Mustafa Fahs
TT

Gazze sonrasına ertelenmiş Lübnan

Hizbullah, Gazze'ye yönelik savaş ile 8 Ekim 2023'ten bu yana güneyde yürüttüğü destek savaşı arasındaki bağı koparmayı reddediyor. Böylelikle, ABD ve Fransa'nın içinde kendisi için cazip yönleri olan tekliflerine rağmen, BM'nin 1701 sayılı kararının uygulanmasına ilişkin herhangi bir sınır çözümünün önünü kapatıyor. Ancak uluslararası temsilcilerin Beyrut’a taşıdığı teklifleri reddetmenin yanı sıra, güneyde ateşkesi Gazze'deki ateşkes ile ilişkilendirme konusunda sürekli diretmesi, bütün bunlar muhtemelen Maskat'ta müzakere edilen kalıcı veya geçici bir İran-Amerikan anlaşmasının olgunlaşmasına bağlı. Hizbullah açısından bu anlaşma, Gazze Şeridi'ndeki savaşın sona ermesinin ardından bölgedeki nüfuz haritalarını yeniden oluşturabilir.

Hizbullah’ın dışarıdan gelen tüm teklifleri reddetmesi ve Beşli Komite'nin çalışmalarına soğuk davranması, savaş ve barış kararlarının tekelinde olmasından kaynaklanıyor. Zira kendisi cumhurbaşkanlığı makamındaki boşluktan, hükümetin görev süresi bittiği için geçici olarak görevini sürdürmesinden yararlanarak ülkenin siyasi, yürütme ve anayasal kararlarını Temsilciler Meclisi aracılığıyla kontrol ederek devletin yerini almış durumda. Geri kalan hükümet kurumları ile Temsilciler Meclisi’nin çalışmaları, halihazırda zaten yerine getirilmeyen hizmetler ve meclis içinde bazı mevzuatların görüşülmesi, bazı kanunları geçirmek veya Suriyeli mülteciler kartıyla Avrupa ülkelerine şantaj yapmak yoluyla, iktidar sisteminin politikalarına maddi olarak hizmet eden işlerle sınırlı. İçerideki stratejik ve çözüm bekleyen politikalar, cumhurbaşkanı seçimi veya dış meseleler yani 1701 sayılı kararın uygulanması ile ilgili kararlar, meclisin değil, Başkanı Berri’nin elinde çünkü kendisi Hizbullah’ın tek ve güvenilir ortağı.

Buradan hareketle, Lübnan'daki anayasal boşluğun sona ermesine yardım etmekle görevli Beşli Komite, çözümün anahtarlarının Meclis Başkanı'nın elinde olduğunun farkında ve bu nedenle şu anda ona mevcut otorite piramidinin başı olarak davranıyor. Ancak Arap ve uluslararası toplumu temsil eden Beşli’nin uzun süre beklemesi söz konusu değil. Berri'nin siyasi olarak temsil ettiği Şii İkilisi (Hizbullah ve Emel Hareketi), anlaşmanın dışarıda kendisine uygun şekilde olgunlaşmasını beklediği için anlaşmayı askıya aldı. Ne var ki kapsamlı bir ulusal çözüm sağlamak ile görevli Beşli Komite’nin de Lübnan ve bölgede kendi özel ve genel hesapları var. Bekleme süresi olarak kendisine bir üst sınır belirledi ve süre bittiğinde işini aksatan ya da aksatanlara karşılık verecek. Komite bu ayın sonuna kadar belirlediği bir süre verdi, aksi takdirde Doha'daki son toplantısında alınan kararları uygulama yoluna gideceğini belirtti. Komite’nin son kararları, çözümü engellediklerini düşündüğü taraflara karşı cezai bir politikaya başvurma olasılığının sinyalini verdi.

Hâkim Şii İkilisi, Beşli Komite’ye karşı gerçek bir esneklik göstermiyor. Tüm Lübnanlıların üzerinde mutabakata vardığı bir cumhurbaşkanının seçilmesine, Uluslararası Para Fonu'nun (IMF) tavsiyeleri doğrultusunda ekonomik reform sürecinin yürütülmesine ve uluslararası kararların uygulanmasına odaklanan Doha toplantısında alınan kararlara kulağını tıkıyor. Şii İkilisi, Gazze savaşı öncesinde reddettiği şeyi savaş bittikten sonra kabul etmek ile ilgilenmiyor. Ona göre, İsrail hükümetinin Gazze veya Güney Lübnan'daki askeri hedeflerine ulaşmadaki başarısızlığı, yıkımın veya Filistin davasının maruz kaldığı siyasi ve insani felaketlerin boyutundan uzakta, yeni bir ilahi zafer anlamına geliyor. Aynı durum, eğer savaş genişler ya da yakında biterse, Lübnan için de geçerli. Hizbullah ve Hamas için altın denklem, hayatta kalmanın zafer olduğudur.

Pratikte, savaşın bitiminden sonra zafer ilan etmek, büyük olasılıkla Tahran ile Washington arasında, yani Hizbullah ile Washington arasında Beyaz Saray’ın Kıdemli Danışmanı Amos Hochstein aracılığıyla Beşli Komite’nin görüş alanı dışında yapılacak bir pazarlığın anahtarıdır. Bu Amerikan gerçekçiliği gerekçesi altında İkili’nin önceki kazanımlarını koruyan ve gücünü tanıyan bir pazarlık olacak. Ancak Gazze sonrası durumun yalnızca Tahran ve Washington arasında sınırlı kalması gerekmediği için iç veya dış kesimlerin bu gerçekçiliğe boyun eğeceğine dair hiçbir garanti yok. Washington, daha önceki gizli anlaşmalarına rağmen, Tahran'ın tüm arzularını gerçekleştiremez, çünkü bölgesel ve uluslararası sahnelerin karmaşıklığı Washington'u diğer aktif tarafları hesaba katmaya zorlayacak.

Gazze sonrasının sonrası, aslında Tahran ve Washington'u beklemektir. Müzakereler açısından kaybedilen sürede ise Hizbullah güneydeki askeri faaliyetlerini yoğunlaştırıyor ve içeride daha da sertleşiyor. Dolayısıyla, cumhurbaşkanlığı için önerdiği aday ile kendisine göre artık ne Lübnanlı-Lübnanlı, ne Lübnanlı-Arap, ne Lübnanlı-Arap-İranlı, ne de Lübnanlı-uluslararası (Beşli) olmayan çözüm vizyonuna bağlılığı artıyor. Dahası ona göre çözümün, Lübnan'da, İran dışındaki bazı çıkarları -elbette Hizbullah’a uygun sınırlar dahilinde- dikkate alan bir İran-Amerikan çözümü olması daha muhtemel veya daha iyidir. Ancak yalnızca Washington ile yapılacak bir anlaşmaya güvenmek, mutlaka amacına ulaşacağı anlamına gelmiyor.