Cemal el-Keşki
TT

Gazze marjında nüfuz mücadelesi

Muhatabım, 7 Ekim 2023 öncesinde dünya düzeninin Rusya-Ukrayna savaşının ritmine uyum sağladığını ve onunla bir arada var olduğunu, İran nükleer dosyası etrafında siyasi manevralar yapıldığını, dünya haritalarının şu anda olduğu kadar bir risk altında olmadığını söyledi. Sudan'da 15 Nisan 2023'te Sudan siyaset sahnesinin iki önemli tarafı arasında rastgele bir savaş yaşanmış olsa da bu savaşın, 7 Ekim 2023 tarihi ve İsrail'in buna karşı Gazze’de yaklaşık 4 aydır devam eden savaşı gibi uluslararası sistemin temellerini vurmadığını ifade etti.

Muhatabıma dedim ki: Haklısın; üzerinde derinlemesine düşünmeye ve okumaya değer bir tespit bu… Gazze'de ne oldu? Gazze'deki savaş, bölgesel ve uluslararası sahnede nüfuzların rehabilitasyonu için hazırlanmış hangi yansımalara, tepkilere, dalgalara ve savaşlara neden oldu?

Gazze'deki savaşta bu kez yaşananlar, daha önce okuduğumuz, sonradan yaşadığımız savaşların hiçbirine benzemiyordu. İkinci Dünya Savaşı sırasında Alman şehirlerinin bombalanmasına biraz benzese de angajman kurallarının ve modern araçlarının değişmesi nedeniyle, onu da aştı. Nitekim bu savaşta uluslararası hukuka, uluslararası insancıl hukuka veya dört Cenevre sözleşmesine göre yasaklanan ve suç sayılan her şey işlendi. Bu savaşta İsrail, büyük savaşlar sırasında sivillerin, şehirlerin bombalanmasının ve vahşi katliamların işlenmesinin mümkün olduğu1948 öncesine geri döndü. Kaldı ki bombardıman ve katliamları engelleyen ve bunu soykırım olarak kabul eden uluslararası insancıl hukuk da bunun sonucunda doğmuştu. Gazze’de hastanelerin, okulların, üniversitelerin, ibadethanelerin, uluslararası kurumların yerle bir edildiğini, iletişimin kesildiğini, yolların kapatıldığını, yardımların engellendiğini, açlığın ve kaosun yayıldığını, evlerden güvenli olmayan başka yerlere zorla göç ettirildiğini gördük.

İçinde bulunduğumuz 21. yüzyılda savaşın bu kadar vahşi ve güçlü bir şekilde yaşanmasını, uluslararası yasa ve sözleşmelerle ilgili tüm belgeleri yırtıp atmasını, Birleşmiş Milletler ve Güvenlik Konseyi kararlarını yok saymasını, Uluslararası Adalet Divanı’nı ve Uluslararası Ceza Mahkemesi’ni bu kadar küçümsemesini beklemiyordum. Ama Gazze'deki savaş laboratuvarlarının merkezinde olup biten ve olmaya devam eden de tam olarak bu oldu.

Bu tablo büyük bir tehlikeyi temsil ediyor, çünkü savaşlara yeni angajman kuralları getiriyor ama daha tehlikelisi bu savaşın bölgede ve bölge dışında yarattığı yankılar, şok dalgaları ve stratejik çatlaklar. Bu yansımalar nehrinde dolaşıp önümüzdeki haritaları açtığımızda bizi durduran kırmızı bayraklarla karşılaşıyoruz. Mesela Gazze'deki savaşın yankısının ulaştığı ilk cephe olan Lübnan'ın üzerinde duralım, 8 Ekim günü sürecin nerede sona ereceğini bilmeden hemen savaşa katıldı.

Elbette zamanlama, içeride evini yeniden düzenlemek ve gecikmiş anayasal seçimleri yapmakla meşgul olan, ancak kendisini bu savaşın eylemleri ve yansımaları ile kısıtlanmış halde bulan, jeopolitik kapasitesinin ötesinde uluslararası ve bölgesel gerçeklerin rehinesi haline gelen Lübnan'ın lehine değildi.

Bu savaşın bir başka uğultusunu küresel ticaretin en önemli arterlerinden biri olan Kızıldeniz'de duyduk. Kızıldeniz, uluslararası filolara ihtiyaç duyulan yeni bir tehlikenin arenası haline geldi ve bilhassa bazı güçler bu gerilimi bölgesel ve uluslararası sahnede nüfuzlarını rehabilite etmek için bir fırsat, test ve deney olarak gördüklerinden, bu durum, genişleyebilecek bir bölgesel ve uluslararası gerilim hali yarattı. Dahası bu güçler, gerilimin devam etmesinin ve huzursuzluk çemberinin genişlemesinin, oluşmakta olan yeni dünya düzeninde uluslararası bir konum elde etmenin fırsatı olduğunu düşünüyorlar.

Ama aynı zamanda bu tehlike yolu Kızıldeniz'den Maşrık (Levant) ve Irak’a kadar dümdüz uzandığında, bu savaşın izlerini net bir şekilde görebiliriz. İsrail'in neredeyse her gün Suriye topraklarına düzenlediği hava saldırıları ya da Suriye'nin müttefiklerine kendi topraklarında suikast düzenlemesi, Gazze'deki savaş bağlamını temel alan biçim ve kurallarla yenilenen eski bir cepheyi yeniden ısıtıyor. İsrail, nüfuzunun varlığının ve oluşumunun ötesine geçtiğine ve savaşlarını Gazze savaşıyla aynı kurallarla sürdürebileceğine dair bir mesaj veriyor gibi. Suriye topraklarında yerleşim bölgelerinin bombalanması ve sivillerin öldürülmesi de bu mesajın vücut bulmuş hali.

Bu nedenle Tel Aviv, 7 Ekim’de sarsılan nüfuzunu vurgulamak için Gazze'ye yönelik sürdürdüğü savaş versiyonunu genelleştirmek istiyor. Gazze savaşının yansımaları Irak'a da ulaştı; ABD liderliğinde terörle mücadele için kurulan uluslararası koalisyonun varlığını reddeden Iraklı örgütler ile koalisyonun Irak topraklarında bulunan askeri üsleri arasında çatışmalara tanık olduk. Irak’ta yaşananlar İran'ın daha sonra itiraf ettiği ve ulusal güvenliğini savunmak amacıyla gerçekleştirdiğini söylediği Kuzey Irak'taki Erbil'i bombalaması ile doruğa ulaştı. Irak, İran ile arasındaki stratejik ittifaka rağmen buna resmi olarak itiraz etti. İran’ın batısında bunlar olurken, doğusunda Tahran yine, Pakistan topraklarındaki Ceyşu'l Adl’a (Adalet Ordusu) ait mevzileri bombaladı, Pakistan da İran'ın Sistan-Belucistan eyaletindeki örgütleri bombalayarak karşılık verdi.

Dolayısıyla Gazze'deki savaşın seslerinin taşıdığı şiddetli yankılar ve yansımalarla karşı karşıya bulunuyoruz. Bunların özünde de, gelecekte kendi çıkarlarını düzenlemeye çalışan çeşitli tarafların nüfuz alanlarını genişletmeyi ve güç alanlarını rehabilite etmeyi amaçlayan bir felsefe yatıyor.