Yeni Suriye'yi bekleyen en önemli husus, “tüm Suriyeliler” arasında şu doğrudan soruya cevap verecek bir ortak görüşün belirlenmesidir: Birleştirici ulusal kimliğimiz nedir?
Bu, askeri, güvenlik ve ekonomik kaygılardan daha önemli, zira tüm bu konular zamanla, ulusal uzlaşmanın varlığıyla ve Suriyelilerin kararlılığıyla ortadan kalkabilir. Suriye’nin çevresiyle, yurtdışındaki Suriyelilerle, Suriyelilerin dünyanın her yerindeki dostlarıyla güven adım adım inşa edilmeye başlanabilir.
Bu nedenle Suriye'yi zorluklar köprüsünden geçirip güvene ulaştırmanın en hızlı ve doğru yolu “açık olmak”, mırıldanmadan ve gizlemeden anlatmaktır.
Birkaç gün önce yeni Suriye yönetiminden bir yetkili olan Sayın Ayşe el-Dibs'in yaptığı açıklamalar Suriye içinde ve dışında tartışma yarattı. Kendisi Suriye'deki yeni geçiş hükümetinin Kadın İşleri Ofisi'nin Başkanı ve bir Türk kanalına verdiği röportajda, feminist veya diğer kadın örgüt ve kuruluşlarının kendi fikir ve yönelimleri ile çelişen hiçbir görüşünü kabul etmeyeceğini söyledi.
Her ne kadar Dibs ve bazı sesler daha sonra sözlerinin kırpıldığını ve kendisinin özellikle Ortadoğu'da genel olarak kendi ajandalarının propagandasını yapan bazı kuruluşları kastettiğini söylese de yeni Suriyeli kadının işleri ile ilgili bir yetkilinin bu sözleri, Suriyeli kadınların kat ettiği yolda bir gerileme olarak tanımlandığı için Suriyeliler ve Suriyeli kadın gruplar arasında endişeye ve hatta öfkeye yol açtı.
Bu tartışma örneği, Suriye'nin geleceğinin doğası ve sosyo-kültürel kimliği konusundaki kafa karışıklığı sebebiyle herkese hâkim olan yüksek hassasiyeti ortaya koyuyor. Aynı zamanda Şam ve Suriye'nin geri kalan büyük şehirlerinde işlerin İdlib'deki ile aynı olmadığını da ortaya koyuyor. Kaldı ki, İdlib'de bile bu tür sıkıntılar yaşanıyordu ama medya bunlardan uzaktı.
Esed rejimine karşı mücadeleye katkıda bulunan, farklı kesimlerden Suriyeli kadınlar var. Bunlardan biri de Suriye'deki İhlalleri Belgeleme Merkezi'ni kuran ve Suriye devriminin başlangıcında işlenen suçların belgelenmesine büyük katkı sağlayan, 2013 yılı sonunda kaçırılan ve akıbeti hâlâ bilinmeyen Razan Zeytune. Yine bunlar arasında sanatçı May Skaf ve diğer Suriyeli kadınlar da var.
Suriyeli kadınlar demişken, onlar bir asırdan fazla zamandır aydınlanma sürecinde, kadın çalışmalarında ve hatta ulusal siyasette öncüdürler. Bu bağlamda -Mısırlılardan farklı olarak- Doğu’nun ilk kadın aydınlanma salonunun sahibinin Maryana el-Maraş Hanımefendi olduğu söyleniyor. Şamlı aristokrat bir hanım olan Nazik el-Abed ise Suriye aydınlanmasının fenerlerinden biri sayılıyor. Hatta Temmuz 1920'de Fransızlara karşı yapılan ünlü Meyselûn Muharebesi'ne bizzat katıldı. O dönemde askeri kıyafet giyerek askerleri teftiş ettiği, erkek bir asker kılığında savaş alanına giderek savaşa katıldığı söylenir.
Belki de önceki baba-oğul Esed rejiminin hapsetme, sürgün, öldürme, sindirme ve susturma yoluyla Suriyeli elitlerin kökünü kurutup ezmesi yüzünden, geriye herkesi kapsayan bir Suriye için mücadele eden, aydınlanma değerlerine inanan, Suriye’nin içindeki ve çevresindeki yürüyüşüne öncülük eden küçük bir grup elit kaldı. Yeni Suriye için güvenlik ve kalkınma diliyoruz.