Çin ruhunda neredeyse Arap karakterine benzeyen bir şey var. Birkaç bin yıl öncesine dayanan kültürel rezerv bunun nedeni olabilir.
Ünlü Çinli Profesör Yao Dan'ın "Çin'in Kişiliği- Beş Bin Yıllık Bir Medeniyetin Özellikleri" adlı büyük kitabını derinlemesine okuduğumuzda, Arap kişiliği ile Çinli kişiliği arasında neredeyse aynı olan bir benzerlik olduğunu görürüz. Bu, antropologların özellikle ahlak ve değer sistemi düzeyinde tamamen farkında oldukları bir husus.
Araplar ve Çinliler arasında binlerce kilometre mesafe olmasına rağmen zaman ve mekânın sınırlarını aşan bir dostluk olduğu kesinlikle söylenebilir. İki taraf birbirini yüzyıllardır tanıyor ve kader onları her zaman güçlü ilişki bağlarıyla birbirine bağladı.
Çin Devlet Başkanı Şi Cinping'in Suudi Arabistan ziyareti ve düzenlenen üç tarihi zirve, dünya sahnesinin endişeli, karışık ve çalkantılı göründüğü bir yılın sonunda gerçekleşti. Dünya sahnesinin böyle olmasının nedeni, belirsiz jeopolitik göstergeler, başta gelecek yılın kaygı verici ekonomik koşulları olmak üzere, küresel bir çatışmayla dünya barışını adeta tehdit eden açık bir savaş, virüs ve salgınların şu ya da bu şekilde geri döneceğinin habercileri olan tehditlerdir. Eski yok olurken, yeni olan dünyanın merkezinden çıkamadığından, tehlikeler gerçekten korkutucu görünüyor.
Suudi Arabistan diplomasisinin, Hadimul Haremeyn Şerifeyn Kral Selman bin Abdulaziz liderliğinde ve Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın önderlik ettiği “2030 Aydınlanma Vizyonu” doğrultusunda yaptığı en faydalı ve yüksek şey, zaman ve mekân duvarında Çin'e çağın gelişen olayları, çağdaş zamanların değişimleri ve dalgalanmaları ile etkileşime girebilecek bir kapı açması.
Arap-Çin siyasi sahnesini tanımlamak için belki daha çok mürekkep akıtılacak, ki buna daha önce biz de katıldık ve katılmaya devam edeceğiz. Ancak önümüzdeki günlerde iki taraf arasındaki yaratıcı iş birliği yollarının belirlenmesi açısından taşıdığı önem nedeniyle, ilke ve kavramlar açısından Arap-Çin benzerliğinin bazı kişisel ve psikolojik dokunuşları üzerinde durmakta fayda var.
Çin düşüncesini oluşturan Konfüçyüsçü görüşlere baktığımızda, hükümdara veya yöneticiye saygı duymayı ve özellikle de tebaasının meseleleriyle ilgilenen iyi bir çoban ise ona sadık ve bağlı olmayı teşvik eden bir ilkeler dizisi ve manevi kökler buluruz. Toplumun sınıflarına ve hiyerarşisine saygı duyma, ahlakı yüceltme ve kendine yeten bir topluma ulaşmak için kolektif çalışmayı teşvik etme görüşünü, tüm dinlerin savunduğu diğer ilkeleri görürüz.
Çin’in ruhani medeniyetinin derinliklerinde, birçok İslami kavramın neredeyse sarsılmaz bir yankısını bulabiliriz. Örneğin, insanın iyi ve kötü davranışlarının karşılığını o şekilde alacağından yola çıkarak iyi işler yapma çağrısında bulunan Budist "karma" ilkesi, Kur'an-ı Kerim'in şu iki yüce ayetiyle uyumlu: " Kim zerre miktarı hayır yapmışsa onu (karşılığını) görür. Kim de zerre miktarı şer işlemişse onu (karşılığını) görür.”
