Prof. Dr. Ahmet Abay
Akademisyen
TT

İnsanlar

İnsan, tanınması en güç varlıklardan biridir. Tam çözdüm, anladım, artık onu tanıyorum dediğiniz anda sizi yeniden şaşırtır. Bir halden başka bir hale rahatça geçebilir. Çeşitli maskeler takınarak her rolü rahatlıkla oynayabilir. Bu nedenle onu gerçek anlamda tanıyabilmek için onun her şeyini ve her halini mutlak olarak bilen birine ihtiyaç vardır. İnsanı yaratan Allah Teâlâ onu en iyi tanıyandır.  
İnsanın bir muamma oluşunun yanı sıra bir de insanların birbirlerine yaptıklarını düşündüğümüzde iş iyice içinden çıkılmaz bir hal almaktadır. İyi insanların hata yapmalarının beklendiği bir zaman diliminde yaşadığımızı söyleyebiliriz. Bu beklenti içerisinde olanlar iyi insanlara tahammül gösteremeyenlerdir. İyi insanlar hata yapsınlar ki, iyi insanlar olmadıklarını ispat edebilsinler. Böylelikle kendileri, kötü ve kararmış vicdanlarını rahatlatabilirler.
Çevremizdeki insanlara baktığımızda onları özelliklerine ve davranışlarına göre şu şekilde tasnif etmenin mümkün olabileceğini düşünüyorum:
Bazı insanlar içlerinde olmayanı söylerler. İçi başka, dışı başkadırlar.[1] Bu tip insanlar sahte parfüm gibidirler. Kokusu hoşunuza gider fakat kalıcı değildirler.
Bazı insanlara şeytan, yaptıklarını güzel gösterir “İnsanlardan hiç kimse sizi yenemez, ben sizin yanınızdayım!” diyerek onları yersiz bir kibir ve gurura sevk eder.[2]
Bazı insanlar kendilerini kimin yarattığını unutup çevrelerinde var olan varlıkları onları Yaratanla aynı tutar ve onları Allah’ı sever gibi severler.[3]
Bazı insanlar ellerinde delil, bilgi ve kesin kanıt olmadığı halde Allah dâhil her konuda ileri geri konuşurlar.[4]
Bazı insanlar da vardır ki, hiçbir geçerli ve doğru bilgiye dayanmaksızın, insanları Kur’an’dan uzaklaştırıp Allah yolundan alıkoymak ve İslâm’ı alay konusu edinip halkın gözünden düşürmek için insanın merak, heyecan, şiddet ve şehvet duygularını okşayan aldatıcı sözlere yönelirler ve bunlarla halkı oyalayıp Kur’an’la ilgilerini koparmaya çalışırlar.[5]
Bazı insanlar da var ki, Allah’a kıyısından kenarından kulluk eder; öyle ki, kendisine Allah tarafından bir iyilik ulaşsa, gönlü onunla huzura kavuşur fakat fakirlik, hastalık, başarısızlık gibi bir imtihânla yüz yüze gelecek olsa, hemen gerisin geriye dönerek Allah’a kulluğu terk eder.[6] 
İnsanlar arasında öyleleri vardır ki, “Biz de diğer mümin kardeşlerimiz gibi Allah’a inanıyoruz!” derler fakat Allah yolunda herhangi bir sıkıntı veya eziyetle karşılaşınca, insanların baskı ve tehditlerini Allah’ın azâbıyla bir tutarak, hemen zâlimlerin safında yer alırlar. Bununla birlikte, yardım ve zafer gelecek olsa, “Biz her ne kadar kâfirlerin yanında yer aldıysak da, aslında kalben sizinle beraberdik, dolayısıyla, elde edeceğiniz her şeyde bizim de payımız vardır!” derler.[7] Bu tip insanlar, hastalığa benzer onlardan uzak olmak şifa bulmaktır.
Bazı insanlar ahirete inanmadıkları için istek ve çabaları hep dünyevidir.[8]
Bazı insanlar da her konuda itidallidir. Her şeye hak ettiği değeri verirler. Bu sebeple hem dünyada hem ahirette iyilik ve güzellik istedikleri için çaba ve gayretleri hep iyi tarafa yöneliktir.[9] Bunlar vatana benzerler onlardan ayrı kalmak gurbettir.
Bazı insanlar da vardır ki tüm dertleri Allah’ın rızasını kazanmaktır. Bunun için canlarını vermekte tereddüt etmezler.[10] Bunlar cana/ruha benzerler onlardan ayrılmak ölüm gibidir.
İnsanları Kur’an’a karşı durumlarına göre nitelerken Hz. Peygamber şöyle buyurur: “Kur’an okuyan Mü’min turunçgiller gibidir. Kokusu hoş, tadı güzeldir. Kur’an okumayan Mü’min hurma gibidir; kokusu yoktur tadı güzeldir. Kur’an okuyan münafık fesleğen gibidir. Kokusu hoş fakat tadı acıdır. Kur’an okumayan münafık Ebû Cehil karpuzu gibidir, kokusu yoktur ve tadı da acıdır.”[11] 
Dışarıya karşı farklı bir görüntü verse de aslında insan özündeki gibidir. Mesala portakalı ne kadar sıkarsınız sıkın, ondan sudan başka bir şey çıkmaz. İnsanlar da portakala benzer, eğitimini ve terbiyesini aldığı ve üzerinde büyüdüğü şeyden başkası çıkmaz. Yani neyi almışsa onu ortaya koyar.
Müsamahakâr davranan, çok merhamet eden, çok bağışlayan insanların kıymetlerini iyi bilmek gerekir. Çünkü onlar, kaybedildiklerinde geri dönmezler.  Hayatınıza mutluluk ve huzur katan dostlarınız varsa onlara sahip çıkın. Hayat eskisi gibi değil, iyiler göçtü, vefakârlar azaldı, kötüler ve kıskançlar çoğaldı.
Şu hakikati iyi bilmek gerekir ki, dün ibret, bugün tecrübe, yarın yanlış adımı düzeltmek için bir fırsattır. Rabbim bizleri hatalarını düzeltebilen bir kul, düştüğü-gittiği yere fayda ve bereket veren yağmur, ortaya çıktığında gönülleri ısıtan ve aydınlatan güneş gibi kılsın.
[1] el-Bakara 2/8, 204
[2] el-Enfal 8/47
[3] el-Bakara 2/165
[4] el-Hac 22/3,8; Lokman 31/30
[5] Lokman 31/6
[6] el-Hac 22/11
[7] el-Ankebut 29/10
[8] el-Bakara 2/200
[9] el-Bakara 2/201
[10] el-Bakara 2/207
[11] Buhari, Et'ime 30, Fedailu'l-Kur'an 17, 36, Tevhid 57; Muslim, Musafirin 243.