Davud Ferhan
Iraklı yazar
TT

​Yasaklanmış silahlar artık yasak değil mi?

Geçtiğimiz birkaç gün içinde bazı internet siteleri, gazeteler, insan hakları kuruluşları ve Uluslararası Af Örgütü, meçhul ya da İranlı oldukları söylenen güvenlik güçlerinin, çok sayıda barışçıl Iraklı göstericinin ölümüne ve yaralanmasına yola açan, kullanılması yasak silahlar kullandıklarına ilişkin görüntüler ve haberler paylaştı.
Daha da kötüsü kullanılan silahların ve özellikle de göz yaşartıcı bombaların son kullanma tarihinin geçmiş olmasıydı. Bu da kurbanların gaz zehirlenmesine maruz kalmasına ve sinirlerinin kısa süre içerisinde felç olmasına neden oldu.
Adil Abdulmehdi hükümeti, güvenlik güçlerinin göstericilere karşı öldürücü ya da zehirli gaz bombaları kullandığını inkar etti. Irak güçlerinin, ABD, İngiltere ve Fransa’da protestoculara karşı kullanılanan göz yaşartıcı bombaların aynısını kullandıkları açıklamasını yaptı. Buna karşın Arap ve yabancı televizyon kanalları ve sosyal medya platformları hükümet güçlerinin farklı yerlerde protestocuların başlarını ve göğüslerini hedef alan öldürücü gaz bombaları kullandıklarını gösteren yüzlerce video yayınladı. Bu videolarda yararlananların kulaklarından, gözlerinden, burunlarından ve ağızlarından yoğun bir dumanın çıktığı görüldü.
Hükümetin, Tahrir ve Tayaran meydanları, Cumhuriyet, Ahrar köprüleri, Nasiriye, Kerbela, Basra vd. güney şehirlerindeki ana meydanlarda bulunan genç kız ve erkeklerin üzerine durmadan yağan bu zehirli gaz bombaları hangi güçler tarafından kullanıldığını bilmiyor olması mümkün değil. Uluslararası toplum tarafından yasaklanmış bu gaz bombalarını kullananlar, İran’a bağlı milis güçleri ve Haşdi Şabi tugayları olsa da Irak Silahlı Güçleri’nin başkomutanı Başbakan’dır.
Bu bombaların kaynağının bazı Doğu Avrupa ülkeleri olduğuna dair doğrulanmamış haberler yapılsa da gerçekler çoğunun İran yapımı olduğunu doğruladı. Uluslararası Af Örgütü de güvenlik güçlerinin ve özellikle de doğrudan başbakana bağlı Terörle Mücadele Güçleri’nin kullandığı, ‘ölümcül bombalar’ ile ilgili yeni bilgilere dayanarak bu suçlamayı doğruladı. Örgüt’ün bir önceki raporunda yaptığı güncellemede, son haftalarda Bağdat ve Basra’da yüzlerce protestocuyu öldüren ve 40 mm boyutundaki sis bombalarına ilişkin daha fazla araştırma yapıldığına işaret edildi. Araştırmaların, büyük bir bölümünün özellikle de M651 türü göz yaşartıcı bombalar ile M713 türü sis bombalarının İran yapımı olduğunu ortaya çıkardığı belirtildi.
Uluslararası Af Örgütü, bu bombaların protestocuların başlarına isabet ederek, ölümlerine neden olduğunu doğrulandığını ifade etti. Örgüt, ayrıca Tahrir Meydanı’na yakın bir hastanede görev yapan bir doktordan, her gün bu yasaklı bombaların başlarına isabet ettiği en az 6 yaralının hastaneye getirildiğini aktardı.
Irak halkı, protestocular, aktivistler, politikacılar, sivi toplum kuruluşları, İran rejimi ve kendisine bağlı, Kasım Süleymani’nin Bağdat’ta birçok kez liderleri ile bir araya geldiği Iraklı milis güçlerin yasak silahlar kullandıklarına ikna olmuş durumda. Bağdat meydanları ve köprülerinde, Basra, Nasiriye, Divaniye, Amara, el-Hille, Kerbela hatta en büyük Şii dini otorite Ayetullah Sistani’nin bulunduğu Necef gibi güneydeki şehirlerde barışçıl protestoculara karşı düzenlenen haksız saldırılarda bu tür silahları kullandığına inanıyor.
Bunun yanısıra Irak şehirleri bu protestolarda, modern Irak tarihinde ilk kez binaların çatılarına yerleştirilmiş keskin nişancılar tarafından protestocuların hedef alınmasına tanık oldu. Kadın erkek hiçbir ayrım yapmayan bu keskin nişancıların mermileri, çok sayıda ölüme neden oldu. Bu güç ve milislere bağlı unsurlar, ayrıca sivil bir şekilde aktivistlerin arasına karışarak ölümlere sebep olmanın yanında meydanlardan ayrılmalarının ardından aktivistleri kaçırma eylemlerinde bulundu. Nitekim İran’a bağlı milis güçleri, gösterilere katılan kadın aktivist Saba el-Mehdavi’yi Tahrir Meydanı’ndan ayrıldıktan sonra evine kadar takip edip kaçırdı.
Bu şekilde, İran Devrim Muhafızları kuruluş misyonunu yani mezhepçi İran devrimini ihraç etme, Suriye, Lübnan ve Yemen’de olduğu gibi Irak’ın iç işlerine müdahale misyonunu yerine getiriyor. Irak devlet kanalı da bu İranlı liderlerin mevkidaşları Iraklılar ve milis güçleri liderleri ile Yeşil Bölge’de düzenledikleri toplantıların fotoğraflarını paylaşmaktan çekinmiyor.
Uluslararası Af Örgütü’nün vurguladığı gibi bu toplantılarda, Kasım Süleymani, bedeli ne olursa olsun en kısa sürede köprü ve meydanlardaki aktivistleri tasfiye etmek ve protestoları bastırmak gibi bir dizi direktif verdi. Bu toplantılarda ayrıca protestocuları, göz yaşartıcı bombalar ya da sarin gazı, nefes darlığı, kas krampları, mide bulantısı, kusma, ciltte kızarıklık ve yanma, geçici görme kaybı, aşırı terleme ve diğer acı verici belirtilere neden olan zehirli gazlar ile öldürme kararı alındı.
Daha da kötüsü üst düzey bir askeri yetkilinin televizyona çıkarak içeriğinin sadece duman ve biber gazı -kendi deyimiyle- olması gereken göz yaşartıcı bombaları incelemek için bir komisyon kurulduğunu açıklamasıydı.
Daha önce de belirtiğimiz gibi Uluslararası Af Örgütü, bu öldürücü silahların İran yapımı olduğunu doğrulamıştı.
Günümüzde bazı ülkelerin birbirlerine verdikleri hediyeler gelişti. Bu hediyeler, silahsız ve sivil protestocuları öldürmek için gönderilen yasak silahlara dönüştü.
Bu bana Küba lideri Fidel Castro’nun 40 yılı aşkın bir süre önce Irak hükümetine verdiği hediyeyi hatırlattı. Bu hediye, muhalifler için inşa edilecek örnek bir cezaevi planıydı. Nitekim bu cezaevi gerçekten de inşa edildi. Irak Ulusal İstihbarat Servisi’ne bağlı olan ve el-Hakimiye adı verilen bu cezaevine ben de bir keresinde konuk olmuştum. Keşke o günler geri dönse!