Yakın bir zamanda başkalarının belki çok daha önce keşfettikleri bir şeyi keşfettim. Bu keşif, kendisinde geç kalmış olsam da beni çok mutlu etti. O keşif de yazarların, şairlerin ve edebiyatçıların genel olarak hava yoluyla tozlaşan ağaçlar gibi olduklarıdır. Bu tozlaşma sonucunda çam ağaçlarının yanında çam ağaçları, kavağın yanında kavak ve su kenarındaki söğüdün yanında söğüt olur.
Bu fikri yazmayı daha bitirmeden önce bana bu nasıl bir dehadır kardeşim, senden başka kimse böyle bir dehaya sahip değil, diyenler olabilir. Haydi, acele et de insanlar bu keşfe sahip çıkmak için yarışmadan önce bu buluşu kendi adına buluşlar kitabına kaydedip mülkiyet hakkına sahip ol da diyebilirsiniz.
Yavaş olun ve beni yanlış anlamayın. Demek istediğim bu değildi. Kavaklar gibi aynı çağda ya da aynı iklimde yaşadıkları için yazarların birbirlerinden yararlandıklarını kastetmedim. Demek istediğim, onların tek ülkede, tek şehirde dost, düşman veya rakip olarak yaşadıklarıdır. Biri yaşarken diğerinin gölgesi onu takip ediyor. Örneğin, Dostoyevski Tolstoy'a herhangi bir hayranlık beslemiyordu. Aynı dönemin yazarları birbirlerini tanımış, sevmiş, birbirlerinden nefret etmiş ve özellikle de birbirlerini yakından kıskanmışlardır. Sözgelimi Turgenev ve Çehov gibi. Paris'te kıskançlık ve küçümseme grubu, şehrin en önemli isimlerini ve ışıklarını içeriyordu. Dindar Katolik Paul Claudel, dindar Protestan Andre Gide'i Katolikliğe geçmeye ikna etmeye çalışıyordu. Pek çok filozofun ortaya attığı ateizm karşısında dindarlık hâlâ önemini koruyordu. Aynı durumun Londra ve Almanya'daki filozoflar arasında da yaşandığını görürüz. Sadece kitaplar aracılığıyla değil, çalışmaları hakkında birbirleri ile bizzat iletişim kurdular. Örneğin, Jean-Paul Sartre ile Albert Camus, Taha Hüseyin ve Ahmed Abdurrazık arasındaki duygusal çatışma gibi. Onlar bir ormandaki iki ağaç değil, bir sokaktaki iki komşuydular. Aynı şekilde Akkad, Louis Awad, Salama Musa'nın yanı sıra, Nizar Kabbani, Bedir Şakir el-Sayyab, Muhammed el-Fituri de böyleydiler. Bunlara bir de ömürleri çok uzun olmayan, yukarıda saydıklarımızın ürünlerini yakından okuyup aralarındaki çekişmelere katılan ama onlardan daha az şanslı ya da sabırlı veya her ikisi de olan çok sayıda edebiyatçı da ekleniyor.
İlham kaynağınızın veya rakibinizin sabah gazetesinde bir makale yazarı ile “İlyada”nın yazarının olması arasında büyük bir fark vardır. Bazı Lübnanlı şair ve yazarlar olmadık sebeplerle kavgalar çıkarırlar, bazen de gerçek duygularını ifade etmek için bu uydurma kavgaların arkasına saklanırlardı. Bunların en tuhafı, hayatı boyunca aruz ölçüsünde başarısız şiir yazan bir şairdi. Dolayısıyla ilham kaynağı ister İlyada zamanında isterse kendi zamanında olsun, sonuç aynı kaldı; mefailün mefailün kalıbını kullanan recez ölçüsü.
*Recez: Arap edebiyatında Arap şiirinin en yaygın formlarından biridir. Recez, nazım sanatıyla ilgili bir terimdir. Eski Arapların, kaside ve recez başta olmak üzere bazı şiir türleri bulunmaktadır.(ç.n.)