Arap-Amerikan oyu, ABD başkanlık seçimlerinin seyir ve gidişatında etkili ve aktif hale geldi mi?
Büyük olasılıkla, ABD nüfusunun yüzde 1,1'ini oluşturan yaklaşık 3,5 milyon Arap-Amerikalı seçmen, herhangi bir başkan adayı için önemli bir sayı haline geldi. Özellikle de 2000 yılında Florida'da yaklaşık 500 oyun George W. Bush’a seçim kazandırması gibi birkaç yüz oyun kazananı belirleyebileceği kritik eyaletlerde...
Yeni yılın öncesinde, ön seçim hazırlıklarının ortasında ve özellikle de İsrail'in Gazze Şeridi'nde Filistinlilere karşı ikinci ayını dolduran savaşına ilişkin Washington'ın tutumunun temsil ettiği yeni değişimin ışığında, Arap-Amerikan oylarının önemine ilişkin söylemler yeniden gündeme geldi.
Bu insanlar önümüzdeki Kasım ayında kime oy verecekler ve genellikle Demokrat Parti adayını destekledikleri gibi mevcut Demokrat Başkan Biden'ı mı destekleyecekler?
Biden, 2016 başkanlık kampanyası sırasında bir keresinde ‘Filistinlilere karşı adil davranacağını ve onların insan haklarına saygı duyacağını’ belirtmişti. Buradan söz konusu seçimlerde pek çok Arap kökenli Amerikalının, özellikle de Filistinlilerin bulunduğu bir eyalette yüzde 2,6'lık bir farkla kazanmasının nedenin bu olduğu ve bu kitlenin oyunun önemi anlaşılıyor.
Aynı şey, 2016’daki Demokrat Parti ön seçimlerinde de yaşandı. Demokrat aday Bernie Sanders, bu topluluğun oyları sayesinde Michigan'ı kazanmayı başardı.
Bugün ise Gazze'deki olaylara ilişkin pozisyonları ve göz ardı edilemeyecek açıklamalarının ardından bu kitle arasında Biden'ın etrafını açık ve gizli bir ret bulutu sarıyor. Biden’ın açıklamaları “Ben bir Siyonistim” açıklaması ile başladı, “İsrail Devleti olmasaydı onu icat etmek gerekirdi” ve “Filistinli sivil ölümlerinin sayısıyla ilgili yapılan açıklamalara güvenmiyorum” açıklamalarına kadar uzandı. Son açıklama, Arap asıllı Amerikan toplumunda öfke uyandırdı ve iş, Biden’ın sözlerinin bu zavallı insanları umursamadığı ve belki de onları artık insandan daha aşağı görmeye başladığı şeklinde tarif edilmesi noktasına vardı. Bu bağlamda bu kişilerin önümüzdeki başkanlık seçimlerinde ona oy vermemek anlamına gelen ‘Biden'ı terk edin’ sloganını yükseltme eğiliminde olmaları çok doğal görünüyor.
ABD gibi pragmatik bir ülkede seçmenlerin oyu çok önemli ve Arap dünyasından gelen göçmenlerin birinci ve ikinci kuşağı da bunu öğrendi. En geç on ya da yirmi yıl içinde de koşulları ve karakterleri şu ya da bu şekilde değiştirme gücüne sahip üçüncü kuşak yetişecek.
Aralarında Arizona, Florida, Georgia, Minnesota ve Pensilvanya'nın da bulunduğu çeşitli kritik eyaletlerdeki Arap-Amerikan toplumunun liderleri, Biden'ın pozisyonlarına karşı koymak ve onu oylarından mahrum bırakmak için etkili ve başarılı eylemlerde bulunmaya kararlı görünüyorlar. Bunun için aralık ayının başında, oy verme konusundaki pozisyonlarını koordine etmek için Dearborn, Michigan'da bir toplantı düzenlediler. Bazıları şu soruyu yöneltiyor:
“Arap kökenli Amerikalıların oyları 2024'te eyaletlerde yapılacak yerel seçimlerde ve ardından başkanlık seçimlerinde gerçekten önemli bir ağırlığa sahip olabilir mi?"
