Fayez Sara
Suriyeli gazeteci-yazar
TT

Bugünle gelecek arasında Suriyeliler

Suriye sahnesini çevreleyen gizem ve belirsizlik havası içerisinde, giderek daha fazla soru soruluyor. Suriye hakkında ve çevresinde en sık sorulan sorular, gelecekle ilgili  ve şunları sormayan çok az kişi var; işler nereye gidiyor ve Suriye'deki durumun gelişme olasılıkları nelerdir? Bazı olaylarla ilgili ayrıntılı konulara değinen sorular da var; mesela Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile Suriye yönetimi arasında Şam'da imzalanan anlaşmanın geleceği nedir? Yakın zamanda yayımlanan Anayasa Bildirgesi'nin bazı içerikleriyle ilgili soru işaretleri de bulunuyor.  Esed rejiminin kalıntıları tarafından başlatılan, Suriye’nin kıyı bölgesinde yaşanan son kanlı şiddeti araştırmak üzere özel bir komisyon kurma sürecinin ne gibi sonuçlar doğurabileceği sorgulanıyor.

Aslında sorulan sorular ve onlara verilecek cevaplar önemli. Sadece geleceğin yollarını ve olasılıklarını anlamak için değil, aynı zamanda Suriyelilere güvence vermek, önümüzdeki günlerin Suriyelilerin yaşadıkları acıları aşacakları daha güzel ve daha iyi bir gelecek getireceğine dair umudu beslemek için önemli. Suriyeliler yaşadıkları acıların son 14 yılında, sayılamayacak kadar büyük insani ve maddi kayıplara maruz kaldılar. Bunların görünür olanlarının boyutunu belirlemek zorken, saklı ve saklanan acıların boyutunu belirlemek daha zor. Kayıpların boyutunun tam olarak hesaplanması uzun zaman alacak.

Suriyelilerin geleceğini öngörme bağlamında soru-cevaplar önemliyse, daha da önemlisi güncel gerçeklikle ilgili sorulardır. Çünkü gelecek, Suriyelilerin bugünkü gerçekliğini bilmek, onunla başa çıkmanın yollarını çizmek, planlar, araçlar, hedefler ve zaman dilimleri aracılığıyla üzerine inşa etmekle bağlantılıdır. Bunların hepsinin gerçekliğin yapısı, aktivizmi, etkileşimleri, iç ve dış ilişkileri içinde hedef ve koşullara göre ölçülebilir ve değiştirilebilir olması gerekir.

Suriye'deki durumun genel tablosunu, yıkılmış bir ülke olarak özetlemek mümkündür. Siyasal açıdan ülke, Heyet Tahrir el-Şam’ın güçlü çekirdeğini oluşturduğu yeni dönem otoritesine baskı yapmaya çalışan fiili güçler başta olmak üzere, tarafların koştuğu koşullar ve pazarlıkların gölgesinde birliğine yönelik zorluklarla karşı karşıya bulunuyor. Şam hükümetinin bir çöküş hali ve devlet idareleri ile kurumlarının yeniden kurulması zorluğuyla karşı karşıya olduğu bir dönemde, ekonomik, üretim, hizmet altyapısının ve faaliyetlerinin zayıflığından kaynaklanan zor ekonomik ve sosyal koşullar da bunlara ekleniyor. Hükümet ülkenin kaynakları, özellikle de petrol, tahıl ve su kaynakları üzerinde kontrol sahibi değil. Keza nitelikli ve eğitimli işgücü eksikliği yaşanıyor ve hükümetin sınır geçiş noktalarındaki denetimi zayıf.

Suriyelilerin durumu ülkenin durumundan daha da vahim bir halde. Çünkü Suriyeliler genel bir karışıklık, ideolojik ve politik bölünme içinde boğuluyorlar. Önceki aşamanın etkilerinden kurtulmak ve normal hayatlarına dönmek için aralarındaki büyük uzlaşılar konusunda dahi ortaklıklar oluşturamıyorlar ve boşlukları dolduramıyorlar. Yukarıdakilere ek olarak, Suriye içinde ve dışında yerinden edilmiş ve göç etmek zorunda kalanlar ve sayılarının belirsizliği var. İster içeride, ister dışarıda olsun, niteliği farklı olsa da çoğunun çektiği sıkıntı ve zorlukların boyutları giderek büyüyor. İçeride halk, devlet kurumlarının çökmesi ve çalışanlarının hizmetten ayrılmasıyla daha da kötüleşen geçim sıkıntıları ve sosyal zorluklarla boğuşuyor. Komşu ülkelerdeki Suriyelilerin büyük çoğunluğu da zorlu yaşam ve idari koşullardan muzdarip. Her iki durumda da, az sayıda Suriyeli çoğunluktan daha iyi durumda ve doğru koşullar sağlandığında Suriye'nin geleceğinde önemli bir rol oynayabilirler.

Hem içeride hem dışarıda Suriyeli elitler, yaşadıkları bölünmeler ve çatışmalar, ayrıca Esed rejiminin kendilerine yaşattığı tahribat nedeniyle birlik, vizyon ve rol konusunda ciddi bir zafiyet yaşıyorlar. Esed rejimi elitleri boyunduruk altına almak, aşağılamak veya yoksullaştırmak için her yolu denedi. Suriyelilerin sığındığı bazı ülkeler de, orada yaşayan Suriyeli elitlerin hem siyasi hem de ekonomik olarak zayıflamasında rol oynadılar.

Elbette ki, toplumun zayıflığı ve elitlerin durumunun kötüleşmesi, elitlerin iktidar içindeki  gerçekliğine de yansıyor. Bu durum, Şam'daki yeni dönem hükümeti ve Suriye'nin kuzeydoğusundaki özerk yönetim içindeki hakim ve nüfuz sahibi otoritelerin gerçekliğini açıklıyor. Bunun etkileri siyasi ve sivil yapıların liderliğine kadar uzanıyor; burada iktidarı tekelleştirme, belirli bir gruba güvenme, siyasal hedef ve anları kavramada zayıflık, rakiplere ve aynı zamanda kitlelere karşı kazanmak için çabaları iç çatışmalara odaklama yaklaşımı hâkim oluyor.

Ele alınması gereken hedef, Suriye'yi Esed rejiminin Suriye halkını düşürdüğü çukurdan çıkarmak ve iki temel hedefe odaklanmaktır. Birincisi, yaşamın, temel hakların ve barışçıl ilişkilerin korunmasını garanti altına alan güvenliği sağlamaktır. İkincisi, barınma, iş, yiyecek, içecek, sağlık ve çocukların eğitimi gibi temel yaşamsal ihtiyaçların güvence altına alınmasıdır. Bu gereklilikler sağlandığında devlet ve halk Suriye'de hayatın normalleşmesi yönünde bir yolda ilerlemeye başlayabilirler.