Cuma Bukleyb
TT

Hatırımdaki Libya

Merhum Kral Muhammed İdris el-Mehdi es-Senusi 24 Aralık 1951'de Bingazi şehrindeki el-Manar Sarayı'nın balkonunda durup ‘aziz Libya milletine, yürüttüğü cihat sonucunda ve 21 Kasım 1949'da yayınlanan Birleşmiş Milletler kararının hayata geçmesiyle aziz ülkemizin Allah'ın yardımıyla bağımsızlığını kazandığını’ duyurdu. Kral İdris; “Ülkemiz Libya bugünden itibaren bağımsız, egemen bir devlet haline gelmiştir” dedi.

Trablus'ta bağımsızlık deklarasyonun tamamlanmasının ardından el-Halid el-Amer Sarayı meydanında toplanmış siyasi yelpazenin her kesiminden kalabalık, kırmızı, siyah ve yeşil olmak üzere üç rengi ve beyaz yıldızıyla, yeni Libya bayrağının göndere çekilişini ve ilk kez Libya semalarında dalgalanışını izlerken, alkışlar eşliğinde ‘Libya’ diye haykırıyordu. Bayrak göndere çekilirken merhum orkestra şefi ve sanatçı Kazım Nedim liderliğinde öğrencilerden oluşan bir koro da merhum Libyalı şair Ahmed Kunaba'nın şiirinden şu dizeleri söylüyordu:

“Haydi, ülkemizin bayrağı omuzlarımızın, başkentlerin ve direklerin üzerinde yükselsin. Biz ülkemizin yönetimini devraldık.”

O, bugüne kadar halen ruhlarda umudu canlandıran unutulmaz ve önemli bir gündü. Bağımsız bir Libya ulusunun ve Libya Birleşik Krallığı adı verilen özgür ve egemen bir Libya devletinin ortaya çıkışının ilk kez gururla kaydedildiği bir gündü. Faşist İtalyan yerleşimci sömürgeciliğinin 30 yıldan fazla süren egemenliği altındaki Libya'nın çağdaş tarihinin en karanlık dönemlerinden birine son veren tarihi bir gündü…

24 Aralık 2023'te Libya, bağımsızlığının 72’nci yıl dönümünü, tabiri caizse, çekingenlikle kutladı. O tarihi günün üzerinden yetmiş iki yıl geçti. Bu süre zarfında köprünün altından çok sular aktı. Ülkede korkunç ve alevleriyle Libyalıları yakan olaylar yaşandı. Zulümler, savaşlar ve doğal afetler (sonuncusu, Derne şehrindeki iki barajın çöküşüydü) Libya'nın vücudunda bir uçtan diğer uca yaralar bıraktı. Onu bitkin düşürdü, ülkeyi ve halkını neredeyse hep birlikte yıkım uçurumunun kenarına sürükledi.

Bugünün Libya'sı, otoriter askeri rejimin harap ettiği ve acılar yaşattığı dünün Libya'sı değil. Merhum Muhammed İdris el-Mehdi es-Senusi'nin kral olarak taç giydiği, tüm tarafların ve siyasi partilerin mutabakatı ve memnuniyetiyle gemisinin dümenine geçtiği umut Libya'sı da değil. Kral İdris bu gemiyi 18 yıl boyunca güven içinde yönetti. Sonra aniden ve beklenmedik bir şekilde korsanlar gemiyi ele geçirmeyi ve 42 yıl boyunca dümenini kontrol etmeyi başardılar. Bugün ise, çaresizlik ve umut arasında kalmış, zorla savaş ve bölünme tüneline itilmiş olan Libya, omuzlarındaki yüklerin ve kinlerin kalkacağı, rahat bir nefes alacağı, son yıllarda kaybettiği barışı, istikrarı, birlik ve düzeni toprakları üstünde ve güneşin altında yeniden kazanmayı özlemle bekliyor.

Şubat 2011'den bu yana Libya'daki durumu ve gidişatı anlatırken sözü uzatmak ve ayrıntılara girmek bu durum ve gidişatın doğasını değiştirmeyecek. Halkının çektiği acı ve kederleri hafifletmeyecek. Zorla itildiği çukurdan çıkış ancak önce kazmayı durdurmak, sonra tekrar dışarı çıkmaya çalışmakla mümkün olacaktır. Ancak yıkıcı rollerini yerine getirmekten vazgeçmek, bölünme eksenlerinin huyu değildir. Yıkıma yol açmaktan kaçınmak, sahiplerinin doğasında yoktur. Yıkma kazmaları inşa etme kazmalarına göre sayıca ve donanım olarak daha fazla oldukça, bu, kelimenin tam anlamıyla çukurun her geçen gün daha da derinleşmesi, daha da genişlemesi ve buradan çıkış imkanlarının mesafe ve zorluk olarak artması anlamına geliyor. Sanki ülkelerinde insanlığa yakışır bir hayat yaşayamamaya mahkum gibi olan Libyalıların önünde kalplerinde kalan sabra sarılmaktan başka seçenek yok. Nitekim bugün de Libyalılar, BM temsilcilerinin ve uluslararası yetkililerin gidip gelişlerini, mekik dokur gibi yaptıkları ziyaretlerde yerel, Arap ve uluslararası medya araçlarının kendilerine naklettikleri tekrarlanan sahneleri her gün bıkkınlıkla ve usançla izliyorlar. Bu yetkililer, Libya'yı ve halkını güvenli, istikrar, huzur ve emniyet limanına ulaştırabilecek tüm çıkışları sıkı bir şekilde kapattıktan sonra, yüzlerinde açığa vurmadıklarını gizleyen gülümsemelerle büyüleyici vaatler taşıyorlar.

Aklımda ve kanımda olan Libya, Allah'ın izniyle kesinlikle çok yakın olan bir gün ayağa kalkacak. Sağlığını yeniden kazanacak, birliğinin ve istikrarının tadını çıkaracak. Buna duyduğum güven, kesinlikle bir kehanet kitabından alıntılanmış ya da dilekler kitabından kopyalanmış değildir. Tarih kitaplarından, deneyimlerden ve derslerden esinlenmiştir ve tarihçiler gerçekleri çarpıtsa bile tarih yalan söylemez.