Emir Tahiri
İranlı gazeteci-yazar
TT

Çok özel bir Rus vakasının analizi

Geçen hafta sonu, Yevgeniy Prigojin, Wagner milislerinin başında Moskova'ya doğru başarısız yürüyüş girişimini başlattığında, aynı gün, 24 Haziran 1812'de Napolyon'un Rusya'nın başkentine doğru kötü sonuçlanan yürüyüşünü başlattığını bilmiyordu.

Savaş ağasının bilmediği bir diğer şey de doğduğu ve isyanının hareket noktası olan Rostov-na-Donu'nun, aynı zamanda Kazakların iki yüzyıl önce İmparatoriçe Büyük Katerina'ya karşı ayaklanma başlattıkları şehir olduğuydu.

Ancak Prigojin iki şeyi biliyordu; birincisi, Rusya'daki iktidar değişikliğinin yalnızca zorla gerçekleştiği ve yumuşak bir geçişin "eski ve yaşlı" Batı Avrupa'ya ait olduğu. İkincisi, Batı'da özellikle ABD'de paran varsa iktidara gelirsin, Rusya'da ise ancak iktidarda isen paraya sahip olabilirsin. Diğer bir deyişle ve Rus propagandasının hoşuna gittiği gibi söylersek "vaka" çok özel bir Rus davasıydı.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin bu gerçeğin gayet iyi farkındaydı. Bu yüzden önce panikledi ve "vaka"yı, Ekim 1917'de Lenin'in partisinden Bolşeviklerin Petrograd'a birkaç düzine silahlı adam göndererek iktidarı ele geçirdikleri dönemdeki olaylara benzetti. Putin, farkında olmadan kendisine "anayasal düzenin" hamisi Aleksandr Kerenski, Prigojin'e de Lenin rolünü verdi. Tarihsel paralelliklerin kafasını karıştırdığı açıktı, hatta sanki Aleksandr Kolçak ve Pyotr Vrangel dirilip kraliyet ordularının başında dönmüşler gibi “iç savaş”tan bahsetti.

Rus tarihi, iktidarın devir teslimi için yasal bir mekanizmanın yokluğunda Sovyet İmparatorluğu döneminde bir dizi darbeden oluşur. Bu "vakaların" çoğunda geçiş, kötüden daha kötüye doğru olmuştur. Her yerde politika yapıcıların, özellikle de Putin yönetimini sona erdirmek için çalışanların ve buna kendilerini adayanların üzerinde düşünmesi gereken nokta budur.

Wagner milisleri bir canavardan başka bir şey değil ve Putin 10 yıl boyunca onun varlığını inkâr etti. Ama şimdi bu vahşi yaratığı sahiplendi ve bir bölümünü yurtdışındaki kazançlı maceralara ayırırken, diğer bölümünü düzenli Rus ordusuna entegre etmeye çalışıyor.

Paralı ordular tarihin başlangıcından beri var oldular ve birçok durumda iktidarı kendileri için ele geçirmeyi ve hatta yönetici hanedanlar kurmayı başardılar. Ancak yalnızca 1990'da ve küreselleşmenin başlamasıyla birlikte savaşı özelleştirme fikri bir kez daha bilindik bir fikir haline geldi. Tüm Batı demokrasileri ulusal askerlik hizmeti planlarına son verip, profesyonel ordulara bel bağladılar.

Zira ortaya çıkardıkları yeni tüketici insanların, oğullarının ve bazı durumlarda kızlarının uzak diyarlardaki savaş meydanlarında can verdiğini görmekten hoşlanmadıklarını biliyorlardı. Böylece savaşın özelleştirilmesi çok kazançlı bir iş haline geldi. ABD’de özel bir askeri şirket, Afganistan ve Irak dahil olmak üzere özellikle tehlikeli görevlerde kullanılan bir araç olan Blackwater böyle ortaya çıktı. İngiltere'de Aegis Defence Grubu daha küçük ölçekte de olsa benzer bir konuma ulaştı. Putin'in kendi ordusunu “Wagner”i kurmaya karar verdiğinde, aklında bu iki modelin olduğu kesin.

