Abdullah Utaybi
Suudi Arabistanlı yazar. İslami akımlar araştırmacısı
TT

Gazze: Trump'ın planı ve Hamas'ın çıkışı

Suudi Arabistan ve Körfez ülkeleri, tüm Arap ve İslam ülkeleriyle birlikte, “Filistin davası” ve “iki devletli çözüm”ü destekleme gerekliliği konusunda birleşmiş durumda. Bu nedenle, Gazze'deki krizi çözmek için hepsi, İsrail sağı ile Hamas arasında her birkaç yılda bir Gazze'yi boşuna  savaşlarla yakmak için yapılan yazılı olmayan anlaşmadan uzakta, “Trump planı”nı desteklediler. Her iki taraf da ezilen Filistin halkının haklarından ve gerçek bir siyasi çözümden uzakta, ideoloji ve efsane adına bir Filistin devletinin kurulmasını engellemekte ısrar ediyor.

Kuran-ı Kerim'deki “bize göre bütün inekler birbirine benziyor” ayetinde olduğu gibi, ideoloji destekçileri de bizim için birbirine benziyor. Karşıtlıklarına rağmen, bu iki tarafın düşünce tarzının, görüşlerinin ve kullandığı araçların benzer olduğunu görürsünüz. Netanyahu'nun düşünce tarzı Hamas liderlerinin düşünce tarzından farklı değil ve Netanyahu'nun düşünce tarzı da “direniş” liderlerinin düşünce tarzından farklı değil. Ama küçük bir fark var; onları akılcılıktan ve siyasi gerçekçilikten uzak bir şekilde kendi arenasına çektiğinde, askeri güç, uluslararası ittifaklar ve Amerikan koruması ile onları tamamen ezebilir. Ama ironik bir şekilde, onlar da onu adım adım takip ediyorlar.

Filistin davasını sloganlar, söylemler ve aşırılıklarla destekleme dönemi, boş sloganlar, anlamsız ve faydasız aşırılıklar sahibi Arap rejimlerin bitişiyle bitti. Belgeler her gün bu rejimlerin   liderlerinin, algılama, planlar hazırlama ve pratik çözümler benimsemede siyasi kararların ve siyasi farkındalığın önemini kavramaktan çok uzakta, sadece demagojik kalabalıklar pazarında aşırı tekliflerde bulunduklarını ortaya koyuyor. İşte bu yüzden, onlarca yıldır İsrail'e karşı mücadelede hep kaybeden oldular.

Suudi Arabistan, Körfez ülkeleri ve dünya çapındaki müttefiklerinin öncülüğünde ortaya çıkan yeni siyasi yaklaşım, kibirli ve aşırılık yanlısı Netanyahu'yu aklın diline, uluslararası hukukun ve kurumlarının üstünlüğüne, kâr-zarar hesaplarına boyun eğmeye zorladı. O, ideoloji ve mitlerden yana tavır takınırsa, İsrail devletinin önümüzdeki on yıllarda korkunç ve tarihi bir kayıp yaşamasına neden olacağı, gerçekçilikten, akılcılıktan ve çıkarcılıktan yana tavır takınırsa da, Trump Planı da dahil olmak üzere, kendisine önerilen planlara ve sınırlı seçeneklere boyun eğmek zorunda kalacağı tarihi bir anda bulunuyor.

Filistinlilerin, Arapların ve Müslümanların Filistin davası yönetimleri kusurluydu. Filistin davası, kitleleri hamasete kapılmaya ve boş kahramanlık söylemlerinin peşine takılmaya teşvik eden bir grup entelektüel, düşünür ve yazarla birlikte, sloganlar ve aşırı söylemler için geniş bir alan sağlıyordu. Bunlar daha sonra siyasi ve askeri olarak her düzeyde aşağılayıcı yenilgilere yol açtı. Ancak bugün denklem değişti. Filistin Ulusal Otoritesi, Suudi Arabistan başta olmak üzere kendisini destekleyen Arap devletlerini dikkatle dinlemeye başladı. Siyasi, idari ve liderlik alanında yaşadığı dağınıklığı toparladı ve Otorite’sini düzenlemek için yıllar önce alması gereken egemen kararlar alıyor. Geçmişteki bloklaşmalardan veya eski kişisel veya hizipsel çıkarlardan uzak bir şekilde, Filistin halkının ve bağımsız devletinin çıkarlarına hizmet eden hususlara, isteyerek veya istemeyerek, kulak vermeye başladı. Filistin Otoritesi'nin kendi yapısı içinde, kendi çıkarı, Filistin halkının ve Filistin davasının çıkarı için önemli ve etkili reformlar hayata geçirildi.

Netanyahu'nun Beyaz Saray'da Katar'dan özür dilemesi boşuna değildi. Daha ziyade, bir ideolojinin siyasi olarak pervasızlaştığında duyduğu pişmanlığın bir ifadesiydi. Suudi Arabistan ve Fransa liderliğinde BM'de düzenlenen “İki Devletli Çözüm” konferansı boşuna değildi. Aksine, uzun bir yolda ancak ilk kez doğru yönde atılmış bir adımdı. Dolayısıyla, Başkan Trump'ın Gazze'deki çözüm vizyonu, yalnızca yukarıdaki tüm unsurların etkileşiminin bir sonucuydu ve bugün bu sonuca yol açtı.

En önemli Arap ve İslam ülkeleri, Başkan Trump'ın planını kabul etti çünkü bu, Gazze ve Filistinlilerin trajedisini ve Filistin davasının trajedisini adil, kapsamlı ve uygulanabilir bir çözümle sona erdirmek amacıyla gerçek bir yol arayışına başlamak için pratik bir plan. Bu, tüm bölge için yakın ve uzak geçmişin düşmanlıklarından ve ölümcül kimliklerinden uzaklaşarak geleceğe doğru tarihi bir değişim oluşturacaktır. Her taraftan aşırılıkçılar ne kadar reddetse de, geleceğin “Yeni Avrupası”nı gerçekten temsil eden yeni bir tarih inşa etmeye doğru ilerleyecektir.

Netanyahu, Filistinlileri öldürme ve yerinden etme konusundaki aşırı sağcı susuzluğunu giderdikten sonra, Hamas -on binlerce Filistinlinin öldürülmesinin, yüz binlercesinin yerinden edilmesinin ve Gazze'nin yerle bir edilmesinin ardından- 7 Ekim 2023'te kaçırdığı rehineleri teslim etmeyi kabul etti. Daha da önemlisi, Gazze Şeridi'ni Hamas'ın içinde yer almadığı bir yönetime bırakmayı nihayet kabul etti. Filistinlilerin bu sonuç ile ilgili tüm sevinçlerine rağmen, henüz somut bir şey elde edilemedi ve her ayrıntıda ve her anlaşmazlıkta ayrıntılardaki şeytanlar baş gösterecektir.

Gazzeli yetim ve dulların yüzlerindeki ve ifadelerindeki sevinç, onlara hiçbir merhamet ve şefkat göstermeyen iki aşırılık yanlısı tarafın onlara dayattığı trajedinin büyüklüğünü gösteriyor. Bu da hem İsrail hem de Hamas tarafından Trump’ın planının tereddütsüz uygulanması için çalışılmasını gerektiriyor.

Son olarak, Gazze'deki trajedi kesin olarak sona erdiğinde, Gazze halkının tanıklıkları, belgeseller ve açıklamalar ortaya çıkacak. Hamas'ın çekilmesinden sonra Gazze'de, Esed'in devrilmesinden sonra Suriye'de yaşananların aynısı yaşanacak.