Hizbullah için PKK'lıların alenen düzenlenen bir törenle silahlarını kendi elleriyle yaktıklarını izlemek şüphesiz zordu. Bu sahneler, bölgede uzun bir silahlı mücadele döneminin sembolik olarak sonunu ve şiddet ile devlet dışındaki işlev ve rollerinin yeniden değerlendirilmesini gerektiren yeni bir aşamanın sessizce açılışını simgeliyordu. Bu karar ne baskın bir siyasi anlaşmanın ne de sahada kazanılan kesin bir zaferin sonucuydu. Aksine, milliyetçi veya dini sloganları ile düzensiz silah döneminin sona erdiğine, bunun da algılarda, hedeflerde ve pozisyonlarda bir değişiklik gerektirdiğine dair derin bir farkındalığın ifadesiydi.
Irak'ta da hükümet hassas siyasi dengelere rağmen, son İran-İsrail savaşında kendini dışında tutma sloganını benimseyip koruyabildi. Eksenin baskılarını veya anlık kışkırtmaları aşarak, devlet dışında hiçbir silahın olmadığı ilkesini yerleştirmeyi başardı. Bağdat'ta askeri karar alma süreçlerinin birleştirilmesine yönelik sesler, milislere karşı devletin tarafını tutan milliyetçi bir ruh hali ile birlikte yükseliyor.
Gazze'de savaş, Hamas'ı yeniden inşa ve siyasi iktidarın yeniden yapılandırılmasıyla ilgili “ertesi gün” tartışmalarının dışında bırakan siyasi ve askeri bir yenilgiyle sona erdi. Hareket, Gazze Şeridi'nin büyük bir bölümünde denetimi kaybetti ve muhaliflerinden önce kendi halkı önünde ifşa oldu. Silahının etkisiz hale getirilmesi, tüm etkili tarafların üzerinde anlaştığı son adıma dönüştü.
Kaos sonrası kartları düzenleme yönünde eğilim gösteren bu bölgesel bağlamda Hizbullah, eski söyleminin sınırlarında asılı kaldı. Kendisine benzer sistemlerin çöküşünü izledi. Varlığını alıştığı şekilde yeniden meşrulaştıracak yeni bir anlatı bulamadan, çevresindeki değişimin işaretlerine dokunuyor. Hizbullah’ın 2024 savaşında yaşadığı yapısal yenilgi, stratejik bir yeniden değerlendirmeyle değil, direniş tonunun derinleşmesi, dahası silahın kendisini siyasi dolaşımdan çıkarıp kutsallık alanına sokan dini terimlerle sarılması şeklinde karşılık buldu.
Hizbullah'ın silahı artık sadece bir direniş aracı değil. Bilakis söylemde, hepsi ayrı kimliğe bağlı bir doktrinin ve ilahi emanetin uzantısı haline geldi. Bu, silahı metafizik ve varoluşsal olana bağlayarak onu eleştiriden, denetimden ve uzlaşmadan korumayı amaçlayan bir dil değişikliğidir. Ancak bu ideolojik tırmandırma güçlü bir pozisyona değil, kaygı ve korku pozisyonuna dayanıyor. Zira Hizbullah’ı destekleyen çevre artık eskisi gibi değil, İran desteği öncelik krizi yaşıyor, Suriye ufku İsrail ile bile büyük uzlaşılara yöneliyor. Silahlı ideolojik projelere yer bırakmayan uzlaşılar Hizbullah’ı gafil avlayabilir.
Bunlar, Hizbullah’ın rolü, işlevi, gücü, İran'ın askeri projesine bağlılığın maliyetiyle ilgili devam eden dahili gözden geçirmeler sonucunda, Hizbullah içinde derin bölünmeler yaşandığına dair güvenilir haberlerle de örtüşüyor.
Buna karşılık Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn ve Başbakan Nevvaf Selam, 1701 sayılı karar kapsamında önemli ama yetersiz adımlar atmaya devam ediyor. Bunlar arasında, Hizbullah'ın kabul etmek zorunda kaldığı ateşkes kararının uygulanması kapsamında, Litani Nehri'nin güneyindeki yüzlerce Hizbullah mevzisinin boşaltılması da yer alıyor.
Bunların hiçbiri devletin tam egemenliğini yeniden kazandığı anlamına gelmiyor, ancak kesinlikle daha fazla görünür hale geldiği anlamına geliyor. Aynı zamanda insanların 20 yıldır ödediği ekonomik ve sosyal bedellerin bir sonucu olarak, Hizbullah çevresinde ve genel olarak Lübnan halkı arasında azalan halk desteğinin gölgesinde, aşırı gücün artık ne bölgesel, ne uluslararası, ne de ülke içinde kabul edilebilir olmadığı anlamını da taşıyor.
Buna ilave olarak İsrail, ABD ve Avrupa'nın desteğiyle artık Hizbullah’ı geleneksel korku dengesinin bir parçası olarak ele almıyor. Aksine, devam eden hava saldırıları ve suikastlardan da anlaşılacağı üzere, gerektiğinde önleyici saldırılar için meşru bir hedef olarak görüyor.
Hizbullah, Lübnan'ı nereye götürüyor? Artık yakın çevresindeki bazı kesimleri bile ikna edemeyen bir silahın kalıcı meşruiyetini sağlamak için dağılan bir bölgesel eksene bahis oynamak yeterli mi? Metafizik söylem, ortada görünen yapısal gerilemeyi örtbas etmeye yeterli mi? Hizbullah, sınır ötesi devrimci ideolojisini ulusal siyasi projesinden ayırmaya başlamak için yeterli siyasi bilince ve karar alma bağımsızlığına sahip mi?
Hizbullah’ın bu sorulara net cevabı olduğuna dair bir gösterge yok. Ancak kesin olan şu ki, Lübnan bekleyemez.
ABD Özel Temsilcisi Tom Barrack'ın da belirttiği ve çoğu Lübnanlının içgüdüsel olarak hissettiği gibi, Hizbullah'ın silahı Lübnan için her zamankinden daha fazla varoluşsal bir tehdit oluşturuyor. Ancak Lübnan varlığına yönelik tehditten daha kesin olan, bunun kendi çevresini nasıl etkileyebileceğidir. Bu silahın devlet dışında varlığını sürdürmesi, bu çevreyi diğer unsurlarla kalıcı bir çatışmaya sürükleyebilir ve istikrarlı bir ulusal ortaklık kurma olasılığını ortadan kaldırabilir. Eğer silah sorunu bugün çözülmezse, bunun bedeli sadece İsrail ile yeni bir savaş değil, aynı zamanda önce Şii dokuyu vuracak, sonra diğerlerine sıçrayacak bir iç parçalanma olacaktır.