Neredeyse bir Hollywood filminden fırlamış gibi görünen bir sahnede, genç Amerikalı Charlie Kirk, tıpkı John ve Robert Kennedy, daha sonra Martin Luther King ve Malcolm X suikastlarında olduğu gibi saniyeler içinde öldürüldü. Bu, kuruluşundan beri ABD’nin ruhunda gizli bir siyasi şiddet sendromu mu?
İmam el-Neffari, görüş genişledikçe ifade daralır, demişti. Bu durum, New York Times'a göre, siyasi kutuplaşmanın ABD içinde iç savaş ateşini ateşlemek üzere olduğu günümüzün dikkat çekici ve tehlikeli Amerikan sahnesi için de geçerli.
Bu, ABD’yi sarsan ikinci Amerikan yazı; siyasi rekabet aracı olarak sözler yerine gerçek kurşunların kullanıldığı yeni ve karanlık bir durum sahneye hakim oluyor.
2017'den beri acı çeken ABD, öldürmenin ideolojik nefret ve kötü niyetin izlerini taşıdığı şiddetli siyasi panik nöbetleriyle boğuşuyor.
Tarih boyunca demokratik ülkeler bir anlaşmazlık hali yaşamıştır, ancak hiç kimse, öldürülen Kirk'ün fotoğrafında gördüğümüz gibi, bu anlaşmazlığın bir kan gölüne dönüşmesini onaylamamıştır.
Üç ay önce, maskeli bir silahlı saldırgan iki Minnesota eyalet temsilcisine ateş açtı ve birini öldürdü. İki ay sonra bir kundakçı, Pensilvanya Valisi Josh Shapiro'nun ailesiyle birlikte uyuduğu malikanesini ateşe verdi. Başkan Trump'ın, başkanlık kampanyası sırasında iki suikast girişimine maruz kaldığını da unutmayalım.
Bugün Amerika Birleşik Devletleri, tekdüze bir tutumun, zehirli bir üslup ve atmosferin hakim olduğu ve devlet kurumlarına karşı güvensizliğin giderek arttığı bir siyasi dönemeçte bulunuyor gibi görünüyor.
Felaket, olay değil, tartışmanın nispeten ideolojik bir ufka sahip siyasi konulardan, “Tanrı'nın hizmetkarları” olarak bilinen düzeye kaymasıdır. Bazıları, Anayasa ve Bağımsızlık Bildirgesi uyarınca resmi laiklik ile Kuruluş Günü'nden beri dini tutkulara gömülmüş ülkede, teolojik bir yönetimin temellerini atmaya çalışıyor. Charlie Kirk de buna dahildi.
Gerçekten de bu parlak genç adam büyüleyici bir siyasi fenomen gibi görünüyordu. Onsekiz yaşında, tek fikirli beyaz bir ABD için siyasi yönelim belirlemeye katkıda bulunabilmişti. Erime potası ABD ile özdeşleşmeyen veya uyumsuz, Anglo-Sakson bir ABD'nin korkutucu yüzünü sunduğunu söylemek abartı olmaz.
Kirk, Trump'ın seçim kampanyası sırasında olağanüstü bir yetenek sergiledi ve bazılarının onun için umut verici bir siyasi gelecek öngördüğü sır değil. 2028 başkanlık seçimlerinde ve hatta belki de ondan önce, liberalizme ve sola karşı sağcı bir akımı uzun süre temsil etmek için güçlü bir şekilde gelmekte olan J.D. Vance'in yardımcısı olarak Beyaz Saray'a girme ihtimali vardı.
İlgi çekici soru şu mu: Kirk'ü kim öldürdü?
Cevap bizi, son dönemdeki ABD güvenlik önlemlerinden başlayarak ülkenin yaşadığı ve Trump'ı Ulusal Muhafızları Kaliforniya'dan Washington'a ve belki de yakında Chicago'ya konuşlandırmaya iten güvenlik boşluğuna kadar uzanan çeşitli tartışmalara götürüyor.
Aslında daha ölümcül sendromu temsil eden bir diğer konu ise Anayasa'nın koruması sayesinde kimsenin dokunamayacağı bir hak olan silah taşıma özgürlüğü.
Üçüncüsü, Amerika'nın aşırı sağ ve aşırı sol arasında bölünmüş olmasıdır. Bunun ne kadar korkutucu bir şiddete dönüşebileceğini görmek için Zahran Mamdani'nin New York'taki mücadelesine bakmak yeterlidir.
Üçüncüsü, Amerika'nın aşırı sağ ve aşırı sol arasında bölünmüş olmasıdır. Bunun ne kadar korkutucu bir şiddete dönüşebileceğini görmek için Zahran Mamdani'nin New York'taki mücadelesine bakmak yeterlidir.
Bu, özellikle de yaklaşan korkutucu tıkanıklık göz önüne alındığında, özgürlüğün kalesi ABD gibi görünmüyor; çünkü son siyasi suikastın sonuçlarını kimse tahmin edemiyor.
Kan döküldüğünde uzlaşma imkânsızdır ve bu arada Kirk'ün ölümünün ABD için ne gibi sorunlu sonuçları olacağını insan bilemiyor. Zira bu, eğer kurşunlar metodu kelimelerin diyalektiğinin önüne geçerse ve kürsüler uzak geçmişte olduğu gibi, Atina demokrasisinin parlamentoları değil, atış poligonları haline gelirse, bilhassa ABD silahlı kuvvetlerinden emekli olanların geleceği ve bazılarının Amerikan iç kesimleri açısından oluşturabileceği tehlikeler hakkında korkunç bir soru işareti yaratıyor.
Tahminde bulunmak için henüz çok erken olabilir, ancak Kirk'ün sağcı özgürlüğün simgesi haline geleceğine şüphe yok. Milyonlarca Amerikalıya solcu aşırılığa, ahlaki ve insani yozlaşma yollarına meydan okuyan inancına ve görüşüne dayanmasa da dahası aşırı bir şekilde de olsa kendi yolunu izlemeleri için ilham verecek.
Komplo teorilerine inanan ve Kirk'ün canlı yayında öldürülmesinin, canına mal olsa bile, fikirlerinin kazanmasını garantilemek için kasıtlı bir eylem olduğuna inananlar var. Bu da Charlie Kirk'ü öldüren kişinin siyasi görüşlerini gömmek değil, yaymak ve yaygınlaştırmak istediği anlamına geliyor.
Bu gerçekten de büyük ABD mi?