Fayez Sara
Suriyeli gazeteci-yazar
TT

Alman tablosundaki Suriyeliler

Alman vatandaşı olmayan Suriyelilerin sayısı, 2017’de toplam 699 bine ulaştı. Bu durumda Almanya’da Suriyeliler, 1 milyon 490 bin nüfusa ulaşan Türklerden ve 867 bin kişiye ulaşan Polonyalılardan sonra en büyük üçüncü topluluğu oluşturuyordu. Sonraki altı yılda Suriyelilerin nüfusunda değişiklik oldu ve 2023 yılında sayıları 940 bine yükseldi. Böylece 60 yıldır orada yaşayan Türklerden sonra en büyük ikinci topluluk sırasına yerleştiler.

Suriyeli nüfusundaki bu değişim, son yıllarda varlıklarının dayattığı değişikliklerden biridir. Bu yıllar içerisinde Suriyeliler, tabloya parmak izlerini bıraktılar. Mülteci iken mülteci sıfatını geride bırakarak ‘sakin’ oldular. İlk oturma iznine erişen bu sakinler, devletten yardım alıyor, dil engelini aşıyor ve çoğu Suriyelinin izlediği iki yoldan birinde ilerliyor: iş gücü piyasasına çalışan veya iş arayan olarak dahil olmak ya da temel veya mesleki eğitim aşamasında bulunmak.

Yakın zamanda güneyde ve batıdaki şehirler ve köylerden kuzeydoğudaki Berlin’e kadar geniş bir bölgeyi kapsayan bir Almanya ziyareti yapma fırsatım oldu. Orada akrabalar ve dostlarla bir araya geldim. Bu insanların eğitimleri, ilişkileri ve işleri farklı farklıydı. O kadar ki dünyanın en önemli ülkelerinden biri olup çok sayıda Suriyeli kabul eden Almanya’daki Suriyelilerin özelliklerini temsil ediyorlar diyebilirim. Almanya, Suriyeliler için ve Suriyelilerle, üzerinde durulmayı hak eden en önemli tecrübelerden birini gerçekleştirdi. Bu tecrübenin başarılı ve başarısız yanları, yaklaşık 10 yıldır Almanya ve oradaki Suriyelilerle yaşanan kişisel deneyimlere bakınca görülebilir.

Resmî rakamlar, diğer mülteci gruplara kıyasla Suriyelilerin eğitim düzeylerinin ortalamanın üstünde olduğunu gösteriyor. Şöyle ki Suriyelilerin yüzde 71’i diplomalı. Yüzde 32’si temel eğitimde, uzmanlık eğitiminde ve mesleki eğitimde üst düzey eğitimi tamamlamış. Aralarında sadece yüzde 8’i hiç okula gitmemiş.

Suriyelilerin istikrarlı ve hayata ve eğitime entegre olmaları, onların işgücü piyasasındaki varlıklarını artırdı. Sosyal sigorta sistemine bağlı Suriyelilerin sayısı, 2019’dan bu yana yaklaşık 132 bin oldu. 2019 yılı sonunda İş ve İşçi Bulma Kurumu’ndaki iş arayanlar listesine 260 binden fazla kişi kaydoldu. Hizmet, ticaret ve zanaat alanındaki özel projeler de dahil olmak üzere farklı saha ve mesleklerde sayıların arttığını ve alanlarının çeşitlendiğini belirtmeye gerek yok.

Suriyelilerin Alman vatandaşlığı alması da onların varlığını güçlendirdi. Hatta partilerde, temsilî ve sosyal kurumlarda ve yönetimde bulunmalarıyla siyasi alan da dahil olmak üzere kamusal alandaki varlıklarının etkisi artış gösterdi. Çoğunluğu 6 yıllık ikamet ve çalışma süresini tamamladıktan sonra 2020 ve 2022 yıllarında vatandaşlık alanların sayısı arttı ve 2022 yılında 2021’dekinin iki, 2020’dekinin ise birkaç katına ulaştı. O zaman sayı sadece 6 bin 700’dü. Önümüzdeki yıllarda ise vatandaşlık alanların sayısının yükselmesi bekleniyor.

Varlıkları ve onun etrafında yaşanan değişiklikler, Suriyeliler için kolay olmadı. Nitekim onlar, çevresi, dili ve ilişkileri farklı bir dünyadan geliyor. En önemlisi de hâkim rejim tarafından kendilerine karşı yıllardır kapsamlı bir savaş yürütüldüğü, pek çoklarının öldürüldüğü, kat kat fazlasının tutuklanıp yaralandığı, milyonların malının ve imkânlarının yok edildiği ve onlar gibilerinin dünyanın dört bir yanına göç ettirildiği bir ülkeden geliyorlar. Suriyelilerin çoğu, Almanya’ya, insan tacirlerinden ve onları trajik deneyimlerle Akdeniz’de taşıyan ölüm teknelerinden kurtulup geldi.

