Mişari Zeydi
Suudi Arabistanlı gazeteci- yazar
TT

İsrail'in arzuları ve dehşet

Gazze Şeridi’nden gelen manzaralar, insan vicdanını ürperten sahneler sunuyor. Bu görüntüler, yalnızca Arapların ya da Müslümanların değil, bütün insanlığın vicdanını derinden sarsıyor.

2025 yılında açlık mı?!

Tarihin uzak ve yakın dönemlerinde yaşanan kıtlık ve açlık yıllarını okumuştuk. Yakın derken, bundan 40 yıl ya da biraz daha öncesini, yani Afrika’daki açlık sahnelerini kastediyorum. Söz konusu yıllardan hafızalara kazınan o çocuğun görüntüsü... Üzerinde hiçbir giysi olmayan, göğüs kemikleri dışarı çıkmış, yere çömelmiş bir şekilde ecelini bekleyen Afrikalı bir çocuk... Bir akbaba, onun ölmesini bekliyor ki, kalan etini parçalayıp kemiklerine kadar ulaşabilsin. Bu sahne, modern çağın insanlık sefaletine dair evrensel ve ölümsüz bir sembol olmuştu.

Bugün Gazze halkı aç, hasta, ölü ya da yaralı durumda. Her an korku içinde bir yerden bir yere savruluyorlar. Gözler önüne serilen manzaralar, doğal vicdana sahip hiçbir insanın tahammül edemeyeceği cinsten.

Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres, Gazze Şeridi’nde yaşanan açlık, ölüm ve tehcir vakalarını modern tarihte benzeri olmayan bir korku filmi olarak nitelendirdi.

BM'nin yayımladığı bir rapora göre, Gazze Şeridi’nde açlıktan ölenlerin sayısı açıklanandan çok daha fazla.

Avrupa Birliği (AB) Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, Gazze Şeridi’nde insani yardımlar dağıtılırken öldürülen sivillere ait görüntülerin katlanılamaz olduğunu ifade etti.

Arap Birliği, Gazze Şeridi’ni açlığa mahkûm edilmiş bir bölgeye dönüştürme ve açlığı bir savaş silahı olarak kullanma fikrine sert bir şekilde karşı çıktı.

Suudi Arabistan ise İsrail’in bölgeyi bölme, halkı göç ettirme ve tüm bölgenin haritasını değiştirme planlarını engellemek, yani Gazze Şeridi’ni kurtarmak için yoğun çaba sarf etmeye devam ediyor.

Suudi Arabistan, Kral Selman bin Abdulaziz başkanlığında toplanan son Bakanlar Kurulu toplantısında, İsrail işgal güçlerinin insanlık dışı yöntemlerle yardım girişlerini engellemesini reddetti; İsrail’in krizi bilinçli olarak uzattığını ve bu tutumun tüm bölgesel ve uluslararası barış çabalarını baltaladığını vurguladı.

Bu bağlamda Suudi Arabistan, 26 uluslararası ortağın yayımladığı bildiriyi memnuniyetle karşıladı. Söz konusu bildiri, Gazze Şeridi’ne yönelik savaşın derhal sona erdirilmesi ve insani yardımlar üzerindeki tüm kısıtlamaların kaldırılması çağrısında bulunuyor. Ayrıca Gazze Şeridi’nin demografik yapısının değiştirilmesine yönelik her türlü girişimi reddediyor.

Görünen o ki, Netanyahu liderliğindeki İsrail hükümeti, bölme, yerinden etme ve halkları kendi kafalarına göre kategorilere ayırmaya tutkuyla bağlı.

İsrail, yüzölçümü küçük olan Gazze Şeridi'nde tüm gücüyle bölme ve parçalama faaliyetleri yürütüyor; benzeri bir uygulama da Suriye sahnesinde cereyan ediyor.

İsrailli bakan Gideon Saar, geçtiğimiz cumartesi günü X platformunda yaptığı açıklamada, Suriye’deki Kürt, Dürzi, Nusayrî ve Hristiyan azınlıkların tehlike altında olduğunu belirterek, uluslararası toplumu bu azınlıkların güvenlik ve haklarını teminat altına almaya davet etti. Saar, Suriye’nin yeniden uluslararası topluma kabulünü bu şarta bağladı.

İsrail’in umurunda olan azınlıkların menfaati değil, onların korkularını kendi lehine kullanmak. Bu nedenle hem Suriye’de hem de Gazze Şeridi’nde karar alıcıların üzerine büyük ve tarihî bir sorumluluk düşüyor. Bunun gereği, İsrail’in bu fırsatı değerlendirmesinin önüne geçmektir… Peki, halkımız bu tarihî dönemece yaraşır bir basiret ortaya koyabilecek mi?!