Tevfik Seyf
Suudi yazar ve düşünür
TT

Yapay zekânın gelişimi konusunda neden rahat olmalıyız?

Yakın zamanda, yapay zekâ ve beraberinde getirdiği fırsatlar ve zorluklar hakkındaki devam eden tartışmaya farklı bir yaklaşım öneren tanınmış Iraklı yazar Lütfiye el-Duleymi'nin bir makalesini okudum. Makale, yapay zekâ platformlarının ve uygulamalarının geliştirilmesine katkıda bulunmuş veya aktif olarak katkıda bulunanlar da dahil olmak üzere hem Doğu'da hem de Batı'da birçok düşünürün bu yenilik hakkında kapıldığı genel kaygı duygusunu ortaya koyuyor.

Henry Kissinger ve Noam Chomsky gibi önde gelen düşünürleri, çalışma mantığını hesaba katarsak emeklilik yaşını geçmiş olmalarına ve artık kişisel sağlıklarından başka hiçbir şeyi önemsemek zorunda olmamalarına rağmen konuyu tartışmaya iten de bu kaygıydı.

Haziran 2023'te The New York Times, teknolojinin politik ve sosyal etkilerini inceleme konusunda uzman bir araştırmacı olan Evgeny Morozov’un kaleme aldığı “Yapay Zekâ’nın Gerçek Tehdidi” başlıklı bir makale yayınladı. Makale büyük bir ilgi gördü, araştırmacılar ile sivil toplum liderleri arasında yapay zekâ uygulamalarının yaşam sistemleri üzerindeki olası etkisi hakkında halihazırda hararetli olan tartışmayı körükledi. Bundan yaklaşık altı ay önce, Kasım 2022'de, popüler ChatGPT-4 platformu genel kullanıma sunulmuştu. Genel kullanıma sunulan her yeni buluşun hızla daha güçlü ve derin versiyonlara dönüştüğünü biliyoruz. Genel kullanıcılar, uzmanların ve profesyonellerin karşılaştığı engelleri aşmak konusunda olağanüstü bir yeteneğe sahipler ve araştırmacılar da bunun gayet farkında.

Bu platformun ortaya çıkardığı olağanüstü yetenekler, akıllı sistemlerin birkaç yıl içinde ulaşabileceği uç noktalara dikkatleri çekti. Hatta bazıları bizi, tamamen olgunlaşmış akıllı sistemlerin, insanları köleleştirip, kendilerine enerji sağlayan bataryalara dönüştürme noktasına geldiği varsayımsal bir durumu tasvir eden “Matrix” filminde gördüğümüze benzer bir gerçek konusunda uyardı.

Morozov, tartışılan risklerin değişimden korkan yaşlı insanların sanrıları veya korkuları olmadığını hatırlatıyor. Aynı yılın Mayıs ayında, teknoloji şirketlerinin 300 önde gelen araştırmacısı ve yöneticisi, yapay zekâ uygulamalarının dizginsiz bir biçimde gelişmesinden kaynaklanabilecek varoluşsal riskler konusunda uyarıda bulunan bir bildiri yayınladı.

Başladığımız yere dönersek, Profesör Lütfiye yaşamsal yeterlilik ile insanın uzlaştırıcı eğilimleri arasındaki ilişkiye odaklanan bir yaklaşım öneriyor. Bu fikri açıklığa kavuşturmak için önce şu soruyu soralım: Yapay zekânın ekonominin ve geçim kaynaklarının gelişmesine yardımcı olmasını mı bekliyoruz, yoksa tam tersini mi istiyoruz? Çoğu insan olumlu tarafı seçecek ve insanların işlerini kaybetme korkularına rağmen, elektronik bilgi ve iletişim sistemlerinin gelişimini izleyen muazzam ekonomik büyümeyi hatırlayacaktır. Bugün biliyoruz ki insanlar arasındaki iletişim hızı refah ve genişlemenin sırrıdır. Refah yeni iş fırsatları ve bilinmeyen kaynaklar yaratır, insanların anlaşma ve iş birliği arzusunu destekleyerek çatışmaları ve savaşları azaltır.

Profesör Duleymi'nin konuyu irdelerken başlangıç noktası olarak önerdiği olumlu yön budur. Bu bizi doğal olarak gerekli bir soruya götürüyor: Yapay zekânın getireceği refahı herkes bildiğine göre neden herkesi daha kaygılı görüyoruz?

Kanaatimce, kaygının tek nedeni, yeni sistemlerin aşırı hızının ister kasıtlı ister kazara olsun, eylemlerini kontrol etmeye olanak tanımadığının herkesin farkında olmasıdır. Geçtiğimiz ekim ayında, otonom bir araç, bunu yapmayacak şekilde tasarlanmış olmasına rağmen bir kişiye çarptı ve onu öldürdü. Bu, kesinlikle bir hataydı. Ancak bir hatayı felakete yol açmadan önce kim düzeltebilir?

Araştırmacılar, olumsuz olasılıkları daha da endişe verici hale getiren iki faktöre işaret ediyor. İlk faktör, her halükarda kaçınılması imkansız olan taraflı programlama-yüklemedir. İkincisi, akıllı makinelerin, farklı insanlarla başa çıkmada temel saydığımız bireysel farklılıklarla başa çıkamamasıdır.

Ancak bu, daha ayrıntılı incelemeyi hak eden bir konu ve umarım daha sonra dönüp kendisini ele alabiliriz.