Husam İytani
TT

Rusya, Donbass'ta belirleyici bir savaş istiyor

Kraliçe 2. Elizabeth'in cenaze töreni sona erdi ve dünya açmazlarına geri döndü. Ukrayna'daki savaş giderek daha da karmaşık hale geliyor. Barış ihtimali çok uzak ve her gün yeni engeller yükseliyor.
Rus güçlerinin Ukrayna'da işgal ettiği dört bölgedeki Kremlin'e bağlı yönetimlerin çağrı yaptığı referandumlar, -birçok gözlemcinin de beklediği üzere- Harkov'daki geri çekilmenin savaşın gidişatını tersine çevirmek için yeterli olmadığını gösteriyor. Geçen şubat ayındaki çatışmaların ilk günlerinden bu yana yayılan ve Rusya'nın bu savaşta ne pahasına olursa olsun başarısızlığa uğramayı göze alamayacağı fikrinin doğru -ki felaket ve talihsiz bir doğrudur- olduğu görüldü.
Rusya'daki rejimin doğası, uzlaşmayı kabul etmiyor. Bu durum rejimin pozisyonlarının yanında olan bir grup destekçinin ortaya çıkmasına yol açtı.
Çin lideri Şi Cinping ve Hindistan Başbakanı Narendra Modi'nin Semerkant zirvesi sırasındaki tutumları, iki Asya devinin, -Rusya'yı yedi ay boyunca dünyanın geri kalanından izole durumda bırakan- Batı ile bir kopuşa girmek istemediğine ilişkin şüphe bırakmadı. Putin, Modi'nin dediği gibi barışın yollarını aramalı. Bu ise diplomatik bir tokatla eşdeğerdir. Hindistan ve Çin’in bu ilgisizliği, iki ülke güçlerinin Rus ordusunun Pasifik’te düzenlediği manevralara katılmasından birkaç hafta sonra ortaya çıktı. Ancak manevra yapmak bir şey, Moskova'nın stratejik ve ulusal çıkarlarını koruma bahanesiyle çatışmayla karakterize bir dünya vizyonunu benimsemesi başka bir şeydir. Ayrıca Pekin ve Yeni Delhi, Rusya'dan aldıkları petrolde indirimlerden yadsınamaz avantajlar elde etseler bile durum budur.
Ukrayna ordusunun, 2014 yılından beri Rusya ve müttefikleri tarafından işgal edilen Donbass bölgelerine yaklaşması da bir diğer kötü alâmettir. Çünkü Donbass, büyük ekonomik öneminin yanı sıra, Rusya'yı anavatanı olarak gören destekçilerinin bir kısmını içeriyor. Rusya'ya katılma hususunda referandumun gerçekleşeceği Donbass'ta Harkov savaşı senaryosunun tekrarlanması pek olası değil. Rusya’nın bir parçası olması yönünde talep edilen referandumun -zaten bilinen- sonucu, bu bölgelere yapılacak herhangi bir Ukrayna saldırısını Rusya’nın topraklarına yönelik bir saldırı haline getirecektir. Ardından “özel askeri harekât” formülü sona erecek ve resmi bir şekilde savaş ve beraberinde genel seferberlik ilan edilecektir. Rus liderliği, Harkov’daki insan kaynakları sıkıntısı krizini çözeceğini ve yeni savaş birimleri oluşturabileceğini -ki Kremlin’in Wagner'i kullanması anlamına geliyor- hayal ediyor.
Ukraynalıların Eylül ayının ilk on gününde çatışmalarda kazandığı ivmeye ve Başkan Vladimir Zelenski’nin Kırım ve Donbass dahil olmak üzere tüm ülke topraklarının işgalden kurtarılması için mücadeleye devam edilmesi yönündeki ısrarına mukabil önerilen referandumlar, büyük bir tırmanışın habercisi gibi görünüyor. Nitekim Moskova nükleer silah kullanma ihtimalini bir kez daha ima etti. Rus devlet televizyonu programları, “Rusya’nın önünde iki seçeneği var: ya zafer ya da nükleer savaş” gibi söylemlerle ve Ukrayna ve müttefiklerine nükleer saldırı başlatmaya dönük tehditlerle dolu. Rusların geleneksel olmayan silahlara başvurması durumunda korkunç tepkilerle karşılaşacağına ilişkin Batı uyarıları, her zamanki gibi tam tersi sonuçlar doğuracak gibi görünüyor. Çünkü Rusya’ya karşı uyarı içerikli bir dil kullanması, onun küresel konumuna yönelik bir hakarettir. Tuzak ve siyasi manevralar ile Ukrayna sahasına kitle imha silahları dahil etme olasılığı arasındaki sınırlar net değil. Bu belirsizlik, Rusya’nın güçlerini yığdığı ve bunun yanı sıra Ukrayna'ya saldırma niyetini reddettiği savaşın patlak vermesini önceleyen haftalar ve aylardaki belirsizliğe benziyor.