Osman Mirgani
Şarku'l Avsat'ın eski editörü
TT

Sudan: Hızlı Destek’teki ayrılışın yarattığı şokun sonuçları

Hızlı Destek Kuvvetleri’nin (HDK) üst düzey komutanlarından Ebu Akila Kikel'in bu hafta başında kendisinden ayrıldığının ve ordu saflarında savaşa katılacağının duyurulması, HDK saflarında büyük bir şoka neden oldu. 19’uncu ayına giren Sudan savaşında en tehlikeli şeyin ne olduğuna bir kez daha dikkat çekti.

Gerçek şu ki çeşitli askeri eksenlerde ve özellikle de Hartum, Darfur ve Sennar Eyaleti'nde yaşanan bir dizi yenilgi ve gerilemenin ardından HDK saflarında yaşanan sarsıntı, kafa karışıklığı ve telaş, Kikel'in ayrılmasından önce ortaya çıkmıştı. Lideri Muhammed Hamdan Dakalu'nun (Hamideti) iki hafta önce, Sennar Eyaletindeki stratejik Cebel Muya bölgesinde güçlerinin yenilgiye uğratılmasının ardından yaptığı konuşmada bu telaş görülüyordu. HDK lideri Mısır'ı, ABD'yi, Avrupa Birliği'ni ve diğer tarafları hedef aldı. Bir milyon savaşçının kendi kuvvetlerinin saflarına alınması çağrısında bulundu. Daha sonra silahını bırakan herkesi affedeceğini söyledi ama ardından dönüp isteksiz olanları ve savaşmak istemeyenleri hedef aldı. Bu konuşmayla ilgili tartışmalar sona ermeden önce, Cezire eyaletindeki Hızlı Destek Kuvvetleri’nin komutanının ayrılması, yalnızca yaşanan telaşın boyutunu teyit etmekle kalmadı, aynı zamanda HDK’nin vatandaşlara yönelik uygulamalarına da yeniden ışık tuttu.

Ayrılışa gösterilen tepki çılgınca, kinci ve Cezire vatandaşlarına, özellikle de Kikel'in mensubu olduğu bölgelere ve sosyal çevrelere yönelikti. Daha sonra bu saldırılar, bunun da ötesine geçerek HDK militanlarının ve bazı destekçilerinin çektiği video ve kayıtlar ile belgelenen, kuzey ve orta bölgelerdeki insanlara yönelik tehditlere dönüştü. Bu güçlerin Cezire’nin doğusundaki köylere saldırmaya, vatandaşların evlerine baskın yapmaya, yağmalamaya, tahrip etmeye ve öldürmeye başladığı, tecavüz vakalarının kaydedildiği, vatandaşların silah zoruyla yerinden edildiğine dair bölgeden haberler ve yardım çağrıları gelmeye devam etti.

Geniş çapta yayılan bir videoda bir HDK subayı, savaşçılarına vatandaşlara karşı suç işleme talimatı verirken görülüyor. Onlara, bilgi almak, öldürmek ve onlarca vatandaşın, tüccarın ve kadının bulunduğu isim listeleri elde etmek için tutukladıkları kişilere yapacakları işkence yöntemlerini anlatıyor. Daha önce de bu işkence yöntemlerini denediklerini ve başarılı olduklarını söylüyor. Daha sonra savaşçılara, yaptıklarını ve cinayetlerini kayda almamalarını, sosyal medya platformlarda yayınlamamalarını emrediyor. Tabii ki biz bunlara tanık olmayalım diye.

Bazı HDK militanları da çıkıp insanları intikam almakla tehdit ettiler. Kuzey halkına tehditler savurdular. Savaşlarını tam anlamıyla kabilecilik, bölgecilik, Afrika diasporasındaki Araplar ile arasındaki uzantılarla birlikte kendi kabileleri içindeki kuluçka merkezlerine mensubiyet çemberine yerleştirdiler. Bu videolarda yer alan kişilerden biri Sudanlı olmayan bir lehçeyle konuşuyordu ve bir diğeri de kuzey ve orta Sudan halkına zehir ve nefret saçtığı, onlara karşı ırkçı bir ruh sergilediği bir video çekip yayınlamış. Kikel’in ayrılışı hakkında; “Kikel’den ne bekliyoruz? O bir kuzeyli” diyor. Daha sonra HDK’li militan arkadaşlarına kuzeyli olan herkese saldırmaları ve ayrım yapmadan tüm kuzeylilerin mallarını yağmalayıp yok etmeleri çağrısında bulunuyor.

Hepsi bu kadar da değil, HDK savaşçılarının Cezire bölgesinde bazı arkadaşlarını “Kikel grubundan” oldukları şüphesiyle tutukladığı, işkence ettiği ve tehdit ettiği videolar da görüldü. Ayrıca onun da kendilerinden ayrılma yolunda olduğundan şüphelendikleri gerekçesi ile liderlerinden birini tutuklarken çekilmiş bir videoyu da yayınladılar. Söz konusu lider, HDK saflarına katıldığından beri her zaman kendisinden bahsederken orduya karşı isyancı yüzbaşı adını kullanan Süfyan Muhammed Burayma idi. Dahası bazı sitelerde onu tasfiye ettiklerine dair haberler de çıktı.

Bu uygulamalar HDK için ne yeni ne de garip, zira militanları daha önce Darfur’da da bunları yaptı. Masalit kabilesinden çok sayıda genci diri diri gömerek, bu eyaletteki başka bir kabilenin bazı mensuplarının köylerini yakarak, sakinlerini öldürerek ve yüz binlerce insanı kaçmaya zorlayarak, işledikleri toplu ve etnik soykırımdan duydukları sadist coşku anlarını çekip kendileri belgelediler.

Aynı şey kasıtlı ve sistematik olarak harabeye çevirdikleri Hartum'da da yaşandı. Ne hastaneler ve hizmet merkezleri, ne fabrikalar ve bankalar, ne de üniversiteler ve müzeler ellerinden kurtulamadı. Başkenti harabeye çevirdiler, tedhiş, cinayet ve tecavüz gibi uygulamalar ile sakinlerinin büyük çoğunluğunu burayı terk etmeye zorladılar.

Cezire Eyaletinin kendisi bugün korkunç misilleme eylemlerine sahne oluyor, HDK’nin geçen yılın sonunda eyalete girmesinden bu yana geniş çaplı öldürme, yıkım ve yerinden etme eylemlerine maruz kalmaya devam ediyor.

HDK'nin demokrasiyi getirme sloganının yalan olduğu halk tarafından açıkça görüldü, tıpkı devrimin sloganlarını ödünç alma girişiminin başarısızlıkla sonuçlanması ve savaşı 1956 devletine karşıymış gibi gösterme söylemenin, bunu kenardakiler ile merkezdekiler arasında bir savaşa dönüştürme çabalarının tökezlemesi gibi. Defalarca işledikleri öldürme, yakıp yıkma ve yağmalama suçlarıyla vatandaşlar ile aralarında büyük bir uçurum yarattılar ve Sudan sahnesinde artan kutuplaşma nedeniyle zaten az olan barış fırsatlarını da oraya gömdüler.