İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu bir kez daha Gazze'yi ve belki de tüm Ortadoğu'yu coğrafi ve demografik olarak tutuşturmaya çalışıyor. Daha da endişe verici olanı, dünya çapında “evrensel nefret” dalgasını güçlendiriyor.
Gazze Şeridi'ni askeri güçle ele geçirme ve bu görevi yerine getirmek için altı askeri tümen donatma yönündeki son kabine kararı, Netanyahu hükümetinin, hem Ortadoğu'da hem de uluslararası alanda bağımsız bir Filistin devletinin tanınmasını barış ve güvenliğe giden yol olarak gören tüm ülkeleri ve kuruluşları görmezden geldiği anlamına geliyor.
Netanyahu için adalet düşüncesinin bir anlamı yok. Gerçek ve bölgeyi kaplayan bir barışa fırsat vermeden, kaba kuvvete başvurmuş tarihsel modellere takıntılı.
Netanyahu şu anda bağımsız bir Filistin devleti fikriyle meşgul değil; bu onun aklına gelmeyen bir lüks. Gazze sakinlerini bitirmek, onları yerlerinden etmek ve bedeli ne olursa olsun, Gazze Şeridi'ni tarihi sakinlerinden arındırmakla meşgul ve takıntılı. Planı, dün, bugün ve siyasi kariyerinin sonuna kadar ileriye kaçmaktır ve tarih yaptıkları için onu yargılayacaktır.
İsrail Başbakanı'nın, Hamas'ın elindeki kalan İsrailli rehineleri kaderlerine terk etme kararı aldığı apaçık ortada, özellikle de işgal ordusu güçlerinin onların bulunduğu yere yaklaşması halinde, Hamas’ın bu trajik görevin geri kalanını yerine getireceği göz önüne alındığında.
Hem Filistin hem İsrail tarafında kanlar dökülürken, silah fitnesinin közlerini elinde tutan bir adamın yönetiminde, Ortadoğu'nun durumu ve kaderi, hem hüzün hem de üzüntü verici.
Bu adamın planları kimseyi kandıramaz ve Gazze Şeridi'nin Arap güçlerine teslim edilmesinden bahsetmek, Arap dünyasında fitne yaratmak ve yaymaktan ibarettir. Arap halkı, uluslararası hukuka, İnsan Hakları Bildirgesi'ne ve BM kararlarının hükümlerine uygun olarak, işgali sona erdirmek ve Filistin topraklarında bağımsız bir Filistin devleti kurmak için uzun bir süre kanını ve malını feda etti.
Askeri inatçılığıyla, İsrail'i hem dış hem de iç krizlere sürüklüyor. Bu durumun ideolojik ve bir şekilde dogmatik benzeşmezlik üzerine kurulu bir devletin toplumsal yapısını zedeleyeceği aşikar.
Dış düzeyde, birçok etkili uluslararası güç Netanyahu'nun politikalarına karşı çıkıyor gibi görünüyor. İngiltere Başbakanı Keir Starmer, sesini yükselterek, bu adımın çatışmanın sona ermesine veya rehinelerin serbest kalmasına katkıda bulunmayacağını, aksine daha fazla kan dökülmesine yol açacağını savundu.
Ülke içinde muhalefet lideri Yair Lapid, Gazze'nin yeniden işgal edilmesi kararının felaket niteliğinde olduğunu ve şüphesiz bir dizi krize yol açacağını değerlendirdi.
Bu durum şu soruyu akla getiriyor: Netanyahu, İsrail sağının elinde bir oyuncak mı oldu ve Ben-Gvir ile Smotrich'in baskısı, Gazze'nin yeniden işgal edilmesi kararını etkiledi mi? İlginç olan şu ki, bu hipotez tamamen doğru olsa da, bunun tam tersi bir okuma da mümkün; yani, tarihini mahvedecek bir siyasi davadan kaçınmak için tüm hile ve aldatmacalarını kullanan Netanyahu, Gazze'deki güç ve ölüm araçlarını kendi lehine kullanan kişi olabilir.
Öte yandan, İsrail ordusu Netanyahu ile tam bir fikir birliği içinde görünmüyor. Bu durum, İsrail Savunma Kuvvetleri Genelkurmay Başkanı Eyal Zamir'in, pozisyon ve açıklamalarında açıkça görülüyor. Zamir, Gazze'nin kendi güçleri için bir kez daha bir tuzak ve bataklığa dönüşebileceğini varsayarak, siyasi aldatmacalara yer vermeden, profesyonel ve bağımsız bir askeri üslupla konuştu.
Gazze'deki Filistin direnişiyle açık bir çatışmada hayatını kaybedebilecek her rehine ve her askerin babası olarak duygusal olarak düşünüyor. Netanyahu'nun Beş İlke planı belirlenen takvime göre beş ay içinde bir gerçeğe dönüşürse, bahsi geçen çatışma şüphesiz daha da yoğunlaşacaktır.
Netanyahu'nun düşüncesi değişmedi. Gazze halkını yerinden etmek veya yok etmek, birincil hedef ve bu hedefe ister doğrudan isterse etrafından dolaşarak ulaşmanın onun için bir farkı yok. İşte bu nedenle plan, Gazze'yi tamamen boşaltmak ve sakinlerini Gazze Şeridi'nin güneyine itmek yönünde ilerliyor. Bu ise belki de krizi komşu ülkelere ihraç etme ve potansiyel olarak daha geniş ve daha tehlikeli bir bölgesel savaşı tetikleme girişimi.
Netanyahu, “Gideon'un Arabaları” operasyonunu başlattığında, kadim tarihte Midyan halkını yok eden Tevrat’taki İsrailli yargıca öykünüyor gibiydi. Ancak, plan işgal ordusunun Gazze Şeridi'nin yüzde 75'ini ele geçirip hava, kara ve deniz kontrolünü ele geçirmesini sağlasa da, Hamas'ı Netanyahu'nun şartlarına uygun olarak rehineleri serbest bırakma anlaşmasını kabul etmeye zorlamak olan temel amacına ulaşamadı.
Netanyahu, Gideon'un Arabaları’nın işe yaramadığını ve zamanın geri alınamayacağını anlayacak mı?