Kral Abdullah bin Abdulaziz (Allah rahmet eylesin) televizyonda Hamas'ın meşru otoriteye karşı gerçekleştirdiği darbenin ilk günlerinde Gazze'de Filistinli gençlerin silahlarla çatıştığını izlemişti.
Bu görüntüler, Gazze ve tüm Filistin silahlar ve militanlarla dolu olduğu sürece Filistin'deki iç çatışmanın tehlikeli bir hal aldığı ve iç savaşa yol açtığı konusunda bir uyarıydı.
Hadim’ul Haremeyn eş-Şerifeyn, Filistin Ulusal Otoritesi ve Hamas liderlerini kendi himayesinde bir diyaloğa davet etti ve görüşmenin Kâbe yakınlarında gerçekleşmesini sağladı. Kardeş savaşını hayal bile edilemeyecek şeye dönüştüren bir sahneyle, birlikte namaz kılıp Kâbe'yi tavaf etmelerini sağlayarak, diyaloğa katılanlar için manevi bir atmosfer yarattı.
Hadim’ul Haremeyn eş-Şerifeyn tarafından “düşman kardeşler” için hazırlanan bu manevi atmosfere ilave olarak, Kral'ın anlaşmazlığı sona erdirme çabalarına yardımcı olan bir siyasi ekip de oradaydı. Her iki taraf için de bağlayıcı ve dünya tarafından kabul edilebilir yazılı bir anlaşmayı netleştirmek için gayretle çalışıyordu. Zira dünya barış sürecine destek vermeye devam etmek için Hamas’ın, Filistin Kurtuluş Örgütü’nün (FKÖ) daha önce bağlı kaldığı anlaşma ve mutabakatlara bağlı kalmasını şart koşuyordu.
O dönemde Mekke görüşmeleri kapalı kapılar ardında yürütülüyordu, ancak Suudi diplomasisi Amerikalıları ve Avrupalıları bilgilendirmeye devam etti. Bu, İsrail'in beş yıllık geçiş döneminden sonra bir Filistin devletinin kurulması ile sonuçlanması beklenen siyasi süreci engellemek için kullandığı bahaneleri ortadan kaldırmaya yönelik siyasi çabanın parçasıydı.
Bölünme, uluslararası toplum tarafından tanınmış meşru otoritenin vatanın bir kısmına yönelik görev ve rollerini yerine getirmesini engelledi. Keza İsrail'e Filistinlileri temsil hakkının artık FKÖ’nün tekelinde olmadığını iddia etmesi için güçlü bir bahane sundu.
İsrailli yetkililer sürekli “Kiminle müzakere ediyor ve çalışıyoruz?” diye soruyorlardı.
O dönemde Suudi Arabistan’ın himayesi, müzakereciler arasında, mecliste çoğunluğu elinde bulunduran Hamas’ın başında olacağı ve Filistin Ulusal Otoritesi Başkanı tarafından onaylanacak bir birlik hükümeti kurarak bölünmeyi sona erdirme konusunda anlaşmaya varılmasını sağladı. Bu, Otorite’nin başkanlığının Fetih'te, hükümetin başkanlığının ise Hamas'ta olacağı ve bakanlıkların buna göre paylaşılacağı anlamına geliyordu.
O dönemde bir iç savaş olasılığını ortadan kaldıran anlaşma, Hamas'ın FKÖ'nün taahhütlerine bağlı olacağını teyit eden açık bir ifade olmaması nedeniyle eksik kaldı. Yani birleşik bir siyasi tutum ve uluslararası kabul koşulları sağlanmadı. Bu durum, zaten tökezlemiş olan barış sürecinin sponsorlarını ortak hükümetle ilişkilerde temkinli davranmaya itti. Hamas, Filistin bağlamında en önemli bakanlık olan Maliye Bakanlığı'nı devraldığında, Başkan Abbas, onu tanıdı ve bağışçı ülkelerden Hamaslı maliye bakanına devredeceği fonlar elde etmek için çok çaba gösterdi.
Mekke toplantısı sona ermeden önce, bölünmenin sona erdiğini ilan eden bildirgede “söze karşılık söz” ifadesinin yer alması, Fetih ile Hamas arasında ortak bir hükümet kurulması yönünde ilerleme sağlanması için gece gündüz aralıksız bir çaba sarf edildi. Filistin birliğini koruyacak sihirli sözcük, Hamas'ın kabul ettiği “saygı duyuyoruz” ifadesi yerine “taahhüt ediyoruz” sözcüğüydü.
Merhum İsmail Heniyye başkanlığında bir ortak hükümet kuruldu, ancak tanınma sağlanamadı ve durum aynı kaldı: Abbas'ın tanınması ve Hamas'ın reddedilmesi.
İslami Hareket, meclisteki çoğunluğunun desteğiyle hükümete liderlik etmesinin kendisine değerli bir uluslararası tanınma sağlayacağına inanıyordu. Ancak “saygı duyuyoruz” ifadesi, uluslararası alanda “taahhüt ediyoruz” sözcüğünün yerine kabul görmedi. Durum Mekke toplantısından ve ortak hükümetin kurulmasından önce olduğu gibi kaldığı için de Hamas bir bütün olarak bu formülün aleyhine döndü. O günden itibaren Filistin durumu, bugün de acısını çekmeye devam ettiği karanlık bir tünele girdi. Taraflar “taahhüt ediyoruz ya da saygı gösteriyoruz” pozisyonunda kaldıkları sürece, bu tünelin sonsuza kadar devam edeceği söylenebilir. Zira bugüne kadar böyle devam etti.