Mişari Zeydi
Suudi Arabistanlı gazeteci- yazar
TT

İranlı berber ve padişahın boynu

İran'ın, yüzde 90'ından fazlası İsrail'e ulaşamadan düşen ve geri kalanı önemli bir hasara yol açmayan füze ve İHA’lar ile İsrail'e düzenlediği "göstermelik" saldırıya İsrail'in yanıtının sınırı nedir?

İran füzelerinin esasında kötü üretilmiş olduğu ve iyi yönlendirilmediği söylendi, hatta İran tarafının kasıtlı olarak füzelerine yıkıcı savaş başlıkları yerleştirmediği bile söylendi. Yani amaç sadece saldırı hissi yaratmaktı.

Her halükârda manevi bir darbe gerçekleştirildi ve bu da bana geleneksel bir hikâyeyi hatırlattı. Hikâye özetle şöyle; geçmişte büyük bir ülkesi ve kendisine itaat eden geniş tebaası olan bir padişah varmış. Büyük şaşaa, ihtişam ve itibara sahipmiş.

Aklı zayıf köylü olan berberi bir gün bu padişahı tıraş ediyormuş. Padişah tıraş sırasında belki de yapacağı askeri fetihleri düşünürken, berber birdenbire gülmüş. Padişah şaşırmış ve ona sorgulayan bir bakış atmış. Saf berber bunu fark etmiş ve padişaha şöyle demiş: Efendim, güldüm çünkü dünyanın ne kadar acayip olduğunu düşündüm; ben fakir, zavallı bir berberim ama yine de bugün padişahların en büyüğü benim bıçağımın insafına kalmış. Ben de kendi kendime dedim ki; kader ne kadar tuhaf?! Ben önemsiz bir berberim ama eğer bu keskin bıçağım ile padişahın boynunu bir kessem, fakir bir berberin elinde can vererek ardında bu büyük saltanat bırakıp gidecek.

Padişah gülümsemiş ve tıraş olmayı bitirince de berberin derhal öldürülmesini emretmiş. Zira yapmaya cesaret edemese de bu fikrin sadece aklına gelmiş olması bile tehlikeliymiş.

Burada şunu soralım; İranlı “berber” füze bıçağı ile bu kez “padişah” İsrail’in boynunu kesmedi, peki, gelecekte İsrail'in boynunu nükleer bir bıçak ile kesebilir mi?! Göstermelik gibi olsa da füzelerinin İsrail içine ulaşması dahi, İsrail'in derin güvenlik ve caydırıcılık zihniyeti için bir anlam ifade ediyor mu?!

Bunu İsrail'in 1981'de düzenlediği “Opera” operasyonu ile Irak’ın Temmuz nükleer santralini vurarak onu kalıcı olarak hizmet dışı bırakması ile karşılaştıralım. Bundan önce İran da İran-Irak savaşı sırasında aynı şeyi yapmaya (santrali devre dışı bırakmaya) çalışmıştı.

Ayrıca operasyondan kısa bir süre önce yine İsrail, o dönemde Irak'ın en önde gelen nükleer bilim adamlarından biri olan Mısırlı nükleer bilim adamı Yahya el-Meşhed’e suikast düzenleyerek Irak'ın nükleer programına darbe indirmişti. Meşhed, Haziran 1980'de Fransa'nın başkenti Paris'teki Le Meridien Oteli'nde Mossad ajanları tarafından bıçaklanarak öldürülmüştü.

İsrail'in son dönemde İsfahan'daki hedeflere yönelik saldırısı, İsrail'in İran'ın nükleer programına yönelik mesajlarını taşıyor. Peki, İsrail ve arkasından ABD, 1981'de Irak'taki Temmuz santrali gibi İran'ın nükleer santrallerini vurup "kalıcı olarak" hizmet dışı bırakmaya mı kararlı?

Bu arada, Saddam rejiminin nükleer silahlardan mahrum bırakılmasına üzülmüyorum ama köktendinci, devrimci İran rejiminin tüm dünyaya yönelik kötülüklerinin ve tehlikesinin, Irak’taki Saddam rejiminin taşıdığı tehlikeden de çok daha ağır bastığını "düşünüyorum". Ama ABD ve onunla birlikte İsrail, sömürge döneminde Ortadoğu ve dışındaki bölgelere yönelik klasik İngiliz siyasi yaklaşımını takip ediyorlarsa bunu yapmayacaklardır. Söz konusu yaklaşım, bir “güç dengesi” siyaseti yürütmeye, bir gücün diğerinden üstün olmasına izin vermemeye ve iplerin bu denge oyununun kontrolünde kalmasına dayanmaktadır. Bu ise özel olarak ele alınması gereken başka bir konudur.