Meşal Sudeyri
TT

Kıyasıya bir maç

Bir arkadaşım bir gün bana bir olay anlattı. Ama kendisi mi yoksa başkası mı bu olayın kahramanı diye sormadım. Sözlerine şöyle başladı:
“Said’in annesi alışveriş merkezinde kasiyerin önünde durdu. Aldıklarını ödemek için çantasını açtı. Çantasında bir televizyon kumandası olduğunu gören kasiyer gülerek ‘Kumandayı hep yanında mı taşırsın?’ diye sordu. Kadın ‘Hayır, her zaman değil. Said’in babasımaç var diye benimle alışverişe çıkmayı reddetti. Ben de ceza olarak kumandayı yanıma aldım’ diye cevapladı. Kasiyer kahkaha atarak kadının aldığı bütün ürünleri ona geri uzattı. Kadın bu davranışına şaşırarak ne yaptığını sordu. Kasiyer gülerek ‘Eşiniz kredi kartınızı iptal etmiş’ diye cevap verdi. Bunun üzerine kadın eşinin kartını çantasından çıkararak kasiyere uzattı. Talihsizliğe bakın ki kocası kendi kartını iptal etmemişti. Kasiyer kartı makineye okuttuğunda ‘Telefonunuza gönderdiğimiz kodu giriniz’ diye bir mesaj geldi. Kadın gülümseyerek görünüşe göre eşine ait olan bir telefon çıkardı ve kodu söyledi. İstediklerini satın alarak eve döndü. Sonra bir baktı ki kapının önünde araba yok. Kapıda da şöyle bir not: ‘Kumandayı bulamadım ben de final maçını bizim çocuklarda izlemeye gidiyorum.’ İşin kötü yanı adam gitmiş ve evin anahtarlarını da yanına almıştı. Bu yüzden kadın markete geri dönerek kartın bütün limitini kullandı. Daha sonra çilingirle eve tekrar gelerek kilidi değiştirtti ve gece eve kocasını almadı. Böylece onu ‘nakavt’ etmiş oldu.”
Peki, kadın erkek ilişkilerindeki farkı görmek için birkaç yüzyıl geriye gidelim. Yaşlı çirkin bir kadın evli erkek akrabalarından birine herhangi bir girizgah yapmadan “Kırbaçlamak zorundasın” der. Üç kez aynı şeyi tekrarladıktan sonra “Vallahi erkeklerin evlerindeki en kötü şey, nerde ne konuşacağını bilmeyen şımarık kadınlardır” ifadesini kullandı.
Adam kadını susturmak için “Vallahi uysallaştırdım ve kendim de uysallaştım. Ama bunu yaparken elime bir gün bile kırbaç aldığımı hatırlamıyorum” der. Kibarca kadını uzaklaştırmak için “Allah’a tevekkül et” diyerek, zorba kocaları hicveden ve karısıyla gurur duyan şu dizeleri yazar:
“Kadınlarını döven erkekler gördüm.
Zeynep’e vursam sağ elim felç olur.
Günahsızken hiç ona vurur muyum?
Günah işlemeyene vursam kendime adaletli diyebilir miyim?
Zeynep güneştir, kadınlar ise gezegen.
Doğduklarında onlardan başka bir gezegen görünmez.”
Onurlu kadın hakareti kaldıramaz. Tağlib kabilesinden Amre de böyle bir kadındı. Gassani kabilesinden kocası Lubeyd kendisine tokat attığında yanından öfkeyle ayrılarak akrabası Kuleyb’e gidip şu sözlerle yardım ister:
“Başımdan öyle şeyler geçti ki bunun olacağını hiç beklemiyordum.
Gassan’ın kölesi olacağımız aklımın ucundan geçmezdi.
Taa ki Lubeyd’den bir tokat yiyene kadar.
Öyle kötü vurdu ki gözlerimden ateş fışkıracaktı.
Bu yaptıklarına Tağlib kabilesi susarsa her zaman hor görülen biz oluruz.”
Bunun üzerine Kuleyb kılıcını kaptığı gibi Lubeyd’in yanına gider ve kellesini alır.