Ukrayna savaşında son zamanlarda öne çıkan durum, başlıkların; ‘NATO'nun Rusya'yı kuşatmasını önlemek için savaştan, kurtuluş ve sömürge karşıtı savaşa’ şeklinde değişmiş olmasıdır. Bu değişim, Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov'un geçtiğimiz bahar desteklerini istemek için Afrika ülkelerine yaptığı ziyarette ortaya çıktı. Sovyetler Birliği'nin Afrika'nın davalarını destekleyen tarihi ve bağımsızlık savaşlarında Avrupalı sömürgecilere karşı savaştığına hatırlattı. Bu diplomasi, Moskova'nın rolünü geri kazandığı ve hafızaları zayıf olanlara kendilerinin halkların dostu olduğunu ve insanların Ukrayna'daki savaşta onlara destek vermesi gerektiğini hatırlattığı bir ‘anı diplomasisi’ olarak tanımlandı. Rusya'nın Güney Afrika Büyükelçiliği, internet sitesinde "Rusya, tarihinde köle ticaretine katılmadı ancak Afrika Kıtası’nın halklarına özgürlük ve egemenlik elde etmeleri için her türlü şekilde yardım etti" ifadelerine yer verdi. Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre Rusya Savunma Bakanlığı tarafından 15 Ağustos'ta Moskova'da düzenlenen Savunma ve Güvenlik Konferansı'nda Rusya Savunma Bakanı Sergey Şoygu, Ukrayna savaşında elde edilecek zaferin ‘yeni sömürgeciliğe karşı mücadelede önemli bir faktör olacağını’ söyledi.
Rus söylemindeki bu değişim iki nedenle açıklanabilir. Birincisi, Moskova üçüncü dünya ülkelerinin sempatisini kaybetmeye başladığını hissediyor. İkincisi Ukrayna kendi bakış açısını açıklamak için bu ülkelerle diplomasisini ve iletişimini devreye sokuyor. Tabii ki savaşın başlangıcında Moskova, NATO'nun güvenlik endişelerine ve Ukrayna'nın NATO'ya üye olma olasılığına sempati duydukları ve Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda 17 Afrika ülkesinin Rusya'yı desteklediği için gelişmekte olan ülkelere minnettar oldu. Ancak bu minnettarlık uzun sürmedi. Moskova, savaşı hızlı bir şekilde sonuçlandıramamasının ve askeri gücünün zayıflığının açığa çıkmasının ardından bunu kaybetti. Bunun ardından enerji ve tahıl fiyatları, Rusya'nın Ukrayna'daki limanlardan ihracatını yasaklaması nedeniyle çılgınca yükseldi. Ukrayna'nın savaşma iradesi, sabrı ve Moskova ile sempati duyan bu ülkelere hatırlatmak için aktif bir diplomasi benimsemesi de bu duruma eşlik etti. Ukrayna, bağımsız bir ülke ve özgürlük için mücadele ederek, Rusya'nın vesayetini reddediyor. Belki de Rus liderliğinin Ukrayna devletinin tarihi varlığını inkar etmesi ve onu Rusya’nın kollarına a geri getirmenin kaçınılmaz olduğunu iddia etmesi, Rus gerekçesinin en zayıf noktasıdır. Tarihe geri dönmek Pandora’nın kutusunu açar ve onu kabul etmek bitmeyen sınır anlaşmazlıklarına yol açar.
