Prof. Dr. Ahmet Abay
Akademisyen
TT

Zalimlerin mağdur, mazlumların zalim ilan edildiği zamanlarda yaşamak

Çoğunlukla zalimlerin egemen olduğu mevcut dünya düzeninde mazlumların maruz kaldıkları zulme karşı koymak için gösterdikleri çabalar yine aynı egemen zalimlerin yürüttükleri algı operasyonlarıyla zulüm olarak gösterilmektedir. Filistin’den ve zalimlerin işgal ettikleri topraklardan söz ediyoruz. Uygar olduğunu iddia eden Batı dünyası Müslümanların mağdur edildiği her konuda olduğu gibi İsrail’in Filistin topraklarında işlediği zulümler konusunda da yıllardır üç maymunu oynamaktadır. Bu yetmezmiş gibi peş peşe zalime destek açıklamaları gelmekte destek göndereceklerini ilan etmektedirler. Müslümanlar olarak bu filmi çok gördük diyeceğim ama bu çok gördüğümüz filimden ders çıkarmadığımız için her gösterime girdiğinde ilk defa görüyormuşçasına izlemeye devam ediyoruz.

Bir halk düşünün yaşadığı topraklar yıllardır işgal edilmekte ve adeta etleri bedenlerinden koparılırcasına, canlarından bir parça alınırcasına sürekli işgalciler tarafından gasp edilerek insanlar evlerinden yurtlarından edilmektedirler.

Bir halk düşünün dünya ile bağlantıları sadece işgalcilerin izin verdiği kadarıyladır.

Bir halk düşünün kendine ait pasaportları yok, hava alanları yok, uçakları yok.

Bir halk düşünün üretim imkânı kısıtlı, üretebildiğini de ihraç edebilme imkânı yok.

Bir halk düşünün çocukları işgal altında büyüyor ve bu esaret ruhuyla yetişiyor.

Bir halk düşünün bütün dünyadan tecrit edilmiş, komşu ülkelerde mülteci kamplarında yokluklar içinde yaşamaktadır.

Bir halk düşünün hayatını devam ettirebilmek için başka ülkelerin yapacakları yardımlara bağlı, eğitim, sağlık imkânları sınırlı ya da yok denecek kadar az.

Bir halk düşünün, suyu, elektriği, gazı, petrolü düşmanının kontrolünde ve onların isafına bağlı.

Bütün bu şartlara rağmen uğradığı zulüm karşısında kendisini savunmaya kalkıştığı zaman bu halk zalim, onlara bu muameleyi reva görenler ise mazlum ilan edilmektedir. Hem de işgalcilikleri ve katliamları fiilen sabit olan ABD. İngiltere, Fransa, İtalya ve daha birçok zalim ülke tarafından. Dünya halklarının bir çoğuna zulüm eden bu işgalciler mazlumların yanında değil tıynetlerinin gereği olarak zalim İsrail’e desteklerini açıklamaktadırlar.

İsrail severlerden bu açıklamalar gelirken D sekizler (Türkiye, İran, Pakistan, Bangladeş, Malezya, Endonezya, Mısır ve Nijer) diye tanımlanan Müslüman ülkelerden Filistinlilere tatmin edici aleni bir destek açıklamasının gelmemesi, İslam İş Birliği Teşkilatı’nı oluşturan ülkelerin olağan üstü toplanmaması ise üzücüdür. Usulen yapılan itidal ve barış çağrıları cılız ve hiçbir etki oluşturmamaktadır. Zira dünyada söz sahibi görülen ülkelerin büyük bir kısmı İsrail’den taraf olduklarını açıkça deklare etmişlerdir.

