Semir Ataullah
Lübnanlı gazeteci - yazar
TT

Duvarlar kralı

Netanyahu, hükümetinin İsrail'in etrafına 550 kilometrelik bir duvar inşa edeceğini duyurdu. Haftalar önce, Lübnan ile arasındaki Mavi Hat boyunca zaten bir duvar inşa etmişti. Gazze ve Batı Şeria'da da duvarlar var. Ve bu duvarların içinde daha fazla duvar inşa edilecek. Bu zihniyet yeni değil. Eriha surları tarihteki en eski surlardı. Ve korku hem o duvarların içinde hem de dışında İsrailoğullarının peşini bırakmıyor.

Dünya medeniyetlerinde, duvarlar ve surlar hiçbir zaman ebedi yaşamamışlardır. Son örnek Berlin Duvarı'ydı. Çöktü ve onunla birlikte tüm komünist dünya da çöktü. Netanyahu ve yandaşları, İsrail'in doğuşuyla birlikte doğan büyük psikolojik duvara sıkıca kapatılmış bir beton duvar daha eklemek istiyorlar. Savaştan sonra mecazi olarak Doğu Avrupa'yı saran ve yine çöken Demir Perde gibi bir şey istiyorlar.

Netanyahu İsraili bundan çok daha iyi bir teklifi reddetmişti. Yaser Arafat bunu “cesurların barışı” diye adlandırmıştı. İzak Rabin’in elini sıkmış ve Bill Clinton'ı kucaklamıştı. Şimon Peres ile Ortadoğu'da bir “ortak refah”tan bahsetmişti. Ama Eriha grubu gerçek niyetini göstermekte hiç gecikmedi. Bu sefer Filistinli direniş savaşçılarını değil, İzak Rabin'i hedef alan bir suikastçı gönderdi. İnsanların o olayla ilgili en çok hatırladığı şey, Rabin'in dul eşi Leah'ın Netanyahu ile görüşmeyi veya taziyelerini kabul etmeyi reddetmesidir. Ardından yapılan seçimlerde Netanyahu'nun destekçileri onu “İsrail Kralı” diye selamladı. O zamandan beri savaş çağrıları sadece yoğunlaştı. İsrail Kralı barış hakkında tek bir kelime bile etmedi. Tüm Arap girişimlerini küçümsedi ve Gazze'yi yok etmeye çalıştı. Mısır'da başka bir trajedi yaratarak trajediyi yaymaya çalıştı. Tarihteki ilk Suriye açılımını düşmanlık, kibir ve küçümsemeyle karşıladı.

Dünya, 1967 Arap-İsrail Savaşı'nda İsrail'e en büyük zaferi, Araplara da en büyük yenilgiyi yaşatan İzak Rabin gibi bir adamın öldürülmesinin anlamının daha çok farkında olmalıydı. Ardından barışı savunan herkese bir uyarı olarak, batıl inançları yayan bir keskin nişancıyı göreve getirdiler. Şimdi inşa edilecek olan büyük sur, İsrail'i korumayacak, onun için büyük bir hapishaneye dönüşecek. Onu koruyacak olan, Filistin halkının hakları ve insan vicdanının sesine kulak vermektir. Aksi takdirde, sadece bir başka surlar labirentinden ibaret kalacaktır.