Sudan Ordusu ile Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) arasındaki Cidde görüşmelerinden çıkan sızıntılar oldukça sınırlı. Görünüşe göre, Suudi ve ABD’li arabulucular ve onlara katılan bölgesel kuruluşlar, müzakerelerin gidişatını gizli tutmada başarılı oldular. Arabulucular ayrıca müzakerelerin sözcüsünü atadılar ve böylece taraflar arasındaki karşılıklı açıklamalara kapı kapattılar. Bu açıklamalar bazen bir tarafın yararına olacak şekilde çelişkili olabilirdi.
Bu gizlilik, hiçbir engel veya geri çekilme tehdidi olmadan devam eden müzakereler ve müzakere sürecini baltalamaya yönelik diğer taktiklerle birlikte Sudan'daki savaşı durdurabilecek tatmin edici anlaşmalara varma umudunu güçlendiriyor.
Sudan'daki savaş dosyasının zorluğu ve karmaşıklığı konusunda kimse tartışmıyor. Bu nedenle, Sudanlıların bu turdan beklentisi; ateşkes, güçlerin ayrılması ve sivil yerleşim yerlerinden uzakta kamplarda toplanması için bir anlaşmaya varılmasıdır. Mevcut müzakere turu savaşın durdurulmasında başarılı olursa bu, sonraki turlarda diğer ayrıntıların tartışılmasına bir kapı aralayacaktır.
Sudan Ordusu için uzun süredir müzakerelere karşı yapılan seferberlik ve bunların vatan hainliği olarak nitelendirilmesi nedeniyle, müzakere masasına döndüğünü duyurmak kolay olmadı. Bu nedenle, orduya yakın medya, müzakerelerin amacının sadece HDK’nın 11 Mayıs'ta imzalanan ve daha sonra yerine getirilmeyen sivilleri koruma anlaşmasını uygulamasını sağlamak olduğunu vurguladı. Gerçekte, bu anlaşmanın tavan değeri çok düşüktür ve müzakerelerin beş ay sonra durduğu noktada durması mümkün değildir.
Bu anlaşma adından da anlaşılacağı gibi, savaş sırasında sivilleri korumayı amaçlıyordu. Bu nedenle tüm maddeleri sivillerin, sivil tesislerin ve hizmet merkezlerinin savaş alanlarındaki konumuyla ilgiliydi. Anlaşma o sırada savaşın tamamen durdurulmasına veya hatta bir süreliğine ateşkes yapılmasına yol açmadı.
Anlaşma, Sudan halkının çıkarlarının ve güvenliğinin öncelikli olduğunu ve her zaman sivillerin korunmasını sağlamaya yönelik taahhüt olduğunu teyit ediyor. İkinci maddede, tarafların uluslararası insani hukuk ve uluslararası insan hakları hukukuna saygı duyma sorumluluğundan bahsediliyor. Bu, ‘tüm zamanlarda siviller ile savaşçılar arasında ayrım yapma, sivillere zarar gelmesini önlemek ve en aza indirmek için tüm mümkün önlemleri alma, bunun için şehir merkezlerini, sivil konutları dahil olmak üzere tahliyeyi amaçlama, örneğin sivilleri kalkan olarak kullanmama’ gibi maddeleri içeriyor. Ayrıca, ‘hastaneler, tıbbi merkezler, ambulanslar ve su ve elektrik gibi hizmet merkezlerinin korunmasına yönelik taahhütten de bahsediyor.
Anlaşma, her türlü cinsel şiddet dahil olmak üzere tüm işkence veya diğer zalimane, insanlık dışı veya aşağılayıcı muameleden kaçınma gereğini vurguluyor. Özgürlüğünden yoksun bırakılan herkese insanca davranılması ve büyük insani yardım kuruluşlarının gözaltındaki kişilere düzenli erişime sahip olmasının sağlamasını şart koşuyor.
Diğer bir nokta da temel insani operasyonların yeniden başlatılmasına, insani alanda çalışanlar ve varlıklara koruma sağlanmasına, bu alandaki çalışanların hareket özgürlüğünün garanti altına alınmasına ve insani yardım faaliyetlerine müdahale edilmemesine vurgu yapılıyor. Başka bir maddede, insani aktörlerle etkileşim kurmak ve faaliyetlerini kolaylaştırmak için irtibat noktaları belirlenmesini şart koşuyor ve Sudan Kızılay’ı ve Uluslararası Kızılhaç Teşkilatı'nı bu noktalar olarak belirliyor.
Anlaşma, insani yardımların ulaşımını kolaylaştırmak için kısa süreli bir ateşkes için görüşmelere öncelik verilmesini öngören bir madde ile sona eriyor. Ancak bu gerçekleşmedi ve arabulucular, tarafların ciddiyetsizliği nedeniyle müzakereleri askıya aldı.
Bu anlaşma, açıkça görüldüğü gibi, savaşın ilk ayının müzakerelerinin bir ürünüdür ve bu nedenle düşük tavanlıdır. Amacı, savaşı düzenlemek ve taraflarını uluslararası hukukta yer alan savaş adabına ve ahlakına uymaya zorlamak ve sivillere bir tür koruma sağlamaktır. Bu tavan, savaşın Sudan'ın çoğu eyaletinde yayıldığı, savaşın uzaması ve yerinden edilmişler ile mültecilerin trajik durumlarının kötüleşmesi ve başkentin hayalet bir şehre dönüştürülmesi gibi mevcut duruma uymuyor.
Sudanlılar şu anda, uzun vadeli bir ateşkes ve askeri güçlerin sivil bölgelerden uzaklaştırılmasını içeren bir anlaşmaya bakıyor. Bu, sivil vatandaşların müzakere sürecinin yararına ikna olmasını sağlayabilecek en az şeydir ve Sudan'ı yeni bir aşamaya taşıyabilecek siyasi çözüme ulaşma olasılığını artırabilir.