Müslüman ülkelerin büyük bir kısmının hatta tamamına yakının liderleri Venezuela lideri Maduro kadar cesaretli davranıp İsrail’in yaptığına soykırım diyemediler. Müslümanlar şimdi değilse ne zaman kardeş ve aynı ümmetin bireyleri olduklarını hatırlayıp mazlum ve mağdur kardeşlerine birlikte yardım elini uzatacaklar. Hem de şu ilahi itabın muhatabı olunabileceği bir zaman dilimi yaşanıyorken; “Size ne oldu ki, “Ey Rabb’imiz! Bizi şu zâlimler diyarından kurtar; lütfen bize elimizden tutacak bir dost, zalimlere karşı bizi koruyacak bir yardımcı gönder!” diye yalvaran şu çaresiz erkekler, kadınlar ve çocuklar için Allah yolunda savaşmıyorsunuz?”[1]

Yaşanan bu mesele bütün Müslümanları ilgilendirmektedir. Yapılan açıklamalara baktığımızda bütün Ortadoğu coğrafyasının değiştirilmesinden söz edilmektedir. ABD’nin bölgeye savaş gemisi ve mühimmat göndermesinin sadece İsrail’e yardım amaçlı olmadığı kanaatindeyim. Hem İran’a bir gözdağı hem de Türkiye’nin doğu Akdeniz’deki enerji arayışlarını ve jeopolitik hâkimiyet kurma gayretlerini kontrol etme çabasıdır.

Dünya ülkelerinin büyük bir kısmı insan hakları konusunda da ikiyüzlülüklerini bir kez daha gösterdiler. Avrupa Birliği (AB) Konseyi Başkanı Charles Michel, sosyal medya platformu X'ten yaptığı açıklamada, "İsrail ve halkına karşı bu sabah başlatılan, masum vatandaşlara terör ve şiddet uygulayan rastgele saldırıları şiddetle kınıyorum." ifadelerini kullanması, Belçika, İspanya, İsviçre, İrlanda, Hollanda, Hırvatistan, Avusturya, Yunanistan, Çekya, Slovenya, Finlandiya, Polonya, Litvanya, Letonya, Estonya ve Kosova yetkililerinin de Hamas'a tepki gösteren ve İsrail'e destek veren mesajlar yayımlaması[2] bunun açık ispatıdır. Katil İsrail, Gazze halkına tecrit, abluka ve soykırım uygularken ne BM’den ne de AB’den buna bir tepki gelmemekte hatta İsrail’e hem sözlü hem de fiili destek gelmektedir. AB Komisyonu Başkanı Von Der Leyen Ukrayna'da Rusya’nın yaptıklarını savaş suçu ilan ederken İsrail’in Filistin halkına yıllardır yaptığı ve bugünlerde had safhaya çıkan vahşet için hiç sesini çıkarmamaktadır.

Müslüman halkların kendi ülkelerinde ve Batı’da yapmış oldukları destek gösteri ve eylemlerini önemsemekle ve desteklemekle beraber yetersiz cılız olarak görüyorum. Duaların gerekliliğine inanıyor ve devamını istemekle birlikte fiili dualara geçilmedikçe haşa Allah Teâlâ’ya ne yapmasını gerektiğini hatırlatmaktan öteye geçmemektedir. Zira Allah Teâlâ Kendisine halimizi arz etmemizi istemekle beraber bizlerden şunu da istemektedir: “Onlarla savaşın ki, böylelikle Allah, sizin ellerinizle onları cezalandırıp perişan etsin; onlara karşı size zafer ihsan etsin ve vaktiyle onlar tarafından işkenceye uğramış olan mümin bir topluluğun yüreklerine su serpsin ve kalplerindeki öfkeyi gidersin. Böylece Allah dilediğine tevbeyi nasip eder. Gerçekten Allah her şeyi hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.”[3]

Unutmayalım ki sözlü dualarımıza fiili dualarımızı eklemediğimiz müddetçe dualarımızın karşılık bulmasını beklemek vahyi anlamamaktır. Fiili duanın en basit örneği ise ayağa kalkıp zalimlere öfkemizi haykırmaktır. Tıpkı Filistinlilerin dedikleri gibi: “Elyemu yevmu’l Ğadab / Bugün öfke günüdür.” Merhum Mehmet Akif de bir asır önce Müslümanları bu kıyama şöyle çağırmıştı:

“Mü’minler İslam’a karşı durana / Biraz öfkelenip kafayı taksa / Esir mi olurdu Mescid-i Aksa?      

[1] en-Nisa 4/75

[2] https://www.haberler.com/haberler/israil-hamas-savasi-nda-hangi-ulke-kimi-16407654-haberi/

[3] et-Tevbe 9/14-15