Bekir Uveyda
TT

Philadelphia ve Selahaddin arasında

Filistinlilerin, diğer insanlar gibi, babalarının ve dedelerinin ülkesinde bağımsız yaşama hakkından yararlanabilmeleri ve böylece insan olarak yaşamın her alanında meşru haklara sahip olmaları için hiçbir zaman doğuştan mensubu oldukları dinden vazgeçmeleri gerekmemişti. Burada din ile kastedilen, şeriat ve metot ne olursa olsun, Yaradan ile olan ilişkisinde yaratılanın izlediği yoldur. Zira üç İbrahimi dinin peygamberleri arasında hiçbir fark yoktur, çünkü üçü de ilahi mesajların tamamlanması için tek ilah tarafından gönderilmiştir. Filistin'de ve başka yerlerde dini şimdi değil, uzun zaman önce sorun haline getirenlere gelince, bunlar, kutsal metinlerde şahsi liderliklerini ilgilendiren programlara hizmet edecek hususlar arayan siyasi liderlerdi ve aralarında herhangi bir dine inanmayan laikler de vardı. Bu siyasi liderler, hedeflerine ulaşmalarına yardımcı olacak dini referanslar buldular ve bu hedeflerine meşruiyet sağlamak için din adına insanları öldürmeye, yerlerinden etmeye ve aileleri dağıtmaya başladılar.

Yukarıdaki paragrafın geçen çarşamba Şarkul Avsat'ta yayınlanan makalemin son paragrafı olması gerekiyordu, ancak bu köşenin gerektirdiği kelime sınırı buna izin vermedi. Neyse atasözünde denildiği gibi “geç olsun güç olmasın”. Başka bir bağlamda, geçen hafta yeniden “Philadelphia Ekseni” ile ilgili anlaşmazlık konusu konuşuluyordu. Ben de Mısır, Gazze ve İsrail'i birbirine bağlayan dar bir şeridin ABD'nin Pensilvanya eyaletindeki Philadelphia şehri ile ne bağlantısı olduğunu sorgulayarak, bu ismin kökenini araştırmaya başladım. Araştırmanın detayları sorumu yanıtladı ve daha doğru olan adlandırmanın “Philadelphia Koridoru” olduğunu açığa çıkardı. Bu, İsrail tarafından icat edilen ve Gazze Şeridi'nin Filistin Ulusal Otoritesi'ne devredilmesi konusunda anlaşmaya varıldığında dayatılan bir “kod ad”dır. Ancak aynı bağlamda Filistin tarafı da burayı “Selaheddin Yolu” olarak adlandırıyor.

Filistinlilerin buraya verdiği ad bana yeniden eski bir Filistin meselesini hatırlattı. Gazze Şeridi'ndeki Selahaddin Ortaokulunu kuşatan, kendilerini sakinleştirmek için dışarı çıktığında müdüre taş atan öğrencilerden birinin de ben olduğumu hatırladım. Bu olay, geçen yüzyılın altmışlı yıllarının başlarında, Cemal Abdunnasır ile Irak'taki Abdulkerim Kasım rejimi arasındaki anlaşmazlığın doruğa çıktığı dönemde gerçekleşmişti. Okulun müdürü, Londra'yı ziyareti sırasında bir otelde 57 yaşında iken ölen (23.1.1984) ve müstesna bir şair olan Muin Bsiso'ydu. Gazze'deki Komünist Partinin önde gelen isimlerinden biriydi. Peki, bu geçmişin şu anki durumla ne alakası var? Alakası, mevcut durumun, Filistinlilerin bir halk olarak devam eden acılarının nedenlerinden birinin tekrarı olmasıdır. Bu neden ise her zaman Filistinli liderlerin Filistinli olmayan bağlılıklarının gereklerini Filistin meselesinin önüne koymaları ile somutlaşmıştır. Burada bizzat Muin Bsiso'yu kastetmiyorum, Filistinli liderlerin ideolojik bağlılıklarının onlara çeşitli aşamalarda Filistin'i önceliklerinin dışında tutmayı dayattığını kastediyorum. Bunun yakın ve uzak pek çok örneği var. Gerçekten de eğer Filistinli liderlerin çoğu, çeşitli aşamalarda, Filistin dışındaki bağlılıklarının gerektirdiği çıkar ve yaklaşımlara uygun olarak çalışmamış olsalardı, Filistinlilerin geneli muhtemelen mevcut durumdan çok daha iyi ya da en azından, şu an içinde bulundukları zayıflık durumundan farklı bir durumda olurlardı.