Medya aracı, Güney Asya'nın iki nükleer askeri devi olan Hindistan ve Pakistan arasındaki mevcut savaşın etrafında hareket ediyor. Çatışma, sağda solda dolaşan dedikodularla şiddetleniyor.
Konuyla ilgilenen herkes, iki komşu arasındaki çatışmanın tarihinin, 1940'ların sonundaki bağımsızlıkları kadar eski olduğunu bilir. Her iki ülkenin de nükleer silahlara sahip olması bu çatışmayı daha da tehlikeli hale getiriyor.
Müslüman Kardeşler ile Arap ve Arap olmayan köktendinci hareketlerin bir kısmının dini kışkırtmalara giriştiği günümüzde -elbette Pakistan'ın da yararına- asıl soru şudur: Bu savaş, dünyadaki her Müslüman erkek ve kadının üzerine düşen dini bir vecibe olan cihat mıdır?!
Abdullah Azzam, Usame bin Ladin, Eymen ez-Zevahiri, Ebu Musab es-Suri ve terörist grupların diğer önde gelen isimlerinin müritleri de dahil olmak üzere, cihatçı İslamcıların, Sururilerin ve Müslüman Kardeşler’in vaizleri, Araplar ve Arap olmayanlar bu şekilde kışkırtılıyor.
X ve diğer platformlardaki Hindistan-Pakistan savaşı hashtaglerine bir göz atın. “Ey Allah'ın kulları, binin atlara… Ey Allah'ın kulları, yeni bir cihat arenasına” gibi kışkırtıcı ifadeler, vaazlar ve içerikler bulacaksınız.
Ancak sahadaki gerçeklik farklı. Bu, jeopolitik, ekonomik, psikolojik, tarihi ve diğer motivasyonlarla tamamen siyasi bir savaştır. Dolayısıyla Afganistan Talibanı'nın eski yetkililerinden birinin bu bağlamda yaptığı açıklama dikkate değerdir.
Afganistan’daki Taliban rejiminin eski İslamabad Büyükelçisi Molla Abdusselam Zaif, Pakistan'daki Peştun halkını Hindistan-Pakistan çatışmasında kullanılmamaları konusunda uyardı.
Afgan basınında yer alan habere göre Zaif, X platformunda yaptığı sert bir paylaşımda, Pakistan'ın cihat adına Peştun topluluklarını kışkırtmaya çalışabileceği uyarısında bulundu. Hindistan ve Pakistan arasındaki savaşın içine çekilmemeleri hususunda uyardı.
Taliban hareketinin kurucu figürlerinden ve Usame ile Eymen'in daha önce biat ettiği Molla Ömer'in sadık bir müridinden bahsediyoruz; seküler bir kişiden ya da cihatçı grupların zihninde tarihsel ahlaki ağırlığı olmayan birinden değil.
Abdusselam Zaif bir Taliban bakanı ve İslamabad büyükelçisiydi. Amerikalılar tarafından hapsedildi ve 2005 yılında serbest bırakıldı.
Yaklaşık dört yılını geçirdiği Guantanamo'ya nakledilmeden önce bir savaş gemisinde hücre hapsine maruz kaldı. Zaif Şarku’l Avsat’a verdiği bir röportajda, hapishanede kalışını Allah yolunda bir ibadet olarak tanımladı ve bu süre zarfında Allah'ın yardımıyla Kur'an-ı Kerim'in tamamını ezberlediğini söyledi.
Bu, tarihsel cihatçı meşruiyeti sorgulanamayacak bir adamın pozisyonudur. Ancak Zaif burada, yılların deneyimiyle, Peştun halkını siyasi çıkarların fırınlarında yakılmaktan korumak için tamamen pratik bir siyasi mantıkla konuşuyor.
Evet, sınırın diğer tarafında çatışmayı dini alana çekmeye ve ona kutsal bir nitelik kazandırmaya çalışan fanatik Hindu gruplar var. Gözlemciler bunun gayet farkında. Hindistan devleti, özellikle de büyük Müslüman nüfusu göz önüne alındığında, bu tehlikeli söylemi bastırmak için ahlaki ve yasal bir sorumluluk taşıyor.
Ancak bizim asıl meselemiz, Hindistan ile Pakistan arasındaki krizi fırsat bilerek, cahil insanları anlamsız hayallerle oyalamak ve yangını körüklemek için bazılarının giriştiği bu tahriklere karşı koymaktır.