Buna ek olarak, hayattaki acı ve ıstırap, gelişme yolunda çabalama, eşlik eden zorluk ve ıstıraplarla birlikte haysiyet ve şeref içinde yaşama arayışında olma fikrine dair Budist bakış açısı, neredeyse Kuran'ın bakış açısıyla benzer: "Biz insanoğlunu zorluklara katlanacak şekilde yarattık." (Beled-4)
Bize ayrılan alan, felsefi ve medeni boyutlu benzetmeler yapmaya yetmiyor ki bu benzetmeler sonunda okuyucu, Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’in Suudi Arabistan ziyaretinden önce Çin Dışişleri Bakanlığı’nın fiilen altını çizdiği şu görüşe ulaşabilirdi; Çin, mekansal mesafeler onu uzak yapsa da ahlaki ve entelektüel olarak Arap ruhuna ve benliğine çok yakındır. Bu ise Arap-Çin ilişkilerinin, günümüzde tüm dünyanın sonuçlarının ceremesini çektiği dar görüşlü pragmatizmin, dizginsiz neoliberalizm ve kapitalizmin peşinde koşmanın ötesine geçen insani bir ruhla operasyonel etkileşime aday olduğu anlamına gelir.
Suudi Arabistan Arap iradesi korunu sıkıca tutuyor ve önümüzdeki yıllarda uluslararası ilişkiler haritasında Arap dünyasının farklı bir resmini çizmeye kararlı görünüyor. Yalnızca güç felsefesinden anlayan bir dünyada Arapların sözlerini ve görüşlerini birleştirmesini sağlayan bu tutum için övgüyü hak ediyor. Birleşik bir konumla taçlanan bu çaba, Riyad'ın kardeş Arap başkentleriyle ortaklaşa dar iki kutupluluk zamanını aşarak, gücü ve dünyanın zenginliklerini kontrol etme kavramlarını tekelleştirmeye alışan herhangi bir uluslararası tarafın arzularından bağımsız olarak, çok kutuplu yeni bir dünya düzenine geçişe nasıl katkıda bulunacağını bilen bir gündeme göre ilerlediği anlamına geliyor.
Riyad zirveleri, ilk resmi diplomatik ilişkileri kuran Mısır üzerinden 1956'da başlayan Arap-Çin ilişkilerinde önemli bir dönüm noktası oldu. Arap ve Çin tarafları arasındaki ikili diyalog hali bu tarihten itibaren kısa sürede çok taraflı bir iş birliği mekanizmasına, Çin-Arap İşbirliği Forumu’na ve Çin- Arap Ülkeleri Fuarı’na evrildi.
Özellikle 2018 yılı yeni bir hareket noktası oldu. Çin ve Arap ülkeleri, kapsamlı iş birliği ve ortak kalkınma için geleceğe yönelik bir Çin-Arap stratejik ortaklığı kurma konusunda anlaştılar.
Görünen o ki, Çin de kapsamlı Arap güçlerinin, Arapların yetenek ve güçleri ile yükselişini takip ediyor. ABD’nin eski ulusal güvenlik danışmanı Zbigniew Brzezinski (1928-2017) bu yetenek ve güçleri dört faktörde özetler; coğrafi faktörler, doğal kaynaklar, askeri kuvvetler ve insan gücü. Çin bu nedenle, özellikle “Kuşak ve Yol” girişimi aracılığıyla antik İpek Yolu'nun kapasitesini harekete geçirerek, gelecekte benzeri görülmemiş bir Çin-Arap ortaklığı yaratmaya istekli görünüyor.
Çin Doğu rüzgârı, Körfez bölgesinden kuzeydoğu Afrika ülkelerine kadar bölgesel bloklarıyla, Afrika ve Asya kanatlarıyla Arap dünyasının üzerinde esiyor. Çağın sorunu ve tüm ülkelerin krizi olan enerji alanları başta olmak üzere önemli ve hassas anlık iş birliklerinin yanı sıra yüksek teknoloji transferinin, geleneksel petrol rantından sonraki dönemle uyumlu yenilikçi endüstrilerin kurulmasının ve geliştirilmesinin yollarını açıyor.
Çin umut verici ve bölgeye yönelik Ortadoğu için Çin barış girişiminin içerdiği birden fazla payandası olan bir vizyona sahip görünüyor. Bölgenin krizlerini aşması için bir katalizör olacağı umulan barış girişimi, kendisine özel bir okumayı gerektiriyor.
Bir Çin atasözü der ki, "Yalnız daha hızlı, birlikte daha uzağa yürürüz."
Hoş geldin, bilge doğu rüzgarları zamanı.
Son Haberler
TT
Çin ve Araplar: Bilge doğu rüzgarlarının zamanı
Daha fazla makale YAZARLAR
لم تشترك بعد
انشئ حساباً خاصاً بك لتحصل على أخبار مخصصة لك ولتتمتع بخاصية حفظ المقالات وتتلقى نشراتنا البريدية المتنوعة