Almanlardan farklılıklarına ve kendilerini çevreleyen ve etkilerini bulundukları bölgelere taşıdıkları tüm sıkıntılara rağmen Almanların birçok kez övgülerini hak eden ölçüde bir başarı elde ettiler. Bu övgüler, şansölyelik makamından başlayarak devletin daha alt kademeleriyle devam etti. Nitekim Suriyeli mülteci dalgası II. Dünya Savaşı’ndan sonra Almanya’ya gelen en önemli dalgaydı ve övgülerin Alman kamuoyunda iz bırakması normal görünüyordu.

Suriyelilerin Alman tablosundaki varlığına dair olumlu imaja olumsuzluk gölgeleri de düşmedi değil. Bu gölgelerin bazıları, gelenek görenekler ve kültür konusunda Alman hayatına uyum sağlayamamak bakımından Suriyelilerle ilişkili. Bunlar arasında Suriyelilerin hayatında en çok varlık gösteren ataerkil toplum değerleri, aile ilişkilerinin doğası, kadın-erkek ilişkileri, çocuklar üzerindeki kontrol, Almanca öğrenememe ve bazen bunu istememe, zorlukları veya sosyal statüleri dolayısıyla iş tekliflerini kabul etmeme gibi şeyler sayılabilir. Tüm bunlara ek olarak Suriyelilerin hayatında mevcut pek çok iş, Almanlarda yok.

Olumsuzlukların diğer tarafı da çocuk çalışanlar hakkındakiler de dahil olmak üzere sadece kararları değil, tutum ve görüşleri de dikkate alınması gereken Almanlarla ilgili. Özellikle de Alman benliğinin, bilgiye dayalı bir kültürel mirasla, bilimsel ve üretken yeteneklerle ve örgütlü ve pratik tecrübelerle dolup taşması, Almanları eleştirinin ve çoğu zaman tartışmanın üstüne yerleştiriyor. Onların her zaman haklı olduğu algısı, yönetimin ve toplumun orta kademelerinde yaygın. Suriyeli mültecilerle ilişkileri de bu algı şekillendirip yönlendiriyor.

Her iki taraftaki olumsuzluklar, mültecileri çeşitli düzeylerde vuran ve bilhassa yaşlılar, çoğunlukla kadınlar ve Suriye kırsalının derinliklerindeki topluluklardan ve muhafazakâr çevrelerden gelen gençler üzerinde basit anlamıyla dinî boyuta ve aynı şekilde toplumsal boyuta sahip konularda olumsuz etkiler bırakan sorunlara ve trajedilere yol açtı. Almanlardan kaynaklanan olumsuzluklar, enstitülerden, üniversitelerden ve daha yüksek uzmanlık alanlarından mezun olan eğitimli kesimleri etkiledi. Zira bu kesimler için akreditasyon veya denklik reddedildi. Böylece onlardan faydalanma ve sahiplerini istihdam etme fırsatı elden kaçırıldı.

Olumsuzlukların Suriyeli kurbanları, dayatılan bir yaklaşımı ve reddedilmesi mümkün olmayan kararları ancak pasif bir şekilde kabul edebilse de Almanlar, keşfettikleri ve bildikleri olumsuzluklar karşısında hukuki ve idari formüller yoluyla deneysel çareler bulmak için çaba harcadılar. Ki bunlar hem federal hem de eyalet düzeyinde Alman siyasetini değişken ve hatalarla dolu hale getirdi.

Alman tablosundaki Suriyeliler gerçekliğini özetlemek gerekirse şöyle denebilir: Tablodaki olumsuzluklar, önemli olmakla birlikte, daha iyi bir hayat için güvenli bir yere kaçan Suriyelilerin de katkı sağladığı olumlu şeylere denk ve hatta yakın bile değil. Almanlar, kendi ihtiyaçlarını karşılamak için, enerjilerini yenilemede onlara katkı sağlayacak ve hedeflerine insani bir değer katacak kişilere ülkelerinin kapılarını açtılar. Onlarca ülkenin düşünmekte çekimser kaldığı bir zamanda onlar bu insani değerin varlığını vurgulamaktan hoşlanıyorlar.