Amerikan Fox News kanalı, Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman ile Veliaht Prens ABD kanallarına verdiği son röportajlardan yıllar sonra tarihi bir röportaj yapma ve bunu, geçtiğimiz Çarşamba günü yayınlama ayrıcalığına sahip oldu.
Veliaht Prens’in sözlerinin her zaman yaptığı gibi olağanüstü ve etkileyici olması şaşırtıcı değildi ama bu sefer Amerikalılar onu dikkatle dinleyeceklerdi.
Röportaj, olağanüstü bir liderle insani bir sohbetti. Tanınmış siyasi kanalın kıdemli sunucusu Bret Baier, bu röportajı yaptığı için şanslıydı ve öncesinde "Prens"in adamları ve bakanlarıyla yaptığı görüşmeler, birkaç yıl önce sadece Veliaht Prens’in hayalinde olan ve şimdi somut bir gerçekliğe dönüşen projelerine ilişkin gözlemleri, ona Prensin fikirlerini, tutkularını ve konuşmalarının boyutlarını anlamakta yardımcı oldu.
İslamî tasavvuf ekollerindeki kâmil insan düşüncesi, Suudi Arabistan'da pek yaygın bir fikir değil ve tabiatlarının, çevrelerinin ve tarihlerinin Suudi Arabistanlılara dayattıkları nedeniyle dini ve dünyevi eleştirilere konu olmaktadır. Alman filozof Nietzsche'nin üstün veya seçkin insan düşüncesinin de hiçbir etkisi yoktur. Suudi Arabistanlılar Veliaht Prenslerini benzersiz bir vizyona ve olağanüstü farkındalığa sahip, sözlerini eyleme ve ilerlemeyi ahlaka bağlayan, fikirlerini uygulama planlarını çizdiği projelere dönüştüren ve yorulmadan takip eden rasyonel, gerçekçi bir lider olarak görüyorlar. Amerikalıların görmesi gereken şey de bu.
Gerçeği süslemeden veya çarpıtmadan olduğu gibi kabul etmek, liderin yönetmesine ve değişimi gerçekleştirmesine yardımcı olur. Prens muhafazakar Suudi Arabistan'dan bahsetti ki Suudi Arabistan gerçekten de öyle. Bir liderin değişimin önemi konusundaki farkındalığı, vizyonu, tutkuları ve hedefleri tarafından belirlenir, ancak gerçeği olduğu gibi bilmek onu bununla başa çıkma konusunda daha iyi hale getirir. Prensin röportajda söylediği gibi, Suudi Arabistan muhafazakar bir ülke - tıpkı ABD'nin daha önce muhafazakar olduğu gibi- ve sonra şu altın cümleyi ekledi: “Ama zaman geçiyor ve reformlar geliyor.” Bu, hiçbir rasyonel insanın tartışamayacağı bir gerçektir ve kademeli gelişme, aklın özelliklerindendir.
Özellikle son yıllarda fikri ve siyasi akımların, insan hakları ve medya gruplarının öncülük ettiği haksız ve taraflı karalama kampanyalarından sonra Amerikan halkına doğrudan hitap etmek son derece önemliydi. Daha önce bazı Avrupa ülkelerinin öğrendiği gibi Amerikalı liderler, vizyon sahibi ve azimli bu genç liderle nasıl ilişki kuracaklarını zorlu yoldan öğrenmek zorunda kaldılar. Amerikalı sunucu Prensin Başkan Biden ile ilişkisinin aşamaları hakkında açıkça konuştu ve Prens genel olarak Biden’ı övdü.
Bu kötü niyetli kampanyalar, sunucunun Prensten duyduğu fikirlerden, vizyonlardan, projelerden ve umutlardan etkilenmesi için iyi bir nedendi. Sunucu bu kampanyalara maruz kalan, Prensi, fikirlerini, projelerini net ve pratik bir şekilde göremeyen arkasındaki birçok insanı temsil ediyordu. Bazı Arap medya kuruluşlarının, sosyal medyayı takip etme ve ABD’de sahada yapılan haberler aracılığıyla sıradan Amerikan vatandaşlarının Prensin röportajına verdiği tepkileri gözlemlemesi ne kadar ilginç olurdu. Zira halktan insanların sözleri, gerçek etkiyi gözlemlememizi sağlar. Aynı zamanda çeşitli alanlardaki birçok Amerikalı seçkinin bu röportaja verdiği tepkiler de gözlemlenebilir çünkü bu bağlamda önemli göstergeler sunacaktır.
"Siyasette değişmeyen tek şey değişimin kendisidir.” Prens’in bahsettiği bu siyasi prensip basit ancak özellikle Amerikalı karar vericiler için anlamı çok büyük.
