Osman Mirgani
Şarku'l Avsat'ın eski editörü
TT

Sudan’da bir kuşak krizi

Sudan savaşı yarın sekizinci ayını doldururken insanların tanıklıkları ve uluslararası kuruluşların raporları, insani koşullara dair karanlık bir tablo çiziyor. Sudan, savaş nedeniyle civar ülkelere kaçan 1 milyon kişiye ek olarak, 6 milyondan fazla insan ile dünyadaki en büyük ülke içi yerinden edilmeye tanık olan ülke sayılıyor. Dünya Gıda Programı (WFP) dün, gıda kıtlığı riskinin ülke nüfusunun yarısını tehdit ettiği ve savaşın sona erip insani ateşkesin sağlanamaması durumunda durumun daha da kötüleşeceği uyarısında bulundu.

Tüm raporlar dehşet verici ama en korkutucu olanı çocuklarla ve uzun süredir ülkeyi ve geleceğini tehdit eden kuşak felaketiyle ilgili olanlar. Çocuklar savaşlara neden olmaz, savaş başlatmazlar ama savaşların en büyük kurbanları olurlar ve etkilerini en uzun süre onlar yaşarlar. Bu, tüm savaşların genel kuralıdır ve Sudan da bir istisna değildir.

Güvenlik, gıda ve sağlık koşullarının yanı sıra Sudanlı aileleri bugün en çok endişelendiren şey, okulların aksaması nedeniyle çocuklarının eğitimini nasıl sağlayacakları. Birleşmiş Milletler (BM) Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF), çeşitli eğitim kademelerindeki yaklaşık 19 milyon Sudanlı çocuğun okula gidemediğini belirtti. Bu, savaş hızla sona ermediği veya en azından yetkililer eğitime devam etmenin bir yolunu bulmadığı sürece, bütün bir kuşak için ciddi sonuçları olacak bir felaket anlamına geliyor. UNICEF’in Sudan’daki temsilcisi, ülkenin dünyadaki en kötü eğitim krizine ev sahipliği yapmak üzere olduğu konusunda uyardı.

Bu uyarılar ve ailelerin çocuklarına nasıl eğitim verecekleri konusundaki endişeleri ışığında, hükümetin geçen ekim ayında güvenli vilayetlerdeki üniversite ve okullarda eğitimin yeniden başlatılması talimatını vermesiyle birlikte büyük bir patırtının kopması dikkat çekmişti. Karara, yerinden edilen ve bölgelerinden başka vilayetlere taşınmak zorunda kalan çok sayıda ailenin yanı sıra eğitim kurumları ve örgütleri de karşı çıkmıştı. İtiraz eden taraflar, tutumlarının nedenlerini birkaç noktada özetlemişlerdi. İşte bunlardan en öne çıkanları:

-Çok sayıda okulun yerinden edilmiş kişiler için sığınma merkezlerine dönüşmesi ve alternatif sığınma merkezleri sağlanmadığı sürece bu insanların buradan çıkamayacak olması.

-Savaş başladığından beri öğretmen maaşlarının ödenmiyor olması. Zaten maaş alanlar düzensiz olarak alıyordu ve savaş süresince bu tamamen durdu.

-Pek çok öğretmenin kendi bölgelerinden aileleriyle birlikte başka vilayetlere yerleşmiş ya da Sudan’ın dışına çıkmış olması.

-Özellikle çok sayıda yerinden edilmiş insanın sığındığı bölgelerde, öğrenciler için başta kitap yeterli eğitim materyallerinin bulunmaması.

-Uzaktan eğitime devam etmek isteyen üniversiteler olsa bile bunların, sık sık elektrik kesintilerinin yanı sıra internetin kopukluğu ve kimi zaman uzun bir süre kesilmesi sorunuyla karşı karşıya olması.

-Pek çok ailenin savaş nedeniyle maddi açıdan kötü durumda olması ve okul ücretlerini ya da çocuklarının okula dönmesini sağlayacak ihtiyaçlarını karşılayacak gücünün olmaması.

