Yetkililerin bilgisi dahilinde veya değil, Libya petrolünün -gerek ham petrol gerekse türevlerinin- yağmalanması devam ediyor. Petrol mafyası kendisini Libya petrolünün sahibi yaparken Libyalıları bekçilere dönüştürdü. Bu nedenle Libya’daki yabancı petrol şirketleri, ülkenin kaderini belirleyen bir gölge hükümete ve derin devlete benzedi. Bunun sonucunda petrol adeta bir lanete dönüştü.
Libya’daki petrol gelirlerinin üç tarihi bölge (Sirenayka/Berka, Fizan ve Trablus) arasında dağılımında şeffaflık ve adaletin olmaması, siyasi ihtilafı daha da karmaşık hale getirdi. Ayrıca, Libya işlerine karışan bazılarının petrol dosyası ve açık açık gelirlerinin kötü yönetilmesi hakkında konuşmalarına da sebep oldu. ABD’nin Libya Büyükelçisi ve Özel Temsilcisi Richard Norland, “ABD’nin, Libyalıların fonların partizan siyasi amaçları desteklemek veya Libya’daki barış ve güvenliği baltalamak için yönlendirilebileceğine ilişkin endişelerini paylaştığını” vurguladı. ABD Hazine Bakanlığı’nda Afrika ve Ortadoğu’dan sorumlu Müsteşar Yardımcısı Eric Meyer ile birlikte ABD’li büyükelçi, Libya Merkez Bankası’nı, kuruma olan güveni yeniden inşa etmek ve istikrara katkıda bulunmak için Libya petrol gelirlerinin zimmete geçirilmesini engellemeye çağırdı.
Libya petrolü toplam gelirlerin yaklaşık yüzde 95’ini temsil ediyor ve toplam kamu harcamalarının yüzde 80’ini karşılıyor. Ancak acı gerçek şu ki, altyapıda Somali’ye neredeyse daha yakın olan Libya’da sahada harcanan miktara kıyasla Libya petrol gelirleri çok daha fazla. Bu, Kaddafi döneminden günümüze kadar pek çok soruyu gündeme getiriyor. Libya’nın petrol gelirleri nereye gitti? Afrika’nın en geniş petrol ve doğal gaz sahası üzerinde duran Libya’da Ulusal Birlik Hükümeti (UBH), öğrencilere ders kitabı bile temin edemez halde. Hizmet ve sağlık sektörlerinde de tam bir çöküş hâkim. Zira hastanelerin çoğu, asgari düzeyde sağlık hizmeti verememekten ve çoğu zaman çocuklara aşı ve böbrek hastalarına ilaç tedarik edememekten mustarip.
Bu durum, petrol ayaklarının altındayken dışlanan Libya kabilelerinin petrol sahalarını ve limanlarını kapatma seçeneğini öne çıkarıyor. Her ne kadar acı verici de olsa bu adım, Libya’nın zenginlik kaynağının yağmalanmasını önlemek için gerçekçi bir çözüm olarak kalıyor. Ulusal Petrol Şirketi (NOC), Merkez Bankası ve hükümet, ne ham petrol gelirlerini ne de türevlerini ne de likit fonları hırsızlığa veya kaçırmaya karşı koruyor. Uluslararası ve yerel raporlar, petrol gelirlerinin kötü yönetiminin yanı sıra, Sirenayka, Fizan ve Trablus bölgeleri arasındaki toplumsal adaletsizliği de ortaya koyuyor. Petrol gelirlerini elinde tutan Trablus bölgesi petrol üretmezken ya da idari sınırları içinde petrol yataklarına sahip değilken, petrol ve doğalgaz yataklarının yüzde 80’ine sahip olan Sirenayka bir kenara itiliyor ve Trablus bölgesinde olduğu gibi ne bir imari kalkınmaya, ne hatırı sayılır bir yapılanmaya, ne beşeri bir kalkınmaya ne de bir öğrenci gönderimine tanık oluyor. Bu, toplumda infiale ve petrol üretmezken bunun meyvesini tek başına yiyen Trablus’taki merkezi hükümet tarafından dışlanma hislerine yol açtı.
Muazzam petrol gelirlerine rağmen, Libya halkının yarısından fazlası kamu fonlarının kötü yönetilmesi nedeniyle hala yoksulluk sınırında yaşıyor. Gelirlerin yüzde 80’i petrol ve doğal gazdan geliyor. Zira Libya ne bir tarım ne de sanayi ülkesi. 1960’larda petrolün keşfinden bu yana Libya, rantiye ekonomisine bağımlı hale geldi. Böylece hiçbir hükümet, sürdürülebilir bir kalkınma veya rantiye ekonomisine güvenmenin ötesine geçen politikalar oluşturmakta başarılı olamadı.
Yolsuzluk dosyasının çözülmemesi, petrol gelirlerinin gasp edilmesi, yoksulluk sınırının yükselmesi, sağlık ve eğitim hizmetlerinin gerilemesi ve kamu parasının çarçur edilmesi, bir felaketin ve petrol parasıyla zengin olanlar ile bir köşeye itilip bundan faydalanamayanlar arasında toplumsal bir bölünmenin habercisidir. Dolar ve altın cinsinden petrol gelirleri, petrol üretmeyip petrol üretiminin ana merkezi olan Sirenayka (Berka) ve Fizan’ı petrol gelirlerinden mahrum bırakan Trablus kıyılarına akarken, petrol üretim bölgelerindeki halkın bir kenara itilmesi, kıyıya itilen ve yoksul olanların ayakları altındaki petrol sahalarını kapatmaya yol açan bir devrime sebep olabilir.