Suudi Arabistanlılar, Prensin vizyonunun temel payandalarından birinin Suudi Arabistan'ın “üç kıtayı (Asya, Afrika ve Avrupa) birbirine bağlayan eksen” olduğunu yıllardır biliyor. Daha sonra Prensin, kendi vizyonuna göre bölgenin nasıl "yeni bir Avrupa" olacağı hakkında açıkça konuştuğunu duydular. ABD’nin iş birliğiyle hayata geçirilecek ve Hindistan'ı Ortadoğu ve Avrupa'ya bağlayan, dünyada hayranlık uyandıran "ekonomik koridor" projesi de Prens’in vizyonunun sonuçlarından biri.
Prensin ülkesi, bölgesi ve dünyaya dair vizyonunu keşfetmek Amerikalılar için faydalı olacaktır. Prens, Suudi Arabistan'ı, ittifaklar, projeler, kalkınma ve gelişim yoluyla kanatları bölgeye ve dünyaya uzanan bir kuş olarak görüyor. Onun tutkuları Suudi Arabistan'a odaklanıyor ancak Suudi Arabistan, bölge ve bir bütün olarak insanlık için ilerleme ve yükselme gemisinde kendisiyle birlikte yolculuk yapmak isteyen herkesi memnuniyetle karşılıyor. Prens vizyonuyla bölgedeki pek çok ihtilaf ve çatışmayı söndürdü. İran ile yapılan anlaşma, ABD ve Batı'nın onlarca yıldır bu karmaşık soruna uygulanabilir bir çözüm üretememesi nedeniyle Çin’in sponsorluğunda imzalandı ve Prens, bu çözümü bulanların Çinliler olduğunu vurguladı.
Bu anlaşmayı, Irak, Suriye, Lübnan ve Yemen başta olmak üzere bölgedeki birçok sıcak dosyanın söndürülmesi izledi. Bütün bunlar doğrudan Amerikan müdahalesi olmadan yapıldı, dolayısıyla ABD'ye ihtiyaç duymadan bölgede yapılabilecek çok şey var. Bu, bölgede meydana gelen büyük değişikliklerin boyutunu görmeleri için Amerikalıların dikkatini çekmesi gereken önemli bir dosya, doğru ve keskin bir görüştür.
ABD ile Suudi Arabistan arasında kesişen birçok dosyada, küresel enerji fiyatlarında, “OPEC+” Grubu konusunda da aynı şey oldu. Amerikalılar konuyu siyasileştirmekte ısrar ettiler, Suudi Arabistan da piyasaları dengelemenin öncelik olduğu konusunda ısrar etti ve Suudi Arabistan’ın görüşü başarılı oldu. Rusya-Ukrayna savaşı örneğinde ABD dünyayı iki kutba bölmekte ısrar ederken, Suudi Arabistan da keskin kutuplaşma ve benzeri görülmemiş gerginlikten daha iyi üçüncü bir yol olduğunda ısrar etti. Yine Suudi Arabistan'ın görüşü başarıya ulaştı ve pek çok dünya ülkesi onu takip etti.
Oldukça hassas, etrafı abartılı söylemler ve boş sloganlarla sarılı olan İsrail ile barış dosyasına gelince, Prens, bu çetrefilli konu hakkında da rasyonel ve gerçekçi bir şekilde konuştu. ABD himayesinde yürütülen bu görüşmelerin merkezinde Filistinlilerin haklarının yer aldığını vurguladı ve Prensin bundan bahsetmesinin ne anlama geldiğini ABD ve dünya çok iyi biliyor. Görüşmelerin tatmin edici sonuçlara ulaşması halinde bunun bölge ve dünya üzerinde ne kadar büyük bir etki yaratacağını ise daha iyi biliyorlar. Nitekim Netanyahu da bu konuya ilişkin yorum yaparak önemini açıkladı. İsrail'in bölgeye yönelik yeni vizyona, yani “Yeni Avrupa” vizyonuna yönelmesi ve eski, köhne politikalardan uzaklaşması gerekiyor.
ABD’yi ve karar vericisini ilgilendiren tüm dosya ve konular Prense soruldu çünkü bunlar hakkındaki görüşü önemli, etkili ve fark yaratıcı. Köktencilik ve terörizm dosyası, nükleer silahlar dosyası ve birçok dünya lideri ve devlet politikası hakkındaki görüşleri soruldu. Dolayısıyla röportajda yer alan birçok ayrıntı, onu gerçekten tarihi bir röportaj haline getirdi.
Son olarak, Prens’in yanıtları kendisiyle iş birliği yapmak isteyenler için açık ve kolaydı. En tehlikeli ve ABD'de en çok tartışılan soruları yanıtlarken kendine güveni tamdı.
İşte tarih böyle yazılır.