Ancak aradaki fark, Wagner'in özel bir iş adamı tarafından değil, bir devlet başkanı tarafından kurulmuş olmasıydı. Başlangıçta Putin, "Wagner"in "üçüncü dünya" olarak bilinen ülkelerde Sovyet nüfuzunu yeniden canlandırmanın bir aracı olmasını istedi. Bu nedenle, Wagner'e Rusya'da hiçbir zaman yasal statü verilmedi ve grup, ilk statüsünü yani St. Petersburg merkezli bir kültürel organizasyon (bu bir vitrindi) görüntüsünü korudu. Daha sonra Wagner, Rus ordusuna ve ülke çapındaki birçok okula yemek hizmeti veren yeni bir şirketi bünyesine kattı.

Putin, Afganistan'daki 10 yıllık savaşın Sovyet imparatorluğunun çöküşüne katkıda bulunduğunu biliyordu. Çünkü Rus aileler, çocuklarının neden Hindukuş'ta ölmeleri gerektiğini anlamamışlardı.

Aynı zamanda çöküşünün ardından Sovyetler Birliği'nin varlığı ile birlikte “devrimlerin anası” da tarih uçurumundan düşmüştü. Putin, artık eskiden olduğu gibi Marksizm-Leninizm bayrağı altında Rusya'nın işlerini yürüten yerel devrimcilere bel bağlayamazdı. On yıl içinde Latin Amerika, Afrika ve Asya'daki Rus nüfuzu ağustos ayındaki kar gibi eriyip buharlaştı. Orta Amerika'da, Afrika Boynuzu'nda, Angola'da, Mozambik'te, Pakistan'ın Belucistan bölgesinde savaşacak savaşçılar yoktu. Bir düzineden fazla "üçüncü dünya" ülkesinde fitne ekenlerden bahsetmiyoruz bile. Rusya'nın ABD Başkanı Barack Obama'nın tanımladığı gibi  "bölgesel" değil, küresel bir güce sahip olduğu iddiasını kanıtlaması için çöken Sovyetler Birliği'nin büyük bir oyuncu olduğu bazı bölgelerde yeniden görünmesi gerekiyordu.

Putin, Wagner olmasaydı Libya, Orta Afrika Cumhuriyeti, Mozambik, Mali ve son olarak Burkina Faso gibi yerlerde önemli bir oyuncu olarak öne çıkamaz, Batı ve Doğu Afrika'ya yayılma potansiyeline sahip olamazdı. Son zamanlarda Wagner, Venezuela ve Nikaragua'da varlık gösterir oldu. Bu, Rusya’nın Sovyetler Birliği olduğu dönemde, ABD'ye arka bahçesinde zarar verebildiği bir zamanın anılarını canlandırdı.

Putin'in Wagner'in lideri olarak en yakın müttefiklerinden Prigojin'i seçmesi şaşırtıcı değildi. Aşırı zengin bu oligark, Putin'i St. Petersburg'dan beri tanıyor ve Başkan’ın servetinin en azından bir kısmının yerini bilen birkaç sırdaştan biri olduğu söyleniyor. Prigojin iletişim ve saray entrikalarında usta, kurnaz bir iş adamı olduğunu kanıtladı.

Bütün bunlar, "vaka" karşısında derinden sarsılan Putin'in neden Prigojin ve Wagner'e karşı şiddetli bir saldırı başlatmak istememesinin açıklaması olabilir. Pazar günü televizyonda yaptığı tuhaf konuşmasında Prigojin'in adını bile anmadı, ancak "kan dökülmesini önlediği" için Wagner'e teşekkür etti. Daha sonra Wagner unsurlarına, düzenli orduya karşı kısa süreli bir savaşa katılmalarına rağmen, haklarında herhangi bir tedbir alınmayacağına ve icraatta bulunulmayacağına dair güvence verdi.

Ancak bu, Putin'in yönetimden gitmesini isteyen herkes için iyi bir haber mi? Öyle olması gerekmiyor. Putin'in yerine geçecek kişi mutlaka Batı yanlısı bir liberal olmayacak. Bu arada, Rusya'da tüm Avrupa'yı, Orta Asya'yı, Ortadoğu'yu ve ötesini etkileyebilecek bir kaos kimsenin çıkarına olmayacaktır.