Orta Batı'nın iki büyük eyaleti olan Michigan ve Minnesota gibi bazı eyaletlere bakıldığında, Arap kökenli Amerikalılar seçmenlerin yüzde 2-3'ünü oluşturuyor ve bu, başkanlık yarışında dengenin Biden ve diğer adayların lehine veya aleyhine değişmesi için yeterli bir yüzde.
Arap kökenli Amerikalıların, demografik oranlarının küçüklüğüne rağmen, ülkenin her yerini dolduran çeşitli etnik topluluklar arasında ayrı bir niteliksel grubu temsil ettiklerini söylemeye gerek yok. Zira Arap-Amerikalıların yüzde 61'i ileri düzeyde akademik derecelere sahip ve yüksek bir yüzdesi serbest meslek sahibi ya da doktor ve mühendis. Ortalama gelirleri genellikle ‘WASP’ (Beyaz Anglo-Sakson Protestan) grubundaki Amerikalı ailelerden emsalleri ile karşılaştırıldığında daha yüksek. Bu da onları pratikte ve yaşamın her alanında faydalı kılıyor.
Başkanlık seçimleri konusunda kamuoyunun sıcaklığını veya soğukluğunu ölçen gelişmiş bir merkezi işleten Zoğbi Kardeşler'e göre, son kamuoyu yoklamalarının sonuçları Başkan Biden için olumsuz görünüyor.
Burada öncelikle Biden'a yönelik ilgisizliğin adeta bir kendisini reddedişe dönüştüğü dikkatleri çekiyor. Rakamlar ne yalan söyler ne de süsler, nitekim kamuoyu yoklamalarına göre 2020'de ona oy veren Arap Amerikalıların sayısı o dönemde yüzde 59'a ulaşmışken, şimdi yalnızca yüzde 17'si Biden'a oy vereceğini söylüyor. Buna ek olarak; bu yılki kamuoyu yoklamasında, Arap kökenli Amerikalılar arasında Biden’a destek oranı 2020'deki yüzde 74 seviyesinden yüzde 29'a düştü. Ayrıca Amerikalı Arapların üçte ikisi, Başkan Biden'ın Gazze'deki mevcut şiddet olaylarını ele alma biçimi, özellikle de İsrail'e verdiği siyasi ve askeri destek konusunda olumsuz görüşe sahip olduklarını söyledi.
Görünüşe bakılırsa Biden kesinlikle bu kitleyi kaybetti ve bu noktada şu soru öne çıkıyor:
"Arap kökenli Amerikalılar arasındaki bu dönüşümlerden kim faydalanacak?"
Görünen o ki Arap ve Müslümanlara yönelik pozisyonlarında büyük gedikler olsa da oyların bir kısmı Donald Trump'a gidecek. Diğerleriyse Robert Kennedy Jr. ve özellikle Kaliforniya’nın Los Angeles şehrinde Filistin yanlısı yürüyüşler düzenlemekle meşgul olan Cornel West gibi savaş karşıtı solcu Demokrat adaylara oy verecek.
Ayrıca yaklaşan seçimlerin boykot edilmesi ihtimali de sürüyor ama her halükarda bu yanlış bir seçenek. Başka bir adaya oy vermek politikacıları pozisyonlarını değiştirmeye zorlamanın tek yolu olduğundan, daha faydalı olan boykot etmek değil, seçimlere katılmaktır.
Arap kökenli Amerikalıların tutumu, özellikle ABD’li seçmenler arasındaki popülaritesindeki düşüşün gölgesinde Biden'ın beklenen başarısızlıklarına dayanıyor. Putin'in saldırıları karşısında Ukrayna'ya ve Ukraynalılara yönelik tutumlarıyla kıyaslandığında Amerikalıların büyük bir kesimi Filistinlilere yönelik açık ırkçılığı reddetmeye başladı.
Özellikle 2050 yılına kadar sayılarının ve etkilerinin artacağı ve bunun onları diğer birçok topluluk gibi seçimlerde bir güç haline getireceği tahminleri ile birlikte Arap kökenli Amerikalıların bu seçimlerdeki tutumu önümüzdeki günlerde bir ölçü olacak.
Ancak en önemli sorular şunlar:
Bu sefer etnik ve ideolojik kotalar olmadan saflarını birleştirmeyi başarabilecekler mi? Keza sadece oy vermenin ötesinde, Arap meselelerini destekleyen olumlu eylemler açısından ne yapabilirler?