Yarın ABD başkanı seçilen Donald Trump Beyaz Saray'a dönüyor ve Ortadoğu bölgesi, görevdeki ilk döneminde tanıdığından farklı bir durumda. Beşşar Esed Suriye'den kaçtı, İsrail, Hasan Nasrallah'ı öldürdü, Hizbullah'ı Litani'nin kuzeyine çekilmeye zorladı ve daha fazlası yaşandı.
İsrail'in bir yıldan daha fazla bir süre boyunca acımasız ve yıkıcı bir askeri makineyle cezalandırdığı Gazze'yi tamamen yok edilmiş halde bulacak. İsrail, Hamas’ın askeri lideri Yahya Sinvar'ı öldürdüğü, dahası Tahran'da İsmail Heniyye'ye suikast düzenlediği için Hamas'ı gerçek bir liderden yoksun bir durumda bulacak.
İran tek başına bir hikaye ve ister nükleer dosyası ister bölgede, Irak ve Yemen'de kalan diğer kolları dosyası ile Tahran, kesinlikle Başkan Trump'ın en önemli dosyalarından biri olacak. Trump, İsrail saldırılarının ardından hava savunmasız bir İran bulacak.
Trump geri dönüyor ve bölgede onunla çalışmaya, yatırım yapmaya ve başarılar kaydetmeye hazır çok az taraf var. Suudi Arabistan ve Körfez ülkeleri bunların başında geliyor. Buna karşılık Suriye, Lübnan ve Gazze yeniden inşaya ihtiyaç duyarken, bölgenin geri kalan kolları için de ağrılı bir diş çekimine ihtiyaç var.
Trump geri dönüyor ve bölge, ciddi bir şekilde Filistin devleti olmadan gerçekleşmeyecek gerçek bir barışa ulaşma fırsatıyla karşı karşıya bulunuyor. Filistin devletinin önünde ise Filistin bölünmüşlüğü engeli ile barış için kendisini artık hiçbir şey yapmaya mecbur hissetmeyeceği bir zafer elde ettiğine inanan İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun inatçılığı duruyor.
Trump'ın Ortadoğu bölgesini yeniden inşa etmek veya dosyalarıyla ilgilenmek için seçilmediği kesin. Ancak Gazze'deki 7 Ekim 2023 savaşının ardından, bölgeye göz ardı edilemeyecek veya hafife alınamayacak yeni bir gerçeklik dayatıldı. Dahası bu gerçeklik çok da önemli bir fırsat.
İran nükleer dosyasının taşıdığı zorluklar, nasıl sonuçlanacağı ve sonuçlanması gerektiği ana yaklaşılması, başkan seçilen Trump'a pozisyon almak ya da almamak arasında seçim yapma fırsatı bırakmıyor. Nükleer İran hikayesinde hiçbir şey yapmama lüksü yok.
Yine İran nükleer dosyası başlı başına Netanyahu için artık boşa harcanmayacak bir fırsat. Özellikle İsrail saldırıları sonrasında İran'ın içinde bulunduğu askeri durum ya da müttefiklerinin Lübnan, Suriye ve Gazze'deki yenilgisi ile birlikte Netanyahu, ABD'yi İran ile karşı karşıya getirmeye çalışacaktır.
Netanyahu da bunu saklamıyor ve başkan seçilen Trump bunun hakkında açıkça konuşmasa da, başkanlık döneminin başından itibaren yönetiminin, Tahran'a azami baskı uygulayacağını açıkladı. Trump’ın bu başkanlık dönemi son 40 yıl içindeki Amerikan başkanlık dönemleri içinde en tehlikelisidir.
Trump, Beyaz Saray'a dönerken bir başkanlık döneminin kaldığının, üç yıl sonra ikinci dönem seçimlerine hazırlanmakla meşgul olmayacağının bilincinde ve tek isteği ABD içinde adını tarihe yazdıracak başarılar elde etmektir.
Bölgeye kayıtsız kalabilir ki asıl tehlike de budur. Ancak ister İran dosyasında, ister Filistin-İsrail çatışması dosyasında kesinlikle bölgeyi değiştiren başkan olarak tarihteki adını garantiye almaya çalışacaktır, çünkü başarılarıyla övünmek değişmez hedefidir.
İşte Trump ile ilişkinin taşıdığı fırsat da tehlike de burada yatıyor ve elbette kendisinin zor doğasını anlatmaya gerek yok. Önümüzdeki 4 yılın da tahmin edilmesinin zor olacağı düşünülüyor ancak bölgede ortaya çıkacak ve belki de tekrarlanmayacak fırsatların değerlendirilmesi gerekiyor.
Bu da rasyonel insanların görevidir.