Antony Blinken Harvard'da okudu. Koridorlarında kendisinden onlarca yıl önce orada okumuş ve adı Henry Kissinger olan bir adamın gölgesiyle karşılaştı. Aynı gölge ile Ulusal Güvenlik Kurulu ve Dış İlişkiler Konseyi'nden geçerken de karşılaşacaktı. Gölgenin sahibi aynı zamanda makaleler yazmayı ve ABD'nin geleceği ve dünyadaki konumu hakkında uzun uzadıya düşünmeyi de seviyordu.
Blinken şu anda Dışişleri Bakanı ofisinde oturuyor. Kissinger'ın onlarca yıl önce bıraktığı ama gölgesinin onunla birlikte gitmediği ofis artık onun. Parlak bir selefin gölgesinde yaşamak ne kadar zordur! Sanki sürekli size sorular sorup sınıyor gibidir. İnsanlar karşılaştırmaları severler. Emmanuel Macron, ofisten ayrılan ama halesinin hâlâ üzerinde hüküm sürdüğü bir adamın ofisinde kalmanın ne demek olduğunu iyi biliyor. Charles de Gaulle'ün ofisinde yaşamanın zorluğunu biliyor.
Zaman, hafifletici sebepleri dikkate almayan bir mahkemedir. Mevki sahiplerini kader anlarına doğru iter ve sonuçları izler. Denize akan nehrin suyunun damlaları gibi unutulmaya doğru ilerleyen sıradan çalışanlara burada yer yoktur. Tarih bazen suçlarla gölgelenmiş olsa bile, yalnızca kendisinde iz bırakanların isimlerini korur. Bu nedenle tarih, dönüm noktalarında iz bırakanları unutmadı. Mazarin, Talleyrand, Metternich ve Bismarck’ı unutmadı. Molotov, Çu Enlay, Kissinger, Gromıko, Primakov ve Ukrayna tuzağına düşen imajına rağmen Lavrov'u unutmadı.
Onu Pekin'e götüren uçakta saatine baktı. Zaman kaçıyor. Yaklaşan seçimler Biden’ı Beyaz Saray'dan ayrılmak ile tehdit ediyor. Mahkemeler Donald Trump adında gürültülü bir adamla karşı karşıya ve popülaritesi azalmıyor. Biden giderse o da onunla birlikte gidecek. Anılarını yayınlayacak ve konferanslar verecek. Ancak emeklilik onu cezbetmiyor. Dahası iz bırakmak anıların ayrıntılarından daha önemli. Silinmez bir iz bırakmak daha önemli.
Dünyanın fabrikasının anahtarlarını elinde tutan ve büyük güçler sıralamasında ikinci koltukta oturmaktan bıkan Çin imparatoru ile görüşme ne kadar zordur. Aklına Vladimir Putin geliyor. Ukrayna'daki savaşı kaybetmeyecek ama Batı bu savaşı uzun ve maliyetli hale getirecek. Ukrayna'daki savaş, Rusya'nın, Mao'nun ülkesine olan ihtiyacını ikiye katladı. Rusya'nın gerçek rakibinin, sınırlarında yaşayan, teknolojik ilerleme ve çelikten irade ile donanmış bir insan denizi olduğu Kremlin'in efendisinin aklına gelmemişti. Putin, ABD'nin kaderinden kaçtı ve Çin'in kaderine düştü. Bu görüşme gerçekten zor. Elini sıkacağı bu adam, seçimler veya iletişim araçları tarafından tehdit edilmiyor. Parti onu Mao Zedong'un muadili ve hatta biraz daha fazlası olarak belirlediğinden beri kimse ona karşı parmağını kaldırmaya cesaret edemiyor.
Kissinger'ın gölgesi onu rahat bırakmıyor. 9 Temmuz 1971'de Kissinger'ın kuzey Pakistan'da dinlenmesi ve tatil yapması gerekiyordu. Ancak dinlenme başkalarını cezbeden bir şeydi. Kissinger ziyaret ettiği ülke ve bu ülkenin tarihinin ve bugününün itici güçleri hakkındaki bilgilerini yanında taşıyarak gizlice Çin'e doğru yola çıktı. Yanında, ayrıca görüşeceği tecrübeli adam hakkında tam bilgisinin yanı sıra, entelektüel cephaneliğini, karmaşık dosyaların ayrıntılarına ilişkin kesin bilgisini, başkalarının güvenini kazanma, kazandırma ve engelleme gücüne sahip olduğunu ima etme becerisini de taşıyordu.
