Mişari Zeydi
Suudi Arabistanlı gazeteci- yazar
TT

Bereketli Hilal’in köprülerinde yeni göçler

Bereketli Hilal olarak adlandırılan bu coğrafyada bir kez daha ve ne üzücü ki, yeni göç dalgaları yaşanıyor. İnsanlar topraklarını, çamurunu, ağaçlarını, bakir topraklarının kokularını bırakıp uzaklara gidiyorlar. İsrail ve Hizbullah arasında Lübnan topraklarında ve semasında dönen son korkunç savaştan sonra, kaçan Lübnanlıların oluşturduğu dalga binlerce kişiye ulaştı.

Bu yerinden edilmiş insanların çoğunun Hizbullah çevresinden olduğu aşikar. Bu Lübnanlı adlandırma, Hizbullah’ın himayesinde oldukları ifadesinin ne kadar doğru olduğu bir yana, Hizbullah’ın himayesinde veya kendisine sadık Lübnanlı Şiiler olduklarını söylememek için kullanılan hoş bir adlandırma.

Bu kişilerin çoğu, yarısından fazlası kadınlar ve çocuklar ve normal bir kişi sadece yaşadıkları trajedi nedeniyle onları sempati duyabilir, en samimi şekilde sıkıntılarından kurtulmalarını dileyebilir.

Irak Göçmenlik Bakanlığı Sözcüsü Ali Abbas, Amerikan “el –Hurra” web sitesi ile yaptığı bir röportajda, Göçmenlik Bakanlığı’nın veritabanına şu ana kadar 16 binden fazla yerinden edilmiş insanın kaydedildiğini belirtti. Bunların çoğunun Ninova, Anbar, Selahaddin, Bağdat, Babil, Diyala ve Musanna dahil olmak üzere birçok Irak şehrine dağıldıklarını, ayrıca, Divaniye, Basra ve Maysan’da da az sayıda bulunduklarını aktardı. Ancak en çok Kerbela ve Necef şehirlerine odaklandıklarını söyledi. 23 Ekim'de BM tarafından hazırlanan en son istatistikse, Irak'taki Lübnanlı yerinden edilmiş insanların sayısının 25.464’e ulaştığını ve bunların Suriye ile Irak arasındaki el-Kaim Sınır Kapısı ile Bağdat ve Necef havalimanları aracılığıyla ülkeye giriş yaptıklarını duyurdu.

Bu kasvetli tablo, daha önce iç savaşların bir sonucu olarak yerinden edilmiş ve göçe zorlanmış Iraklıların ve Suriyelilerin trajedisini hatırlatıyor. Bu savaşların nedenleri çoğunlukla doktrinel faktörlerdi (Irak ve Suriye'deki Şii milisler, DEAŞ, el-Kaide ve rejim).

Milyonlarca kişi köylerini ve şehirlerini bırakmak zorunda kaldı ve kuzey Suriye'ye veya Suriye ve Irak'a yakın ve uzak ülkelere dağıldı. Bu, Irak, Maşrık (Levant), İran ve Türkiye'nin bir kısmını içeren Bereketli Hilal bölgesinin kaderi mi?

Bu köşede daha önce şuna işaret etmiştim; özellikle Bereketli Hilal bölgesi, zaman içinde böyle şeyleri, daha büyük veya daha küçük ölçekte yaşadı. Asurlular döneminde, Bilad-ı Şam’a yönelik istilalar döneminde, Ahameniş ve Roma imparatorlukları döneminde, Moğol istilaları, sonra Haçlı Savaşları, ardından Fatimiler, Karmatiler  ve İsmailliler döneminde buna benzer olayları yaşadı. İslam tarihinin ilk dönemlerinde Maşrık ve Irak arasındaki büyük “fitne” savaşlarından ve Müslümanların yaşamları üzerindeki etkisindense bahsetmiyoruz bile. Ardından atalarımızın “Rum” adını verdikleri Osmanlı Türkleri ile Perslerin veya Acemlerin istilaları ve savaşları geldi. Atalarımız ve özellikle de Iraklılar bu savaşlar için şu ünlü atasözünü kullanırlardı: “Rumlar ile Acemler arasında büyük bir belaya düştük”. Ancak eğer niyetler temiz ve safsa, kaderlerin daha iyisi ile değişebileceğini ve esenliğin geleceğini söyleyebiliriz.