Abdullah Utaybi
Suudi Arabistanlı yazar. İslami akımlar araştırmacısı
TT

İran'ın reformistleri ve yanlış söylemler

Ortadoğu bölgesi hâlâ mirasın olumludan çok olumsuz olan tüm yükleriyle yoğrulmuş. Halen tarihin yükleri ve çatışmalarıyla, geçmişe ve onun dinsel, mezhepsel ve etnik anlaşmazlıklarına duyulan özlem ile dolu. Amin Maalouf'un adlandırdığı şekliyle "katil kimlikler" hâlâ tam güç ve etkileri ile faaliyet gösteriyorlar. Bu boyutu anlamak ve farkında olmak, ondan kurtulup geleceğe ilerlemenin yoludur.

Bölge, Batı'da olduğu gibi bırakın geçmişten kopmayı, ötesine geçmekten bile çok uzak. Ulusların, halkların ve devletlerin kültürel bağlamlarını karıştırmak, herhangi bir kültürel ilerlemenin veya herhangi bir medeniyet ilerlemesinin başarısı önünde bir engeldir. Biz Batı bağlamı gibi değiliz ve onun şu an geldiği nokta, Rönesans’tan Aydınlanma ve günümüz koşullarına kadar üç asırlık birikimin sonucudur.

Kültürel bağlamımızda Rönesans, Aydınlanma gibi Batı'ya benzer terimler kullanıyoruz ama aynı çağrışımları taşımıyorlar. Bu felsefi ve entelektüel bir kavram olduğundan, kullanımı siyasi, kültürel ve medya alanlarına da ulaştığında zararlı oluyor. Yaklaşık on buçuk yıl boyunca Arap Baharı olarak bilinen dönemde, demokrasi, insan hakları ve ifade özgürlüğü gibi kavramların aşırı kökten dinci gruplar aracılığıyla insanları öldürmek ve kaos istikrarını yaymak için nasıl kullanıldığını herkes gördü.

İran seçimleri, İran'ın bölgede, özellikle de İran'ın kendisini, politikacılarını ve karar alıcılarını kontrol altına aldığı bazı Arap ülkelerinde, artan nüfuzu nedeniyle medyada hak ettiği ilgiyi gördü. Ancak bunlar pratik ve etkili olmaktan ziyade formalite seçimler. Karşılaştırmalar anlamayı kolaylaştırdığı için İran seçimlerinin hiçbir şeyi değiştirmeyen sonuçları, mevcut ABD veya İngiltere seçimlerinin sonuçları ve hükümetlerin yaklaşım ve yönelimlerini ne kadar büyük ölçüde değiştirdiği ile karşılaştırılarak aralarındaki fark görülebilir.

Bu bağlamda anlamları kaybettiren, görüşleri bozan, anlayışları çarpıtan yanlış söylemler bulunuyor. Bu söylemler bu amaçlar doğrultusunda özenle formüle edilmişler. Bazıları mirastan, bazıları Batı'dan ve modern kültürden ithal edilmiş ya da uyumluluk yanılsaması yaratmak için Batı'nın siyasi koşullarından kasıtlı olarak aktarılmıştır.

İran'ın reformistleri, İran’daki siyasi durumun doğasının doğru şekilde anlaşılmamasına yol açan işte bu adlandırmalardan biri. Zira İran’da herkes “muhafazakar” ve aralarındaki fark muhafazakar ya da reformcu olmalarında değil, ne derece muhafazakar olduklarında gizli. Şahinler ve güvercinler ayrımının bir benzeri Müslüman Kardeşler ve diğer siyasal İslam gruplarında da var. Bu ayrımın yaygınlaşması, onlarla baş etmede kronik bir kafa karışıklığına yol açtı ve bu grupların kötülükleri ancak Suudi Arabistan, Mısır ve BAE gibi önemli Arap ülkelerinin onları terör örgütü olarak sınıflandırmasıyla zayıfladı. Bunların hepsi değiştirilemeyecek iki nedenden dolayı şahindir; birincisi, ideoloji ve gerçek incelemelere izin vermeyen katılığı. Diğeri de bölünmeye izin vermeyen sıkı organize yapıları.

Bu bağlamdaki en açık örneklerden biri, İrlanda ve İrlanda Kurtuluş Ordusu'nun siyasi kanadı Sinn Féin gibi, Batı’nın bazı muhalif partiler için yaptığı siyasi ve askeri kanat ayrımı ile Batı’nın bunun gibi diğer modellerinin ithal edilmesidir. İthal edilen bu ayrım bizde uygulamada siyasal İslam gruplarına kadar uzandı.

Siyaset ve şiddeti birleştirmenin Müslüman Kardeşler ve onun şiddet yanlısı gizli örgütü kadar eski olduğunu, ancak siyasi kanat ve askeri kanat meşrulaştırmasının biraz yeni olduğunu unutmayalım. Söz konusu meşrulaştırma bu grup ve örgütlere yönelik siyasi ve hukuki tutumların kafasını karıştırmaktaki etkinliği nedeniyle yaygın olarak kullanılmaya başlandı. Nitekim bir terör örgütü olan Lübnan Hizbullah'ı, bu ithal siyasi kanat ile askeri kanat ayrımını kullanıyor. Aynı şekilde Hamas ve bazı Filistinli örgütler de öyle. Yine Suudi Arabistan ve diğer ülkelerde İslami Sahva (Uyanış) grupları siyasi kanat, el-Kaide de onların askeri kanatlarıydı. Sahvacı Sefer el-Havali'nin uydu kanallarından birindeki bir programa telefonla katılarak 2003 yılında askeri kanadın işlediği suçlara karşı siyasi kanadın taleplerini dile getirmesini unutamayız.

İran'daki mevcut çatışma radikaller ile daha radikaller arasında yaşanıyor ve bunların hepsi tek bir rejimin, tek bir liderin potası etrafında dönüyor. Bu tek lider, uluslararası ve bölgesel siyasi duruma göre bir tarafın diğerine üstünlük sağlamasına izin veriyor. Gerçek İranlı reformistler ise sürgünde yaşıyorlar, dağılma ve sistematik olarak tekrarlanan sızma ve hedef alınma sorunlarından muzdaripler. Rafsancani, Hatemi, Musevi ve Karrubi gibi isimler İran'ın reformcularını temsil ediyorlar ve her ne kadar rejim ile gerçek bir anlaşmazlığı ifade etmeseler de, kendilerinden geçici olarak faydalanma dönemi sona erdikten sonra çok bastırıldılar. Onların da yazılarında ve önerilerinde Arap ülkeleri ile Körfez ülkelerine yönelik açık bir hedef alma var. Bu bağlamda eski dışişleri bakanı Cevad Zarif'in 2016'da New York Times'ta kötü şöhretli "nükleer anlaşmayı" savunan yazısını anabiliriz. Söz konusu yazıda olayları doğru bir perspektife oturtmak, İran’ın farklı bir pozisyon veya farklı politikalar benimsediğini, stratejisinde önemli bir değişiklik olduğunu ima edebilecek yanılsamaları ortadan kaldırmak için Körfez ülkeleri ile Arap ülkelerini sistematik biçimde hedef almıştı.

Son olarak, doğru ve hassas anlayış, en uygun şekilde davranmaya yardımcı olur ve politika, müttefiklerin yanı sıra rakiplerle de başa çıkma yeteneğine sahiptir ve bunlardan her biri için farklı araç ve mekanizmaları vardır.