos’un en son yaptığı anket, ABD’lilerin yüzde 57'sinin Joe Biden'dan memnun olmadığını ortaya koydu.
ABD’liler arasındaki bu memnuniyetsizlik hissini sokakta gözlemlemek kolay. Zira birkaç gün önce süpermarketteki bir kasap bana kamyonetinin yakıt deposunu doldurmak için 200 dolara ihtiyacı olduğundan yakındı. Geçen hafta Donald Trump destekçilerinden biri bana Biden'dan önce ABD'nin ‘enerji düzeyinde bağımsızlığa’ sahip olduğunu ifade etti. Şimdi yükselen benzin fiyatları için Putin'i veya Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü’nü (OPEC) değil Biden'ı suçluyor.
2020'de durum tamamen farklıydı. ABD’deki benzin, o zamanlar galon başına 2 dolarken şimdi 4,90 dolara çıkmış durumda. Öte yandan Biden'ın Donald Trump'ı yenmesi için desteğine ihtiyaç duyduğu Demokrat Parti'nin sol kanadı, insan haklarının ABD dış politikasının birinci önceliği olmasını istedi.
2020 başkanlık kampanyası sırasında, Biden'ın Suudi Arabistan'daki insan hakları durumunun bazı yönlerini eleştirerek siyasi açıdan kendisine fayda sağlaması kolaydı. Ancak Biden'ın eleştirileri sonsuza kadar süremez. Brookings Enstitüsü'nden analist Steven A. Cook'un 8 Haziran'da Foreign Policy dergisinde yazdığı gibi, Körfez bölgesindeki küresel enerji piyasasının istikrarı ve güvenliği ile ilgili ABD’nin uzun vadeli ulusal çıkarları, en nihayetinde Riyad ile ilişkilerin iyileştirilmesini gerektiriyor.
Dolayısıyla bugün ABD içinde Suudi Arabistan ile ilişkiler konusunda bir tartışmaya tanık oluyoruz. Sol eğilimli düşünürler ve politikacılar, Biden'ın Cidde ziyaretinin Biden'ın istediği siyasi faydaları getirmeyeceği konusunda uyarıda bulunuyorlar. Bu bağlamda Los Angeles Kaliforniya Üniversitesi'nden Profesör Dalia Dassa Kaye, 3 Haziran'da prestijli Foreign Affairs dergisinde kaleme aldığı yazıda Suudi Arabistan ve OPEC ülkelerinin petrol üretim politikalarını Washington'a hizmet sağlama temelinde değil, diğer OPEC üyeleri de dahil olmak üzere ulusal çıkarlar temelinde belirlediklerini ifade etti. Biden'ın Cidde ziyaretinin Körfez ülkelerindeki petrol üretiminde önemli artışlar sağlayacağından şüphe duyduğunu da dile getirdi.
Öte yandan Senato'da Demokratların 2 numaralı ismi Richard Durbin, 14 Haziran'da yaptığı açıklamada Suudi Arabistan'ın ABD ile aynı değerleri paylaşmadığını öne sürdü. Nüfuzlu Senatör Bernie Sanders'a yakın olan Demokrat dış politika danışmanı Matt Duss, 2 Haziran'da Biden'ın Suudi Arabistan gezisinin bazı dış politika öncelikleriyle çeliştiği konusunda uyarıda bulundu.
Bununla birlikte Washington'da, Suudi Arabistan ile daha iyi ilişkiler kurmanın şu anda ABD çıkarlarına hizmet eden en iyi seçenek olduğunda ısrar eden güçlü bir akım var. Washington Yakın Doğu Politikaları Enstitüsü (WINEP) İcra Direktörü Robert Satloff 29 Haziran'da, Biden'ın Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman ile görüşmesine desteğini ifade etti. Satloff, enerji fiyatları konusundaki tartışmayı görmezden geldi. Bunun yerine, Washington'un Veliaht Prens’in reform programını desteklemesi, Krallık’taki insani gelişmeye odaklanması ve Suudi Arabistan’ı daha fazla açılıma doğru desteklemesi gerektiğini vurguladı.
Buna ek olarak, İran'ın nükleer programı üzerinde bir anlaşmaya varılamama ihtimalinin artması, Suudi Arabistan ile ilişkilerin iyileştirilmesinden yana olanlar için başka ciddi bir endişe kaynağı teşkil ediyor.
ABD Dışişleri Bakanlığı’nda Ortadoğu'dan Sorumlu eski Dışişleri Bakan Yardımcısı Martin Indyk, Steven A. Cook ile birlikte 20 Haziran'da Foreign Affairs'de kaleme aldığı yazıda Biden yönetimini Suudi Arabistan ve Körfez ülkelerine İran’ın tehditlerine karşı güvenlik garantileri verme konusunda çalışmalara başlamaya çağırdı. Bu görüşü destekleyen analistler, İran'ın füze ve insansız hava araçları (İHA) saldırılarına karşı savunmayı güçlendirmek için kademeli olarak İsrail'i de içine alan bir bölgesel güvenlik çerçevesi oluşturulabileceğini savunuyorlar. Bu, Körfez'de ABD’nin daha büyük bir askeri rolü olması ve önemli ülkelerle daha yakın askeri işbirliği sağlanması ile başlamalı. Burada amaç, Körfez ülkelerine veya İsrail'e yönelik herhangi bir İran saldırısını engellemektir.
Öte yandan İsrailli liderler, Biden'ın bölge gezisini sessizce destekliyor. İsrail'in ‘Orta Doğu’ için bölgesel güvenlik çerçevesindeki entegrasyonunun artması ve daha fazla Arap ülkesiyle normalleşmesi ile Biden’ın ABD içinde olumlu siyasi meyveler toplayacağı düşünülüyor. Aynı zamanda Biden, şu anda Suudi Arabistan ile ilişkileri geliştirerek başka olası iç siyasi faydalar da elde edecek.
Burada, Demokrat Parti içindeki sol kanadın Yemen'deki savaşa büyük bir önem verdiğini belirtmek yerinde olacaktır. Biden, Yemen’deki ateşkesi güçlendirip genişletmek, Yemenlilere insani yardım dağıtımını artırmak ve savaşı sona erdirme ihtimallerini güçlendirmek için gelecek adımlar konusunda Riyad ve Abu Dabi ile anlaşabilirse, Demokrat Parti'nin sol kanadını girişimlerinin faydalı olduğu konusunda ikna etmede büyük bir başarıya ulaşmış olacak.
Aslında Biden'ın bu sol kanatla güvenilir bir şekilde ilgilenmesi gerekiyor. Çünkü 2024'te yeniden seçilmek için kampanyasına hazırlanırken partisinin solundan bir rakibin yükselmesini kesinlikle engellemek istiyor.
Bölünmüş bir ABD içinde Demokrat Parti'nin ulusal seçimleri kazanmak için kanatlarını -ılımlı ve sol- birleştirmesi gerektiğini unutmamalısınız.
Şu anda 2022'de, ABD'nin atması gereken en iyi adım konusunda politikacılar ve entelektüellerin safında net bir ihtilaf söz konusu.
‘Şarku’l Avsat’a özel