Mişari Zeydi
Suudi Arabistanlı gazeteci- yazar
TT

Tarihin kara kutusu var mı?

Uçaklarda, uçuş boyunca uçağın iletişimini ve bilgilerini kaydeden bir kutu bulunur; buna “kara kutu” denir. Bu kutu, herhangi bir süsleme veya yorumdan arındırılmış, yalın ve cilasız bir “gerçeği” ortaya çıkarmakla görevlidir, çünkü bu gerçek genellikle büyük trajedilerle bağlantılıdır. Can kaybından daha büyük bir trajedi var mıdır?

Birkaç gün önce, Libya Genelkurmay Başkanı Korgeneral Muhammed el-Haddad, dört arkadaşı ve üç mürettebat ile birlikte, Türkiye'den kalkan Falcon-50 tipi uçaklarının 40 dakikadan kısa bir süre önce yine Türkiye sınırları içinde düşmesi sonucu hayatını kaybetti.

Şimdi soru şu: Türkiye'nin “dostu” olan Libyalı generali ve arkadaşlarını taşıyan uçak nasıl ve neden düştü? Evet, kara kutu ne dedi ve bu kutuyu kim inceleyecek?

El-Arabiya muhabirinin bir hukuk uzmanından aktardığına göre; Uluslararası Sivil Havacılık Örgütü (ICAO) tarafından kabul edilen Chicago Sözleşmesi ve havacılık kazalarıyla ilgili 13. Ek'i, uçağın üreticisi ülke ile kazanın meydana geldiği ülkenin kara kutuyu incelemesini yasaklıyor. Bunun yerine, ilgili tarafların üçüncü bir tarafsız ülke üzerinde anlaşması gerekiyor.

Dahası, Libya -şu anda bunu yapabilecek durumda olduğunu varsayarsak- kara kutunun içindeki gerçeğin “nesnel” olarak belirlenmesinde tarafsız olacak bir konumda değil.

Peki, Pakistan Cumhurbaşkanı Ziyâülhak, Sudanlı lider John Garang, Rus Wagner Grubu'nun lideri ve diğerlerinin başına gelen uçak kazalarında olduğu gibi, Haddad ve arkadaşlarının ölümü bir kaza ve kader miydi yoksa kasıtlı bir suikast mı?

Bilmiyoruz; her şey mümkün. Ama asıl düşünmeye sevk eden husus, eski ve yakın tarihin, önyargı ve süslemelerden arınmış sırlar ve gerçekler içerdiği varsayımıyla incelenebilecek bir kara kutuya sahip olup olmadığıdır.

Ve tarihin kara kutularını inceleme gücüne, daha da önemlisi arzusuna sahip tarafsız üçüncü taraf kimdir?

Eğer Libyalı generalin ve arkadaşlarının -Allah rahmet eylesin- ölümü gibi dünyanın gözleri önünde apaçık ve taze bir hadisenin bile, bilinmezlik, belirsizlik ve karanlık içinde hapsolması ihtimali varsa, yakın ve uzak tarihin olaylarının nasıl olmasın?

Ey hakikat, Allah’tan başka yardımcın yok ve bu kadar emin, bu kadar kategorik, bu kadar ikna olmuş ve bu kadar gürültücü olanlara ne kadar acıyoruz!