Prof. Dr. Ahmet Abay
Akademisyen
TT

Yanlışa ve kötülüğe seyirci kalmak (1)

“Dünya kötülük yapanlar yüzünden değil, seyirci kalıp hiçbir şey yapmayanlar yüzünden tehlikeli bir yerdir.” (Einstein)“Nasıl olur da kudretli ve iyi bir Tanrı'nın yarattığı evrende kötülük var olur?” sorusu kadim bir sorudur. Bu sorudan hareketle bazıları; yüzlerce,  binlerce insanın hayatına mal olan depremlerin, doğal afetlerin, soykırımların sorumlusu kimdir, sorusunu da sorabilmektedir. Bu problem, ister ortalama bir inananın, isterse de birinci sınıf bir filozofun zihnini şu ya da bu şekilde meşgul etmiştir. Dahası, bu konu ateistlerin fikir planındaki en önemli dayanaklardan biri olmuştur.[1] Buna ilave olarak da “Eğer Allah iyiyse ve iyiliğin kaynağı ise bu kadar çok kötülük ya da felaket neden olmaktadır?” sorusunu dillendirmektedirler.

Bu konuyla ilgili yazılmış pek çok akademik makale bulunmaktadır.[2] Bizim gayemiz bütün bu kötülüklerin oluşumunda insanın dahli olup olmadığını ele almaktır. Çünkü insan, İblis’ten öğrendiği yansıtma psikolojisini çok sever. Suçu hep başka yerde aramak insana cazip gelir.[3] Acaba bunların başıma gelmesinde benim rolüm veya ihmalim var mı, demez. Bu yüzden yine İblis’ten öğrendiği gibi Allah’ı olan bitenden sorumlu tutarak suçlamaya[4] kalkışır. Oysa İblis’e de insana da irade verilmiş ve bu iradeleriyle tercih yapmaları istenmiştir. Aynı zamanda onlara neyin iyi neyin kötü, neyin hayır neyin şer, neyin lehlerine nelerin aleyhlerine olacağı bildirilmiştir. Bütün bunlara rağmen insan, kendi ihmali ve şeytanın süslü-cazip göstermesiyle de kendisine yapılan bütün uyarıları unutup göz ardı etmiş ve dikkate almamıştır. Meselenin daha iyi anlaşılabilmesi adına insana yapılan ikazlardan birkaç tanesini hatırlamakta fayda vardır:

Yeryüzünde fesad-bozgunculuk yapmamak.[5] İnsanlara böyle bir uyarı yapıldığı halde çoğu bu uyarıyı dikkate almayarak bildikleri gibi hareket etmeye devam ettiler. Böylece; “İnsanların kendi elleriyle yaptıkları yüzünden karada ve denizde bozulma meydana geldi…”[6] Kur’an ışığından yüz çeviren insanlığın kendi eliyle yaptığı kötülükler yüzünden, hem toplumsal, hem de doğal denge bozularak karada ve denizde haksızlık, adâletsizlik, kan, gözyaşı, dünya savaşları, nükleer felâketler, aşırı silahlanma, çevre kirlenmesi, uyuşturucu, alkol, cinsel sapıklıklar, terör ve anarşi gibi her türden fesat ve bozgunculuk ortaya çıktı.

Allah, ara sıra insanlara yaptıklarının nelere sebep olacağının bir kısmını dünyada göstermesine rağmen bu gidişin yanlış olduğunu anlayıp yeniden Kur’an’ın yol göstericiliğine dönmemektedirler. Bunun en açık örneklerinden birisi Marmara denizinde yaşanan müsilaj olayına rağmen denizlerin kirletilmeye devam edilmesidir.  Bir diğeri ise asrın en önemli hadiselerinden birisi olarak 11 ilimizde yaşanan depreme – ki daha önce onlarca deprem yaşanmıştı- rağmen inşaatların gerek zemin seçiminde gerekse yapım aşamasında gerekli hassasiyetin gösterilmemesi ve denetimlerin yapılmamasıdır. Ayrıca yaşanan bu büyük imtihana rağmen insanların birçoğunun bunu işçilik, ev kiraları ve gıda fiyatlarında aşırı bir arttırıma gitme fırsatı olarak görmeleri, insanın yaşadıklarından ibret almadığının en bariz örnekleridir. Ayrıca oluşan gerek sosyal gerekse doğal afetlerde insanın aç gözlülüğünün ve hırsının payı az değildir. Daha çok üretmek ve daha çok tüketmek adına her şeyi yapmayı mübah gören zihniyetlerin hem oluşan iklim değişikliklerinde hem sellerde hem de kuraklıklarda rolü büyüktür.

İnsanoğlu karada ve denizde sadece fesadın ortaya çıkmasının değil, fesadın-bozulmanın artmasının da sorumlusudur aynı zamanda. Çünkü daha çok kazanmak adına kurulu kapitalist zihinler kapitali elde etmek adına her şeyi üretmeyi meşru görmektedirler. Ekonomilerini silah ticareti üzere inşa edenlerin savaşın ve buna bağlı olarak gerçekleşen katliamların engellenmesi diye bir dertleri olamaz. Zira insanlar birilerini öldürmek üzere o silahları aldıkları sürece kendileri var olacaklar ve kazanmaya devam edeceklerdir. Bu nedenle ara sıra yaptıkları insan hakları ve barış ile ilgili açıklamalar, toplantılar, konferanslar inandırıcı olmadığı gibi timsah gözyaşlarından da öteye gitmemektedir. Böyle davrananların durumunu şu ayetler ne güzel ortaya koymaktadır: “Onlara “Yeryüzünde bozgunculuk çıkarmayın!” dendiği zaman, “Biz ancak ıslah edicileriz.” derler. Gerçekte onlar fesat saçan kimselerdir, ama bunu (kendileri de) idrak etmezler.”[7]

İsraf edip gereğinden fazla tüketmek.[8] İnsanın kendisine yapılan uyarıyı dikkate almadığı alanlardan birisi de kendisine verilen imkânları israf ederek tüketmesidir. İsraf denilince genelde yeme ve içme mevzu gündeme gelir. Ancak bu, israf alanlarından sadece bir tanesidir. Gereğinden fazla yapılan, harcanan her şey israftır. Fazla harcama veya tüketme daha fazla üretmeyi ve daha fazla efor sarfetmeyi beraberinde getirmektedir. Daha fazla üretmek isteyen insan da daha fazla üretebilmek için gıdaların genetiğiyle oynamaktan yeryüzündeki doğal kaynakları fütursuzca harcamaya kadar her yola başvurarak her şeyi ifsad etmektedir. Sonra dönüp kanser artıyor, kuraklık çoğalıyor, küresel ısınma meydana geliyor vs.  diye yakınmaya başlıyor. Tabi ürettiği kimyasal ve teknolojik atıklarla kirletip yok ettiği veya kullanılamaz hale getirdiği yerler de cabası…

[1] Aliye Çınar, “Leibniz'de Kötülük Problemi ve Teodise”, Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi Cilt: 14/1, 2005 s. 163.

[2] Bkz: Özcan Akdağ, “Kötülük Sorunu ve Teodise“,The Journal of Academic Social Science Studies. International Journal of Social Science, 2015, sayı:38, s.473-480; Aliye Çınar, “Leibniz'de Kötülük Problemi ve Teodise”, s.161-177.

[3] el-A’raf 7/12

[4] el-A’raf 7/16; el-Hicr 15/39

[5] el-Bakara 2/11; el-A’raf 7/56,85.

[6] er-Rum 30/41

[7] el-Bakara 2/11-12

[8] el-En’am 6/141; el-A’raf 7/31