Moskova'nın tarihsel haklarına tutunmasına ve Ukrayna'yı Rusya’nı kollarına geri getirmenin kaçınılmaz olduğunu iddia etmesine karşılık, Ukrayna hükümeti, Rusya ile anlaşmazlıklarını çözmek için 10 maddelik bir barış girişimi sundu. Bu girişimin en önemli maddeleri, gelişmekte olan ve yoksul ülkeler için gıda güvenliğini sağlamak için Ukrayna'nın buğday ihracatını güvence altına almak ve çevreyi nükleer radyasyon tehlikesinden korumaktı. Bu iki madde çok önemli. Dünya özellikle de uluslararası hukuka ve devlet egemenliğine saygıyla birlikte gelmeleri nedeniyle bu iki maddeye destek veriyor. Bu girişim, Kopenhag ve Suudi Arabistan'daki iki konferansta yer aldı. Suudi Arabistan'daki ikinci konferansın önemi, aralarında birinci konferansta bulunmayan Çin’in de bulunduğu 40 ülkenin katılımıyla gerçekleşmesinden kaynaklanıyor. Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy de konferansa katılarak barış girişimini sundu. Konferans ayrıca, gelişmekte olan ülkeler ve onların beklentileri için önemli bir değer olan Suudi Arabistan'ın ev sahipliğinde gerçekleşti. Suudi Arabistan, arabuluculuğunu garanti altına almak için göreceli bir tarafsızlık içinde kalmaya çalıştı ancak Rusya'nın konferansa katılmayı reddetmesi pozisyonunu büyük ölçüde zayıflattı. Al-Arabiya kanalına konuşan Ukraynalı bir diplomata göre, Ukrayna’nın diplomatik mesajını hiçbir engel olmadan iletme girişimi, konferansa katılan birçok ülkenin onayını ve desteğini kazandı.
Rusya, iki konuda başarısız oldu: Özgürlük diplomasisi ve sömürgecilikle mücadele ayrıca Ukrayna'yı tarihsel bir hak olarak işgalini haklı çıkarmak. Sovyet hafızasının mirasına dayanan, kurtuluş mücadelesini barındıran ve onu ABD'nin dünya üzerindeki hegemonyasına karşı bir mücadele olarak yeniden canlandıran diplomasi, oldukça önemli iki şeyden yoksundur: Parlaklık ve ideoloji. Mevcut Rusya, özel operasyondan (Ukrayna'yı işgal) önceki parlaklığını kaybetti ve anti-kapitalist Batı'ya karşı ideolojiye sahip değil. Bu, Putin ile görüşmek için gelen liderlerin sayısının azalmasını açıklıyor. 2019'da Rusya-Afrika Zirvesi'ne 43 lider katıldı, ancak bu yılki zirveye sadece 17 lider katıldı ve bazıları açıkça savaşın durdurulmasını talep etti.
Tarihsel hak, işgali haklı çıkarmak için kullanılan bir mazeret değildir. Bu, sadece Rusya'nın kendi tarihi hakkındaki öznel yorumudur. Rusya'nın gördüğü şey, dünyanın gördüğü şeyle aynı değildir. Tarihin hem olumlu hem de olumsuz okumaları vardır. Olumlu okuma, okuyucunun dersler çıkarmasıdır. Tıpkı Charles de Gaulle'ün İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra Fransa'nın Cezayir ile tarihini okuması gibi. Fransız sağ, Cezayir'in Fransız kalmasını sağlamak için savaşmaya güveniyordu ancak de Gaulle, yazar Gideon Rachman'ın dediği gibi; Fransa'nın büyüklüğünün bir imparatorluk olarak kalmasında değil, onsuz da büyük olabileceğini gördü ve Cezayir'den çekilme kararı aldı. Olumsuz okuma ise geçmişi tek çözüm olarak içselleştirmektir. Putin, Rusya'nın sadece bir imparatorluk olabileceğine inanıyor ve bu nedenle Sovyetler Birliği'nin çöküşünü ‘yüzyılın felaketi’ olarak görüyor. Bu, Ukrayna, Gürcistan ve Çeçenya dahil olmak üzere tüm bölgeleri elinde tutmadığı sürece Rusya'nın büyük olamayacağı inancıyla savaşa kararlı olmasını açıklıyor. Bu inanç ölümcüldür, çünkü savaşan taraflardan tüm mantıklı girişimleri veya olası tavizlerini geri çeker ve tüm olasılıkları açar. Rusya'nın nükleer silahları var, bu yüzden onu yenmek büyük riskler taşıyor. En iyi çözüm, gelişmekte olan ülkeler, Batı ülkeleri ve Çin'in, Ukrayna'nın varlığını garantileyen ve Rusya'nın gerçek veya hayali büyüklüğünü koruyan makul bir çözüm üzerinde ısrar etmesidir.