Prof.Dr. Bilal Sambur
Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Öğretim Üyesi
TT

Türkiye-Rusya ittifakı efsanesi

Türkiye,  Suriye’de yaşadığı en büyük kayıpları İdlib’te verdi. Son olarak Türkiye’nin otuz dört askerini Rusya-Suriye ortak saldırısında kaybetmesi, Türkiye’nin şimdiye kadar oluşturduğu bütün askeri ve diplomatik ilişkilerin alt üst olmasına neden olmuştur. Bütün silahlı gücüyle ve desteklediği gruplarla birlikte Suriye sahasına müdahale eden Türkiye, Rusya-Suriye-İran bloğunun birbirinden ayrılmaz olduğu gerçeğiyle yüz yüze kalmıştır. Esad rejimini tek başına düşünmek gerçekçi değildir. Savaş, Suriye ve Rusya’yı birbirinden ayrılmaz bir bütün haline getirmiştir. Suriye rejimi, Rusya’nın desteğiyle İdlib’e doğru ilerleyişini sürdürmekte ve bu yeri de silahlı gruplardan arındırarak iç muhalefet unsurlarını tamamen etkisiz hale getirmeyi amaçlamaktadır.
Rusya ve Türkiye arasında güçlü bir düşmanlık potansiyeli her zaman mevcut olmuştur. Rusya, NATO ittifakını parçalamak için Türkiye’yle birtakım askeri, ekonomik ve diplomatik ilişkiler kurmuştur. Türkiye, Rusya üzerinden Suriye’de kendisine alan açmaya çalışmış ve Batı’yı Rusya ile korkutmuştur. Türkiye ve Rusya, birbirlerine stratejik müttefik olarak bakmamaktadırlar. Türkiye ve Rusya, birbirlerini kullanışlı taktiksel partnerler olarak görmektedirler. Türkiye, otuz dört askerin hayatını kaybetmesinden sonra Rusya’yı hiçbir şekilde dost ve müttefik olarak görmemektedir. Türkiye, Rusya’yı idare etmeye çalışmakta ve Rusya’nın sert gücüyle başa çıkmanın yollarını aramaktadır. İdlib saldırılarından sonra Türkiye’nin NATO’yu istişare için toplantıya çağırması ve Amerika’dan Patriot sisteminin kurulmasını talep etmesi, Türkiye’nin Rusya’yla çıkma arayışının tezahürleri olarak değerlendirebiliriz. Türkiye’nin Rusya’yı NATO ve Amerika olmadan tek başına durdurması mümkün değildir. Rusya’yı durdurmak için Türkiye, Amerika ve NATO’yu harekete geçirmeye çalışmaktadır.
Rusya, kendisini Türkiye’ye eşit bir güç olarak görmemektedir. Rusya, kendisini bütün dengeleri bozabilen, bütün oyunları kurabilen ve bütün aktörlerle ilişki kurabilen alternatifsiz hegemon güç olarak değerlendirmektedir.
Rusya, Türkiye’nin Suriye ordusuna karşı yaptığı operasyonları, Türkiye’yi güçlendiren değil, zayıflatan girişimler olarak değerlendirmektedir. Rusya, Türkiye’nin Suriye’de oyun kurmasına izin vermediği gibi, oyun bozmasına da izin vermeyen bir strateji ve politika izlemektedir. Rusya, İdlib’in ne olursa olsun Suriye rejiminin kontrolüne girmesi için sonuna kadar gitmeye kararlıdır.
Türkiye ve silahlı gruplar İdlib’te kaldığı sürece, Rusya-Suriye-İran bloğu sınırsız bir askeri güç kullanmaktan vazgeçmeyecektir. Rusya söz konusu olduğunda, sahada güçlü olanın masada da güçlü olacağı anlayışının hiçbir anlamı yoktur.  Türkiye, sahada bütün gücünü ortaya koydukça, Rusya, Türkiye’yi zayıf bir şekilde masaya oturtmanın yollarını aramaktadır.
