Beyaz Saray'da salı günü düzenlenen ve Başkan Trump'ın da katıldığı bir toplantıda, ABD Savunma Bakanı Pete Hegseth, emperyal bir kibir havasıyla konuşarak, ABD ordusunun “uyuşturucu teröristlerini okyanusun dibine göndermeye yeni başladığını” belirtti.
Hegseth, ABD Savunma Bakanlığı Savaş Hukuku El Kitabı'nı ihlal etti mi? ABD'deki birçok kişi için 2 Eylül'de Karayipler'de vurulan tekneden sağ kurtulanlara ikinci kez saldırı düzenlenmesi, askeri personelin reddetmesi gereken yasadışı bir emir örneğidir.
El Kitabı’nda, “yaralanma, hastalık veya geminin batması nedeniyle hareket kabiliyetini kaybedenler aciz hale gelmiştir ve onları bir saldırı ile hedef almak onursuz ve insanlık dışı olacaktır” ifadesi yer alıyor.
General değil de medyatik bir figür olan Hegseth, Trump için bir yük haline mi geldi? Biden yönetiminde görev yapan eski Hava Kuvvetleri Bakanı Frank Kendall, uyuşturucu kaçakçılığıyla suçlanan bir tekneden sağ kurtulanlara yönelik ikinci saldırı emrini veren Amiral Frank Bradley'nin sunduğu gerekçeleri reddetti.
Kendall, Bradley'nin gerekçelerini reddederek, normal şartlar altında görevinden alındıktan sonra askeri mahkemede yargılanacağını vurguladı.
ABD olağanüstü bir dönemden mi geçiyor? Trump yönetiminin, eylemleri için karmaşık bir mantık ve gerekçelendirme biçimine başvurduğu ve bunun ABD Silahlı Kuvvetleri’nin tüm hukuk tarihi ve emsalleriyle çeliştiği açık.
Washington, birçok eski hükümet yetkilisi ve komutanın, bir zamanlar faşizm ve Nazizm ile mücadele etmiş olan Amerikan ordusunun itibarını zedelemek olarak nitelendirdiği “Hegseth çifte saldırısı”nın ardından derin bir kargaşa içinde görünüyor.
İnsan şu soruyu sormak zorunda kalıyor: Durum, olağanüstü disipliniyle bilinen Amerikan komuta yapısının hiyerarşisini sınayan bir krize mi dönüşüyor?
Kargaşa, özellikle de yakında Başkan Trump'ın kendisine de sıçrarsa, kaçınılmaz görünüyor. Bu da Washington'un en çok korktuğu ve kapalı kapılar ardında fısıldanan bir şeye, yani sessiz de olsa askeri darbe fikrine kapıyı aralıyor. 6 Ocak 2020'deki olaylar bu olasılığın işaretlerini veriyor. O zaman dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Mark Milley'nin, bir grup Kongre'nin kontrolünü ele geçirip başkanlık seçimlerinin sonucunu zorla değiştirmeye çalışıyor gibi görünürken, ABD içinde nükleer silahlarla ilgili bir kaos yaşanmasına dair korkularını yatıştırmak amacıyla Çinli mevkidaşı General Li Zuocheng ile iki kez iletişime geçmiş.
Trump daha sonra Milley'nin bu eylemini yargılanmayı ve idamı gerektiren bir tür ihanet olarak değerlendirmişti. Bu nedenle eski Başkan Biden, Trump'ın intikam almasından korkarak görevden ayrılmadan önce hemen Milley'i korumaya aldı.
Bugün, özellikle de tırmanan Venezuela krizi ışığında, bir bakıma geçmişe benziyor. ABD Silahlı Kuvvetleri, Karakas'ın ötesine, diğer başkentlere ve özellikle de Kolombiya ve Küba'ya uzanabilecek büyük bir operasyon için yüksek alarmda.
Burada, gelişen askeri sahne ile bağlantılı korkutucu bir hipotez ortaya çıkıyor: Beyaz Saray’ın efendisi Venezuela'ya karşı büyük çaplı bir askeri işgal başlatırsa ne olur?
Sivil kayıpların binleri aşacağı kesin; bu da faillerini bir gün Nürnberg Mahkemeleri’ne benzer bir uluslararası yargılamaya maruz bırakacak bir savaş suçu ve kasıtlı soykırım sayılabilir.
Bu bağlamda, hukuka aykırı emirleri yerine getirmeleri emredilebilecek askerler arasında artan endişeyi yansıtan dikkat çekici bir gelişme de yaşandı. Askeri personele ücretsiz hukuki danışmanlık sağlayan bağımsız bir kuruluş olan Emirler Projesi Örgütü, Karayipler'de saldırı ve askeri operasyon planlamalarında yer alan kurmay subaylardan gelen çağrılarda artış yaşamaya başladı.
Bu gelişme, ABD Adalet Bakanlığı'nın bu yaz yayınladığı ve saldırılara katılan ABD güçlerinin yasal olarak sorumlu tutulmayacağını önceden belirten bir yazıya rağmen yaşanıyor.
Kısacası, bu durum askerler arasında önümüzdeki günlerde kendilerine ne emredilebileceği konusunda yaşadıkları belirsizlik halinin büyüdüğü anlamına geliyor.
Trump'ın geçen ay yayınlanan ve askerlere yasadışı askeri emirlere karşı gelebileceklerini hatırlatan bir video nedeniyle altı Demokrat Kongre üyesiyle hararetli bir tartışmaya girmesinin ardından “çifte saldırı” tartışması daha da şiddetleniyor. Trump, tamamı askeri geçmişe sahip veya eski ulusal güvenlik görevlileri olan bu üyelerin tutuklanmasını talep etti. ABD, Tukidides'in çekici ile Sallust tuzağı örsü arasında mı kaldı?