Kissinger, Çin’de tecrübeli kişiler ile maraton gibi görüşmeler gerçekleştirdi. Çin Başbakanı Çu Enlay'den Başkan Richard Nixon'a, emperyalizme açıkça düşman olan ve onu "kâğıttan kaplan" olarak gören Çin kıtasını ziyaret etmesi için bir davette bulunmasını istedi. Sonuç, Nixon'un Şubat 1972'de uluslararası güç dengesinde bir devrim oluşturan Çin ziyareti oldu. Bunun üzerine Sovyetler Birliği'nin Batı ile yumuşama yolunu izlemekten başka seçeneği kalmadı, ki Kissinger bunun Sovyet İmparatorluğu'nun çöküşüne yol açacağına inanıyordu. Görüşmede Blinken, Şi Cinping'in ABD ile yüzleşmek için acele etmediğinden ancak kaybetmesi,Tayvan'ın gurbetini derinleştireceği için Putin'in kaybettiğini görmek istemediğinden emin oldu.
Blinken, kendisini Ortadoğu'ya götüren uçakta saatine baktı. Bölgede mevcut durum zor ve tehlikeli. Gazze'deki katliamların yankıları Amerikan üniversitelerine de ulaştı. Biden yönetimi, Aksa Tufanı'nın ardından İsrail'e destek vermekte acele etti, ancak yedi aydır devam eden ölümler dayanabilme gücünün ötesinde. Amerikan makinesi İran füzelerini ve insansız hava araçlarını engelleyip düşürdü, ancak bunların bir kısmı İsrail topraklarına ulaştı. Netanyahu hükümeti buna İran'ın derinliklerini hedef alan programlı bir saldırıyla karşılık verdi. Ama ipleri ellerinde tutma gücüne sahip olmaya devam edeceklerini kim garanti edebilir? Ya Ortadoğu topyekûn bir çöküşe uyanırsa? ABD, Netanyahu'dan hiçbir şeyi esirgemiyor ama o yaralı bir savaşçı gibi davranıyor. Refah'ı işgal etme tehdidini yerine getirirse yangınların büyümesi muhtemel.
Kissinger'ın gölgesi bir kez daha onu ziyaret ediyor. 1973’te savaşın kontrolünü ele geçirmişti. İsrail'i desteklemiş ama pratikte tek çıkış yolu olarak ona müzakere seçeneğini dayatmıştı. Mekik diplomasisi başlatmış ve Enver Sedat ile Hafız Esed’e karşı gerçekçilik, maharet ve kartları yönetme cephaneliğini kullanmıştı. Sonuç, çatışmayı çözmek için varılan iki anlaşma olmuştu. Mısır tarafının anlaşması, Arap-İsrail çatışmasının seyrini değiştirmiş ve daha sonra Camp David, Mısır'ın İsrail ile çatışmanın askeri kanadından çıkışının kapısını aralamıştı.
Trajik koşullar, istisnai kararlar ve dönüm noktalarında kaderleri şekillendirme becerisine sahip adamlar gerektirir. Blinken, bağımsız bir Filistin devletine giden yolun kapısını açabilir mi? Böyle bir adım Ortadoğu'da sahneyi büyük ölçüde değiştirecektir. Böylece ABD, birbirini izleyen İsrail hükümetlerinin Oslo Anlaşmaları’na yönelik suikastlarına izin vererek, Yaser Arafat'ın bu anlaşmaya dahil olmasının ehemmiyetini ve aynı zamanda Arap Barış Girişimi’nin önemini göz ardı etmesine olanak tanıyarak yaptığı tarihi hatayı telafi edecektir.
Kissinger'ın uçağının Ortadoğu ziyaretlerinden yarım yüzyıl sonra, Blinken'in uçağı oraya yöneliyor. Filistin halkına yapılan haksızlığın ortadan kaldırılması, İran, Türkiye, Rusya ve Çin'in rolleri de dahil olmak üzere, rollerin sınırlarını yeniden çizen büyük bir değişim oluşturacak. Kapsamlı bir barış korkunç Ortadoğu'ya; kalkınmaya, yoksulluk ve terörizm ile mücadeleye, çadırlarda yaşama sefaletini ortadan kaldırmaya odaklanma şansı verecek. Kissinger'ın Vietnam'dan çıkış müzakereleri de dahil olmak üzere birden fazla yerde iz bırakması gibi, Blinken da tarihte iz bırakabilecek mi?