Rusya’nın Suriye’deki iki stratejik müttefiki PYD-YPG ve Esad rejimidir. Türkiye ise, bu iki unsuru kendisine varoluşsal düşman olarak konumlandırmaktadır. Rusya’nın varoluşsal dostları, Türkiye’nin varoluşsal düşmanlarıdır. Rusya, Türkiye’yle değil, Türkiye’nin düşman olarak gördüğü güçlerle ittifak kurmuştur. Rusya, Türkiye’nin İdlib’te koruduğu ve desteklediği grupları terörist olarak değerlendirmektedir. Türkiye ise, Rusya’nın desteklediği Esad rejimini terörist ve katil olarak tanımaktadır. Rusya ve Türkiye, birbirlerine karşı olacak şekilde dost ve terörist tanımları yapmaktadırlar.
Rusya ve İran’ın ana amacı, Suriye’nin toprak bütünlüğünü Esad rejiminin hakimiyetinde sağlamaktır. Rusya, hiçbir şekilde Türkiye’nin desteklediği muhalif silahlı gruplarla masaya oturmayacak ve anlaşmayacaktır. Rusya, kademeli ve sistematik bir şekilde Türkiye’nin Esad rejimiyle masaya oturmasını ve desteklediği muhalif grupları tasfiye etmesini istemektedir. Başka bir ifade ile Rusya, Türkiye’den imkansızı istemektedir. Rusya’nın taleplerini kabul etmeyen Türkiye,, aslında Suriye’de gerçek düşman olarak  İran ve Rusya ile mücadele ettiğinin farkındadır ve son dönemde  Rusya’ya ve İran’a yönelik eleştirilerini yüksek sesle dile getirmeye başlamıştır. İran, Türkiye ve Rusya arasında, kökleri çok eskilere giden giderilmesi zor bir güvensizlik ilişkisi vardır. Rusya ve Türkiye ilişkileri, güven yerine, tarafların birbirlerini taktiksel çıkarlar etrafında birbirini kullanma anlayışı üzerine oturmaktadır.
Türkiye, Rusya’nın güvenilir bir müttefik olmadığını çok acı bir şekilde anlamıştır. Rusya, Türkiye’nin Suriye’deki varlığını gayri meşru olarak görmekte ve Suriye’de kontrol ettiği bütün alanlardan çıkmasını istemektedir. Türkiye’nin Suriye sahasındaki varlığını Rusya üzerinden devamlı ettirmesi artık zor hale gelmiştir. 5 Mart Erdoğan-Putin görüşmesinden yeni bir antlaşma çıkmayacaktır. Türkiye’nin yeni bir Soçi Mutabakatı’ndan ziyade yeni bir stratejiye, politikaya ve ittifaka ihtiyacı vardır. Suriye savaşı, Rusya-Çin-İran blokunun Türkiye için seçenek olmadığını her açıdan göstermiştir.
Rusya, Türkiye’nin kendisiyle pazarlık yapıyor şeklinde bir görüntü vermesinden rahatsızdır. Rusya, Türkiye’den Soçi Mutabakatı’nda ifade edilen yükümlülüklerini yerine getirmesini sürekli olarak istemektedir. İdlib krizi, Rusya’nın Suriye’de Türkiye’nin çözüm ortağı olamayacağını, çatışmanın aktörü olacağını göstermiştir. Rusya, Türkiye’yi kendisi için tehdit ve düşman üreten bir güç olarak değerlendirmektedir. Tehdit ve düşman şeklinde Türkiye’yi konumlandıran Rusya’ya güvenilir müttefik muamelesi yapmak, Türkiye için artık mümkün değildir. 34 askerin hayatını kaybetmesinden sonra Türkiye, Rusya ile ortak bir ittifak ilişkisi geliştirmesinin mümkün olmadığı, Türkiye-Rusya ittifakı sözlerinin içi boş bir safsata olduğu gerçeğiyle yüz yüze kalmıştır.