Bekir Uveyda
TT

Gazze savaşı tavşan deliğinde

Gazze savaşındaki son gelişmeler ve felaketzede Şerit’te meydana gelen olaylarla ilgili bir sohbette gündeme gelene kadar bu terimden daha önce haberdar değildim ve bu benim açımdan elbette bir kusur. Muhatabımın, savaşın tüm taraflarının artık bir tavşan deliğinde dönüp durduğuna inandığını söylemesi dikkatimi çekti. Cevap vermedim, sessizliğimi fark edince sordu: “Suskunluğun benimle aynı fikirde olduğun anlamına mı geliyor?” Cevap verdim; “Hayır, gerçek şu ki tavşan deliği derken neyi kastettiğini anlamadım”. Uzun süredir Batı'da gurbette yaşayan Gazzeli mühendis şaşırmış bir şekilde şöyle bağırdı: “Bu nasıl olur, tüm dünyaya yayılmış Alice Harikalar Diyarında kitabının ilk bölümünün başlığının Tavşan Deliğinden Aşağı olduğunu hiç duymadın mı?” Lewis Carroll'un başyapıtını çocukken okuduğumu ama elbette başlığını unuttuğumu ve bunun Gazze savaşı trajedisiyle bağlantısını kesinlikle bilmediğimi söyledim. Nezaket gösterip aynı başlığın kullanımının farklı alanlarda nasıl geliştiğini anlattı ve bunu daha fazla araştırmamı önerdi. Bunu yaptığımda, “tavşan deliğine düşmenin” aşırı kafa karışıklığını veya bireyin önündeki seçimlerin iç içe geçişinin derinliğini, keza belirli bir çıkmazın tarafları arasındaki çıkar çatışmalarını yansıtan yaygın bir terim olduğunu anladım.

Bu çerçevede, mevcut realitenin muhatabımın sözlerinde yer verdiği tanımlamanın doğruluğunu kanıtladığı söylenebilir. Savaşın iki doğrudan tarafı, yani Binyamin Netanyahu hükümeti ile Hamas Hareketi ve ana müttefiki olarak İran, ardından savaşla ilgili taraflar ve bir yandan İsrail toplumundaki siyasi yelpazenin geri kalanı, diğer yandan karşı taraftaki Filistin Otoritesi ve diğer Filistinli örgütlere ek olarak, uluslararası düzeyde uzaktan ilgilenen taraflar, Gazze Şeridi savaşının tüm bu tarafları, belli ki bu “tavşan deliği”nin içinde dönüp duruyorlar, oradan kaçmak için en uygun çözümü bulmaya çalışıyorlar. Burada soru şu: İsrail'in başlangıcından bu yana sürdürdüğü en uzun savaşın üzerinden bir yıldan fazla süre geçtikten sonra, masum sivillerin acılarını ve akan kanı durduracak geçici de olsa bir çözüme ulaşmak gerçekten imkansız mı?

Hayır, geçici bir çözüme ulaşmak imkansız değildi ama bunu imkansız kategorisine sokan, savaşın iki doğrudan tarafının inatçılığıydı. Onlar da Netanyahu hükümeti ile Hamas Hareketi liderliği, özellikle de Gazze Şeridi'ndeki saha liderliğidir. Ancak bir önceki sorunun bağlamında şu soruyu da sormak önemli; uluslararası toplumun, savaşın uzamasından kimin sorumlu olduğunu belirlerken İsrail hükümetini Hamas ile eşitlemesi objektif midir? Bir kez daha hayır diyorum. Bu, salt duygusal bir duyguya dayanmayan, dünyanın her yerindeki, farklı kesimlerinden ve yönelimlerinden yüzlerce, belki de binlerce medya uzmanının, siyasetçinin görüşleri ve yönelimleriyle aynı fikirde olan bir hayırdır. İsrail ile Hamas Hareketi arasında ayrım yapma gerekçeleri de çok basit ve tamamen açıktır. İsrail, dünya çapında tanınmış bir devlettir ve bu şekilde hareket etmesi daha iyidir. Ordusu, tüm uluslararası normları ve yasaları ihlal eden vahşi bir tarzda savaşmamalıdır. Üstelik eğer siyasetçileri akılcı davranmış olsalardı, ülkelerini de aynı “tavşan deliğine” sıkıştırmazlardı. Az da olsa akılcı davranmanın zamanı geldi mi yoksa çok mu geç? Cevap, irade var olduğunda araçları da sağladığıdır.