-Çocukların normal koşullarda ve eğitim almalarını sağlayacak daha iyi bir psikolojide okula dönebilmeleri için eğitim faaliyetlerinin başlamasının savaş sonrasına bırakılması yönünde bazı eğitim kuruluşlarının çağrıda bulunması

Tüm bunlar haklı gerekçelerdir ve gerçek birer engel teşkil etmektedir. Ancak soru şu: Ya savaş uzun sürerse? Bunun da ötesinde, savaş dursa bile normal hayata dönülmesi uzun zaman alacak. Savaş nedeniyle yok edilen ve onarılması gereken eğitim tesisleri var. Dolayısıyla bu, eğitimin başlatılmasının daha fazla geciktirilmesi demek.

Benim görüşüm, eğitimin yeniden başlatılmasını savaşın durdurulmasına bağlamanın bu kuşağın geleceğini kaybetme riski doğurduğu yönünde. Çünkü çatışmaların ne zaman duracağını ve hayatın ne zaman normale döneceğini kimse bilmiyor. Tabloyu daha da karanlık hale getiren şey ise 2019 yılından bu yana ve hatta öncesinde de çeşitli dönemlerde eğitimde aksamalar yaşanması ve üniversite ile okulların kapatılmasıdır. UNICEF, geçen nisan ayında savaşın başlamasından önce bile Sudan’da, özellikle de Darfur gibi çatışma bölgelerinde ya da ülkenin dört bir yanına yayılan yoksulluktan muzdarip bölgelerde yaklaşık 7 milyon çocuğun okula gidemediğini bildiriyor. UNICEF hiçbir ülkenin, okul çağındaki çocuklarının üçte birinin temel okuma yazma becerilerini bilmemesinin yükünü kaldıramayacağına işaret ederek tehlike çanlarını çaldı. Eğitim sadece bir hak değil aynı zamanda bir can simidi, çocuk ve ülke için üretken bir geleceğin anahtarıdır.

Bugün pek çok Sudanlı aile çocuklarının geleceği konusunda endişe duyuyor ve zorlu yaşam koşullarına rağmen çocuklarının eğitimlerine nasıl devam edeceklerini düşünüyor. Uzun süre derslerden kopulması, öğrencileri boşluk sorunuyla karşı karşıya bırakacak. Öğrendiklerini zamanla unutarak kaybetme riski oluşturacaktır. Ayrıca okullarında akranları, arkadaşları ve öğretmenleri arasında aldıkları eğitimin kümülatif faydalarından mahrum kalmalarına yol açacaktır. Kimisi çocuklarına güvenlik ve eğitim sağlamak için göç etmeyi ya da iltica etmeyi düşünürken, kimileri de geçim kaynaklarından kısıp birikimlerinden arta kalanlar ile çocuklarını yurt dışına okumaya göndermeye çalışıyor. Ancak bunların hepsi, bu savaş nedeniyle ve hatta öncesinde de ezilen Sudanlıların çoğunluğunun erişemeyeceği zor çözümlerdir. Peki, ne olacak?

Savaş trajedisinden muzdarip olan tek ülke Sudan değil. Çocuklarının eğitimini devam ettirmenin ve engelleri aşmanın bir yolunu bulan başka ülkeler de var. Benim değerlendirmem, hükümetin eğitime devam etme kararının doğru olduğu yönünde. Zira buna katı bir şekilde karşı çıkmak ve reddetmek yerine, ilgili tarafların güçlerini birleştirerek engellerin nasıl aşılacağını ve bir kuşağın ziyan olmasının önüne geçmek için ne gibi fedakarlıkların yapılabileceğini müzakere etmesi daha iyi ve etkili olurdu. Yerinden edilenlere okul dışında barınma sağlanması mümkün olduğu gibi, bu dönemde öğrenim ücretlerinin iptal edilmesi ve öğretmenlere maaş verilmesi de mümkün. Bu hedef için ilgili otoritelerin uluslararası kuruluşlardan ve diğer yerlerden destek bulacağından hiç şüphem yok. Burada önemli olan öncelikle Sudanlıların irade sahibi olmasıdır.