Robert Ford
ABD'nin Eski Şam Büyükelçisi
TT

​Örs ve çekiç arasında Cezayir

Cezayir bir yol ayrımına yaklaşıyor. Ancak hangi yolu seçeceği halen belirsiz. Gelişmeyi ve ilerlemeyi mi yoksa şiddete bulanmış devrimi mi seçecek?
Halihazırda Ulusal Diyalog Komitesi, Cezayir halkı tarafından kabul edilebilir bir seçim sistemi için bir plan üstünde çalışıyor. Bu komisyon şu anda kendisini ordu çekici ile halk gösterileri (Cezayirliler kendisine hareket adını veriyor) örsü arasında sıkışmış hissediyor. Genelkurmay Başkanı Ahmed Kayid Salih geçen hafta yaptığı konuşmada diyalog başlamadan önce yeni Ulusal Diyalog Komitesi ya da Halk Hareketi’nin öne süreceği hiçbir şartı kabul etmeyeceği konusunda bir kez daha uyardı. Gözaltına alınan göstericilerin serbest bırakılmayacağını, Berberileri temsil eden pankartları yasaklamayı, güvenlik güçlerinin gösterilerin çevresinde yer almayı sürdüreceklerini bildirdi. Kayid Salih ayrıca cumhurbaşkanlığı seçimlerinin mevcut hükümetin kontrolü altında en kısa sürede düzenleneceğinin de altını çizdi.
Genelkurmay Başkanı’nın konuşmasına karşılık olarak Cezayir’deki gösterilerin 25'inci haftasına girdiği 9 Ağustos’ta büyük sokak gösterilerine tanık olduk. Gösteriler sırasında göstericilerin taşıdığı pankartlardan birinin üstünde “Kayid Salih ikinci Buteflika’dır” yazarken bazı göstericiler de Berberice pankartlar taşıdı. Mevcut hükümet ile tam anlamıyla ilişkilerin koparılmasını talep eden, mevcut hükümetten tamamen kurtularak yeni bir hükümet kurulmadan seçimlerin düzenlenmesine karşı çıkan protestocular ülke genelinde gösterilerine yeniden başladı. Bu protestolara katılanların çoğu ve bazı muhalif partiler, amacın eski rejimi diriltmek olduğundan korktukları için Ulusal Diyalog Komitesi üyeleri ile görüşmeyi de reddetti.
Burada dikkat etmemiz gereken nokta hem ordunun hem de Halk hareketinin zayıf noktaları olduğudur. Hareketin zayıf noktaları, her salı ve cuma günleri sokakları kaplayan haftalık gösterilerin boyutu küçülürken halen belirli bir liderinin olmamasıdır. Ayrıca 6 ay geçmiş olmasına rağmen hareketin eski rejimi tam anlamıyla devirmeyi başaramamasının doğurduğu bir hayal kırıklığı da var. Diğer yandan bazı göstericiler sivil itaatsizlik çağrısından bulunmaya başladı. Bu stratejinin ise ordu ile hareket arasındaki yüzleşmenin şiddetini artırma potansiyeli bulunuyor. Aynı zamanda doksanlı yıllardaki kara 10 yılın hatıraları da birçok Cezayirlinin zihninde halen oldukça canlı. Yine halk hareketi içerisinde şu ana kadar sivil itaatsizlik konusunda tam bir ittifak da yok.
Ordunun da özel sorunları var. Bu sorunların başında izole edilmiş olması ve Kayid Salih ile geçici Cumhurbaşkanı Abdulkadir bin Salih’in bazı konularda anlaşmazlık içinde olmalarıdır. Örneğin geçen hafta Cumhurbaşkanı, güveni tesis etmek için düşünce tutuklularının serbest bırakılması gibi göstericilerin bazı taleplerinin görüşülebileceği açıklamasını yaptı. Ulusal Diyalog Komitesi Koordinatörü Kerim Yunus, Cumhurbaşkanı’nın bu açıklamasını memnuniyetle karşılayarak hükümetin halk hareketine bazı tavizler sunması halinde komitenin başarılı olabileceğini vurguladı.
Buna rağmen, Genelkurmay Başkanı halen göstericilere taviz vermeyi kabul etmiyor. Kayid Salih’i sadece iki siyasi parti destekliyor ki bu ikisi de eski rejime bağlı. Güvenilir değiller ve bir tabanları da yok. Nitekim ordu hükümetinin atamış olduğu Diyalog Komitesi de mevcut siyasi çatışmayı çözmede yardımcı olamayacakları için bu iki parti ile görüşmeyeceğini duyurdu.
Bu esnada Annaba şehrindeki mahkeme, Berberice yazan pankart taşıdığı için tutuklanan bir göstericiyi serbest bıraktı.
Yargı sistemi içerisinde hükümeti eleştiren birçok kimse olduğu için geçici Cumhurbaşkanı Bin Salih, adalet bakanlığı ile yargıda değişiklikler yapmaya çalışıyor. Cezayirli gazeteci el-Kadi İhsan geçen haftaki yazısında Genelkurmay Başkanı’nın göstericilere hiçbir taviz vermeyerek onları korkutmaya çalıştığı ve böylece mevcut rejimi kurtarabileceğini zanettiğini yazarak bu tutumu “siyasi intihar” olarak tanımladı.
Diğer yandan; zengin ve renkli bir kültüre sahip olan Cezayir’in dostları, ülkenin bu siyasi intihardan kaçınmasını umuyor. İlgili taraflar, şu ana kadar aralarındaki mücadelede kendilerine hakim oldukları için dünyanın birçok ülkesinin takdirini kazandı. Burada sorulması gereken sorular ise şunlar:
Cezayir, Suriye ve Libya gibi diğer ülkelerin kaderinden kaçınabilir mi? Ulusal Diyalog Komitesi, bu yönde önemli bir rol oynayabilir ama komitenin halk hareketi nezdinde az da olsa güvenirlik kazanması için Kayid Salih bazı tavizler vermeyi kabul edecek mi?
BM ile iş birliğim sırasında, 2005-2006 yıllarında Irak’ta yaşadığım deneyim sıfırdan bağımsız, tarafsız, güçlü bir seçim mekanizması inşa etmek için uzun zaman ve müzakarelere, yoğun çabalara ihtiyaç olduğunu bir kez daha kanıtlamıştı. Peki Ulusal Diyalog Komitesi ile Cezayirli uzmanların bir yol haritası hazırlamayı başarmaları halinde bir lideri olmadan devam eden ve bir lideri olmasını da istemeyen halk hareketini nasıl ikna edebilecekler? Halk hareketi şiddete kayabilecek bir çatışmaya girmekten kaçınmayı sürdürebilecek mi?
Doğrusunu isterseniz bu sıcak yaz günlerinde Cezayir’in durumunu dikkatlice gözden geçirdiğimde aklıma şu ünlü Arap sözü geliyor:
“Acelenin sonu pişmanlık, temkinli olmanın ise esenliktir.”