Muhammed Ali Sekkaf
Yemenli yazar
TT

Nijer krizine askerî müdahale mi yoksa diplomasi mi?

İki haftadan fazla bir süre önce Nijer’de ordu, anayasal olarak seçilmiş cumhurbaşkanına darbe yaptı. Ve şimdi Afrika, krize barışçıl bir çözüm bulma umudu ile ateşleri Nijer sınırlarında kalmayıp, tüm Afrika Sahel bölgesine sıçrayabilecek, istenmeyen bir savaş ihtimali arasında asılı kalmış bir halde mi?

Böyle bir şey olursa bu, sadece Afrikalı taraflarla mı sınırlı kalacak yoksa Rusya-Çin ikilisiyle çatışmada Batılı taraflara da uzanacak mı?

Bu ihtimal gerçekleşirse şayet, krizin kapsamını genişletir ve Afrika düzeyinde bir krizi yeni bir soğuk savaş biçiminde uluslararası bir aşamaya getirir mi?

Nitekim bazıları mevcut durumu tarif ederken bu krizi Afrika sahnesinde yeni bir Ukrayna-Rusya savaşına benzetecek kadar ileri gitti.

Eski BM Genel Sekreteri Dr. Boutros Boutros-Ghali, Cam Evde 5 Yıl adlı kitabında, Soğuk Savaş’tan sonraki o tarihî dönemde yaşadıklarını anlattı. O dönemde üye devletler, Soğuk Savaş’tan sonra özellikle eski Yugoslavya’daki çatışmalarla o kadar meşgul oldular ki BM’nin en fakir ülkelere olan sorumluluğunu giderek daha fazla ihmal etme noktasına geldiler… Soğuk Savaş esnasında ABD ve SSCB, Afrika ülkelerinin siyasi ve ekonomik ihtiyaçlarını karşılamak üzere birbirleriyle rekabet halindeydi. Bir Afrika ülkesini bir taraftan diğerine taşımak, durduğunuz yere bağlı olarak, büyük bir kayıp veya zaferdi. Çok geçmeden Afrika ülkeleri de kendi hedeflerini ve çıkarlarını gerçekleştirmek için bu iki süper gücü birbirine karşı kışkırtmayı öğrendi.

Mevcut Nijer krizinde bakışlar artık Batı Afrika Devletleri Ekonomik Topluluğu’na (ECOWAS) çevriliyor. Bu topluluğa üye 15 ülke var. Bunlardan 8’i (Benin, Burkina Faso, Fildişi Sahili, Gine, Mali, Senegal, Nijer ve Togo) Fransızca konuşuyorken (Frankofon), 5’i (Nijerya, Gana, Sierra Leonne, Liberya ve Gambiya) Anglo-Sakson dili ve 2’si de (Cape Verde ve Gine-Bissau) Portekizce konuşuyor. Moritanya, bu topluluğa üye tek Arap ülkesiydi, ama o da 2001 yılında ayrıldı.

Sahne oldukları askerî darbelerin ardından şu dört Frankofon ülkenin üyeliği askıya alındı: Nijer, Mali, Gine ve Burkina Faso. Acaba Nijer sadece, üyeliğin askıya alınması şeklindeki aynı kaderi mi paylaşacak?  

Yoksa bunun da ötesinde darbe liderlerini, geçtiğimiz 26 Temmuz’da devirdikleri, demokratik yolla seçilmiş Cumhurbaşkanı Muhammed Bazoum’u geri getirmek zorunda bırakan bir askerî müdahaleye şahit olur mu?

Ya da ECOWAS, farklı tarafları memnun edecek bir orta yol bulacak mı?

Akla gelebilecek ve merak uyandıran soru şu: Hedefi, bölge ülkeleri arasında ekonomik iş birliğini ve ticari alışverişi güçlendirmek olan Batı Afrika Devletleri Ekonomik Topluluğu adlı örgüt ile üye ülkelerdeki askerî müdahaleler arasındaki ilişki nedir?

ECOWAS’ın askerî müdahalelerinin iki anlamı var. Birincisi, örgüt müdahale edecek askerî güce sahip. İkincisi, bu müdahalelerin amacı Batı Afrika’da bölgesel güvenliği sağlamak.

Kıta’daki ülkelerin birçoğu, 1990’larda Soğuk Savaş’ın sona ermesinin ardından Ruanda’da yaşananlardan dersler çıkardı. Makalenin başında Dr. Boutros Boutros-Ghali’nin sözlerine atıfta bulunmuştuk: Büyük güçler, Soğuk Savaş’tan sonra bilhassa eski Yugoslavya’daki çatışmalarla o kadar meşgul oldular ki BM’nin en fakir ülkelere olan sorumluluğunu giderek daha fazla ihmal edecek noktaya geldiler; özellikle de Ruanda’da Hutu ve Tutsi kabileleri arasında yaşanan ve ‘Ekvatoral Nazizm’ olarak adlandırılan olayda olduğu gibi kanlı çatışmaların meydana geldiği zamanlarda… O dönemde ABD, Başkan Bill Clinton yönetiminde BM’nin barışı koruma operasyonlarına karşı verilen 13 no’lu Başkanlık Talimatı uyarınca, ABD’nin Mogadişu’nun güneyinde yaşadığı acılı ve sert deneyimden ötürü Ruanda’daki soykırım operasyonlarını durdurmak için çalışmayı reddetti.

1990’ların başında ECOWAS, ECOMOG’u (ECOWAS Ateşkes İzleme Grubu-Batı Afrika Barış Gücü) kurdu ve 2004 yılında ECOWAS zirvesi, hızlı müdahale gücü oluşturma çerçevesinde ECOMOG’u ‘örgüte bağlı caydırıcılık gücüne’ dönüştürmeye karar verdi.

ECOWAS, gerçekten de Nijer’e müdahale edip askerî kolunu kullanacak mı yoksa diplomatik bir çözüm için daha fazla şans tanıyacak mı? ECOWAS’a üye iki ülke Mali ve Burkina Faso, Nijer’in yanında olduklarını ve Nijer’e yönelik herhangi bir müdahaleyi bu iki ülkeye savaş ilanı sayacaklarını ilan ettiler. Üstelik kimileri, BM Güvenlik Konseyi’nin onayı olmadan egemenlik sahibi bir ülkeye askerî müdahalenin meşruiyetine ve bunun uluslararası hukuk ilkeleri ile BM Sözleşmesi’nin 53’üncü maddesi ile çeliştiğine dair hukuki değerlendirmeleri gündeme getiriyor. Kimilerine göre de Fransa, ECOWAS’ın askerî müdahalede bulunmasını temenni ediyor. Böyle bir şey, Fransa’nın Sahel bölgesinde kalan son önemli kalesini savunmak konusunda Fransız çıkarlarını koruyacak. Mali ve Burkina Faso’da görülmeye başlayan Rus varlığının yayılmamasına önem veren ABD de bu temenniyi paylaşıyor. Nitekim darbe destekçileri, orduya destek gösterilerinde Rus bayraklarını dalgalandırdı.

Öte yandan Gine-Bissau, Liberya ve Fildişi Sahili’nde yaşananlar takip edilip incelendiğinde, ECOWAS’ın bu ülkelerin iç işlerine karışmadan önce attığı adımların, Nijer konusunda şu ana kadar attığı ve duyurduğu adımlara benzer olduğu görülüyor. Ama yoksa Nijer örneği, önceki örneklerden farklı mı?

Devamı var…